Lozan Antlaşması Diplomatik Bir Başarıdır

Türk ordusunun 26 Ağustos 1922’de baskın tarzında başlattığı askerî harekât plânlandığı gibi iki haftada zaferle sonuçlanmış, 9 Eylül’de İzmir’e ulaşılmıştı. Ancak nihai hedeflere henüz ulaşılmamıştı. Trakya Yunanlıların, Boğazlar ve İstanbul başını İngiltere’nin çektiği İtilaf devletlerinin işgali altındaydı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordumuza Çanakkale yönünde harekât emri verdi. İngiltere Başbakanı Lloyd  George  taşeron olarak kullandıkları Yunanlıların bozguna uğramalarını ve büyük Türk zaferini hazmedemiyordu.

AİHM'nin Osman Kavala Kararının Sonuçları Düşünülüyor mu?

Osman Kavala aydınlar arasında “kızıl milyoner“ diye anılır. İlk gençlik döneminden itibaren benimsediği Marksist sol ideolojinin en faal isimlerinden biridir. Babasından kalan serveti savunma sanayiindeki girişimleriyle daha da büyüterek ülkemizin en varlıklı isimlerinden biri haline gelmiştir. Çok sayıda solcu derneğe, vakfa ve bu çizgideki yayınlara sürekli destek verir. Türkiye’nin belli başlı yayınevlerinden biri olan ve genellikle sol içerikli kitapları yayınlayan İletişim Yayınevi’nin kurucusu ve büyük hissedarı Kavala’dır.

Sağlık Sistemimizde Yaşanan Sıkıntılar ve Reform İhtiyacı

Konya’da bir uzman doktorumuzun görevi sırasında katledilmesi sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu sorunları bir kere daha gündeme getirdi. Sağlık çalışanları hem bu saldırıyı kınamak hem de sorunlarına dikkat çekmek amacıyla iki günlük işi bırakma eylemi yapacaklar.

Madımak’tan Başbağlar’a… Üç Gün Arayla İki Tarihi Facia

Dün 29 yıl önce Sivas’ta, Madımak Oteli’nde 33’ü Alevi 2’si Sünni 35 yurttaşımızın hayatını kaybettiği, yürekleri kanatan facianın yıl dönümüydü. Yarın da, bu acı olaydan hemen sonra Kemaliye (Eğin)’nin Başbağlar köyünü basan PKK’lıların, içlerinde kadın ve çocukların da olduğu köylülerden 28’ini kurşuna dizerek, 5’ini evleriyle birlikte yakarak yaptıkları alçakça katliamın yıl dönümü.

Cezmi Bayram Bu Muameleyi Kesinlikle Hak Etmiyor

Türk Ocakları İstanbul Şubesi “İslâm’ın Bugünkü Meseleleri” adıyla üç gün süren ve Türk dünyasından, İslâm ülkelerinden konunun uzmanı yirmiye yakın bilim insanının, Türkiye’den Prof. Ali Bardakoğlu, Prof. Sönmez Kutlu, Prof. Mustafa Çağrıcı ve Prof. İbrahim Maraş gibi saygın ilahiyatçıların katıldığı bir ilmi toplantı düzenledi. Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram’ın aynı konuda birkaç yıl önce Kartal Belediyesi’nin desteğiyle düzenlediği toplantıda sunulan tebliğler kitap halinde de yayımlanmış ve bu meselelerle ilgilenen çevrelerde çok beğenilmişti.

Çağdaşlaşmanın Önceliği Tarafsız ve Bağımsız Yargıdır

Adalet Komisyonu’ndan geçen “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” nin Genel Kurul’da görüşülmesi, yoğun eleştiriler üzerine birkaç gün ertelendi. İktidar kısaca “Sosyal Medya Yasa Tasarısı” olarak bilinen teklifin görüşülmesini önümüzdeki hafta Meclis tatile girmeden önce tamamlayıp çıkarmakta kararlı görünüyor. 

Çok Sıkıntılı Bir Dönemden Geçiyoruz

Ekonomik alanda Batı ile yani Hıristiyan dünyası ile 17’nci asırdan itibaren açılmaya başlayan bilimsel, ekonomik ve teknolojik makası bir türlü kapatamadık; yabancı bankerlerden yüksek faizle alınan borçları ödeyemediğimizden devletin resmen iflası anlamına gelen Düyun-ı Umumiye’yi kabul etmek zorunda kaldık. Mustafa Kemal ve Cumhuriyet’in kurucu kadroları iktisadi bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlığın sağlanamayacağının bilincindeydiler. Lozan’da muhataplarımızla çok çetin pazarlıklardan sonra Osmanlı borçlarının otuz yıl zarfında taksitle ödenmesini içeren bir anlaşma yapıldı. 1954’de son taksiti de ödeyerek bu prangadan kurtulduk.

19 Mayıs 1919 – Millî Mücadele’nin İlk Adımı

Mustafa Kemal’in 19 MAYIS 1919’da Samsun’a çıkması Türk tarihinin seyrini değiştiren stratejik, politik ve askeri bir hamledir.

14 Mayıs 1950 Seçimleri - Coşkuyla Başlayıp Hüsranla Sonuçlanan Bir Siyasi Hareketin Hikâyesi

14 Mayıs 1950’de yapılan milletvekili seçimleri siyasi tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir; 27 yıllık CHP iktidarının devrilmesi, DP’nin iktidara gelmesi yani iktidarın  halkın oylarıyla değişmesi sadece kendi tarihimiz açısından değil tüm Türk ve İslâm dünyası için de bir “ilk” tir, demokrasinin zaferidir. Bunun ülkemizde gerçekleşmiş olması rastlantı değildir. Çünkü halkın iradesine dayanan anayasal düzen ve hukuk devleti konularında, 1876’daki Kanun-i Esasi ilanıyla başlayan 2.Meşrûtiyet döneminde hayata geçirilen, 1921 Esas Teşkilat Kanununda ve 1924 Anayasası’nda egemenliğin millete ait olduğunun vurgulanması gibi uzun yıllara dayalı

Milyonlarca Sığınmacı Türkiye İçin Giderek Büyüyen Bir Yüktür

Geçen hafta İstanbul’un göbeğinde Taksim’de altı Pakistanlının dört turisti fidye almak amacıyla kaçırmaları, karşı karşıya olduğumuz sığınmacılar sorunumuzu bir kere daha gündeme getirdi. Yakınlarının konuyu polise yansıtması üzerine turistler üç gün sonra kaçırıldıkları evde bulunup kurtarılıyorlar.

Millî Mücadelenin Gazi Meclisi 102’nci Yaşında

1918 yılının sonbaharı başlarken, emperyalist güçlerin ilk büyük hesaplaşması olan Birinci Cihan Savaşı’nı hangi tarafın kazandığı belli olmuştu; biz kaybeden taraftaydık. Müttefiklerimiz Almanya, Avusturya ve Bulgaristan’ın Eylül ayında mütareke yapmaları üzerine biz de bu maksatla birkaç kanaldan girişimler başlattık.

Her Şeye Rağmen Kitaplar Yazılıyor Basılıyor ve Okunuyor

Dört yıldır hızlı bir  yükselme seyri izleyen enflasyona bağlı olarak kağıt ve baskı fiyatlarının artmasına rağmen piyasada farklı yayınevlerinin çıkardığı çok sayıda kitap bulunuyorsa, bunlar yayınlanıyor, alınıyor ve okunuyorsa   bu durum fikir ve düşünce hayatımızda hala sağlam bir damarın olduğu anlamına geliyor. Masamın üzerinde bulunan kitaplar arasında Şerafettin Yılmaz’ın başkanı olduğu Vakfın yayımladığı kitapları ayrı bir yazı konusu yapmak istiyorum. Çünkü  on iki cilt halinde yayımlanan bu kitapların  gerek konuları gerekse yazarları özenle seçilmişler; Vakıf, Kültür Bakanlığı'nın ve milli hassasiyete  sahip bazı işadamlarımızın desteğiyle cumhuriyetimizin yüzüncü yılı vesilesiyle  milli kültürümüz, tarihimiz ve düşünce hayatımız açısından çok yararlı bir hizmet yapmış oluyor. Diğer kitaplar ise şiir, hikaye, roman  ve yakın tarihimizle ilgili  değişik konuları içeriyor.

Ukrayna - Rusya Savaşının Jeopolitik ve Ekonomik Etkileri

Putin, 24 Şubat’ta askerlerinin haftalardır kuşatma altında tuttuğu Ukrayna topraklarına girme emrini verirken harekâtın plânladığı gibi gelişeceğinden, üç-dört gün içerisinde belirlenen hedeflere ulaşacaklarından emin görünüyordu. Ama Ukrayna bir aydır direniyor, teslim olmuyor; işgal girişiminin başarıya ulaşma ihtimali her geçen gün azalıyor.

Ukrayna Halkı Emperyalist Rusya’ya Teslim Olmuyor

24 Şubat’ta Rusya’nın otokrat lideri Putin, haftalardır Ukrayna’yı kuşatma altında tutan ordusuna saldırı emrini verirken iki veya üç gün zarfında Kiev’in alınarak operasyonun tamamlanacağından emin görünüyordu. Dolayısıyla ABD ve Batılı ülkeler bu “yıldırım harekâtı” karşısında Gürcistan ve Kırım konularında olduğu gibi bazı diplomatik tepkilerle yetinmek zorunda kalacaklar, Rusya bir kere daha güç kullanarak hedefine ulaşacak, “kazanan taraf” olacaktı. Ancak Putin’in ve Kremlin’in öngörüleri yanlış çıktı. Ukrayna’nın bu beklenilmeyen direnişi soğuk savaştan sonra oluşan küresel politik, ekonomik ve sosyal dengeler üzerinde deprem etkisi yaptı. Bundan sonra Ukrayna’daki savaş hangi yönde gelişirse gelişsin Rusya-Batı ilişkileri farklı bir yörüngede seyredecektir; uygulanmakta olan ekonomik, finansal nitelikli olanlar başta olmak üzere, çok yönlü yaptırım kararlarının, kısıtlamaların Rusya ekonomisi üzerindeki sarsıcı etkileri sadece bu ülkeyle sınırlı kalmayacak, soğuk savaş döneminin ardından oluşan uluslararası ilişkilere, Avrupa jeopolitiğine de yansıyacaktır.

Sadi Somuncuoğlu - Gök Kubbede Hoş Bir Seda Bırakarak Hakk’a Yürüdü

Türk milletinin, Türk dünyasının çok değerli bir evladı daha bu alemdeki yolculuğunu tamamlayarak darı bekaya avdet eyledi. Sadi Somuncuoğlu henüz Ankara Ticaret Lisesi’nin birinci sınıf öğrencisi iken fikri tercihini yapmış, milletimize hizmet etmeyi, Türklüğe yararlı olmayı hayatının başlıca gayesi olarak benimsemişti.

Putin Çarlık Rusya İmparatorluğu’nu Diriltebilecek mi

Donbass bölgesinde Rusya yanlısı ayrılıkçıların kurduğu Donetsk ve Lubanski cumhuriyetlerini tanıma kararının işgalin ilk adımı olduğu belliydi. Rusya 2008’de Gürcistan’da, 2014’de Kırım’da benzer adımları atarak Güney Osetya, Abhazya ve Kırım’ı ilhak etmişti. Ancak bu defaki hedefi sadece Ukrayna sınırları içerisindeki iki bölge değil, uluslararası hukuk bağlamında 600 bin kilometre kare toprağı, kırk milyonluk nüfusu bulunan büyük bir ülkenin tamamıydı. Çünkü Putin’e göre Ukrayna Rusya’nın bir parçasıdır, Bolşeviklerin ve Lenin’in yanlış tercihleri sonucu yapay bir devlet olarak kurulmuştur, egemenlik hakkına sahip değildir: “Ukrayna bizim için sadece komşumuz değil, aynı zamanda tarihsel akrabamız, kültürel ve dinen Slav ve Ortodoks yakınımız. Ukrayna tarihimizin bir parçası, Osmanlı saldırılarına karşı onları biz koruduk, doğusu eski Rus toprağıdır.” Putin bu konuşmasının ardından Donetsk ve Lubanski cumhuriyetlerini tanıdığını açıklayarak ordusuna “barışı korumak operasyonu ” adı altında Donbass bölgesine girme emrini verdi.

Ülkücü Bir Aksakalın Hayat Hikayesi: Akıldan Kaleme

Dr. İbrahim Doğan “Akıldan Kaleme” adıyla yayınladığı hatıratında sadece yaşadıklarını değil ülkücü-milliyetçi hareketin dününü ve bu gününü anlatıyor; ömrünün altmış yılını gecesiyle gündüzüyle adarcasına içerisinde geçirdiği bu hareketle ilgili fazla bilinmeyen birçok olaya, bildiklerinin tamamını anlatmasa da ışık tutuyor. Böylelikle bu konularda araştırma yapmak, yazı yazmak, daha da önemlisi dünü öğrenmek isteyenlere olayları bizzat yaşamış bir insan olarak yararlanacakları bir imkân sunuyor. Özellikle arka kapak yazısında ifade ettiği gibi “dünü hatırlamayan, hatta hiç bilmeyen nesillere” bu uğurda hangi bedellerin ödendiğini, nelere katlanıldığını anlatarak “dünü hatırlatmak, düşünme fırsatı” vermek istiyor.

Bölge Politikalarımızda Gecikerek de Olsa Gerçeğe Dönülüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Pazartesi günü Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyarete gidiyor. Bu ziyaret geçen aylarda art arda uygulamaya konulmak üzere plânlanan üst düzey siyasi temasların ilki olacak. Cumhurbaşkanı muhtemelen BAE’nden sonra Suudi Arabistan’a gidecek. Bu ay çıkmadan önce Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ülkemize gelmeleri bekleniyor.

Erdoğan’ın Ukrayna Ziyareti ve Sonrası

Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Ukrayna’ya gidiyor; mevkidaşı ile görüşmesinde muhtemelen Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini bir kere daha belirterek moral verecek; sorunun çözümü konusunda arabuluculuk yapma teklifinin altını çizecek. Putin’in Erdoğan’ın davetini kabul ederek bu ay içerisinde ülkemize gelecek olması ilk anda   arabuluculuk konusunun gelişme fırsatı gibi görünse de Rusya’nın kendisinin belirlediği hedeflerinin dışında bir teklife rıza göstermesi, isteklerinden taviz vermesi mümkün görünmüyor. Yani arabuluculuk için gerekli ortam mevcut değil. Ancak Putin’in arabuluculuk konusu olmasa da bu kritik dönemde Erdoğan ile yüz yüze görüşmek istemesi önemlidir.

İran Doğalgaz Üzerinden Oyun Oynuyor

Ender yaşanan, bir hafta kadar süren şiddetli soğuk ve karlı bir “zemheri” ayını geride bırakmak üzereyiz. Bu ayın başlamasına paralel olarak İran’ın vanaları kısması sonucu ciddi bir doğalgaz sorunuyla karşı karşıya kaldık. Verilen gazın kısılacağının açıklanması başta otomotiv olmak üzere organize sanayi bölgelerinde ihracata yönelik üretim yapan birçok firmayı zor durumda bıraktı. Yaptıkları dış bağlantıları ellerinde olmayan nedenlerden ötürü yerine getiremeyecek olmaları muhatapları için kabul edilir bir mazeret sayılmayacağından oluşan krizi aşmaları kolay olmayacak, sanayi bölgelerimizde maalesef milyarlarca liraya ulaşacak zararlar yaşanacaktır.