*Öğrendim ki... Hiçbir belâ, hiçbir musibet yoktur ki daha büyüğü olmasın. *Beynelmilelciler ne Avupahdır ne Asyalı. Ne Hıristiyan’dır ne Müslüman ne de Mûsevi... Onlar hem suda yüzen, hem havada uçan hem de karada sürünerek gidebilen garip yaratıklardır.
*Öğrendim ki... İnsanlar, gıda alış / verişine, aç iken gitmemeli, tok iken gitmeli. *Karşılaştığı hâdiselerden ders almayanlar, ottan farksız yaratıklardır. Merkep bile bir defa düştüğü çukura ikinci defa aslâ düşmez.
Ebedî âleme intikalinin 10. yılında hasretle andığımız Turan Yazgan gerek bilgi hazinesi, gerek insan sevgisi ile dolu yüreği, çalışkanlığı, tevâzu âbidesi şahsiyeti ile emsaline az rastlanan kâmil insandı. İkokulu Eğirdir’de okudu. Ortaokula Ankara’nın Cebeci semtinde, amcaoğlunun yanında başladı, İstanbul’da Vefa Lisesi’nde bitirdi. 1955 yılında Kastamonu Lisesi’nden, 1959 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu.
Babasının elinden tuttuğu küçük kız çocuğu, yolda yürürken hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hal içinde, yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı.
‘Neden’ kelimesi, ‘ Sebep ’ kelimesinin yerine kullanılmak isteniyor. ‘ Ne ’ köküne eklenen ‘ den ’, kelime yapma eki değil, çekim ekidir. ‘ Neden ’ kelimesi Türkçede ‘ soru zarfı ’dır. Dilimizde, çekim eki ile soru zarfı yapılamaz. ‘ Neden ’ kelimesi ancak, ‘ ne sebeple ’ mânâsında kullanılabilir. ‘ Sebebi nedir ?’ denilir de, ‘ nedeni nedir ’ denildiğinde dilin zevki, güzelliği, estetiği kayboluyor.
Türk Dünyası'nda öyle kelimeler vardır ki sayfalar ve ciltler hacmi ile anlatılacak kavramları çağrıştırır. Sürgün denilince Kırım Türkleri ve Kafkas Halkları akla gelir Katliam ve soykırım kelimeleri Kerkük Türklerini hatırlatır. İşkence kelimesi ise Çinlileri ve Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistanlıları...
Tatar Moğol ilişkileri hakkındaki bilgilerin yanlış olduğu, antropoloji uzmanlarının incelemeleri sonunda anlaşılmıştır. Moğollar, Türklerden tamamen ayrı bir ırktır. Ancak Türkleşen Moğollar ile Moğollaşan Türkler den söz edilebilir. Tatarların, Türkleşen Moğollar olduğu görüşü de doğru değildir
*Öğrendim ki... Hayat bir bilmecedir. Onu çözmeye çalışmak gerek.
Cevap: ‘ Mükâfat ’ kelimesi, pahalı bir kelime. Yeterli kültür seviyesine erişememiş şahıslar bu kelimeyi kullanmayı beceremeyebilirler. Çok görülmemeli, ayıplanmamalı.
Kaygusuz Abdal (1341-1444) Bektâşî edebiyatının, kültürünün önemli isimlerinden biridir. Fakat Kaygusuz’un Bektâşîlik yorumu ile Balım Sultan’ın (1457-1517) esaslarını belirlediği Bektâşîlik anlayışı arasında hiçbir bağ yoktur.
*Öğrendim ki... Bilmeyenler sorar, soranlar öğrenir. Cehâlet böyle önlenir. *Sizden iyi durumda olanlara bakıp kıskançlık kıskacında kıvranmaktansa, sizden kötü durumda olanlara bakıp şükretmenin huzurunu yaşamak gerekir.
Şanghay İşbirliği Örgütü Teşkilâtı 1 (ŞİT) Devlet başkanlarının 22. Toplantısı 30’a yakın delegenin katılımı ile 16 Eylül 2022 târihinde başladı. Özbekistan’ın Semerkand şehrindeki toplantıya Türkiye; Sri Lanka, Kampoçya, Azerbaycan, Nepal, Mısır, Katar ve Ermenistan ‘ Diyalog Ortağı ’ olarak katılıyor. Teşkilât üyeleri istihbarat faaliyetlerinde, askerî tatbikat ve suçluların iâdesi gibi konularda işbirliği yapıyor.
Kur’ân-ı Kerîm’den derlenen insan hakları ile alâkalı hususların, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannâmesi’nden daha geniş ve kapsayıcı olduğu biliniyor. Üstelik Kur’ân-ı Kerîm 600’lü yıllarda insanlığa armağan edilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Cihanşümul Beyannâmesi ise 10 Aralık 1948’de kabul edildi. Aradan geçen 1300 yıla rağmen insanlığa, Ku’ân kadar imkân sağlayamamıştır.
1914-1918 yılları arasındaki Birinci Dünya Savaşı’nın neticelerinden rahatsız olan Almanya, 1 Eylül 1939'da Polonya'yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattı. Polonya, Ruslarla Almanya arasında paylaşıldı ve târih sahnesinden silindi. İngiltere ve Fransa savaşa katıldı.
Denilebilirse de, doğru yapılmış olmaz. Bakınız niçin: ‘ Erkin ’ kelimesinden başlayalım: Lügatler, ‘ erkin ’ kelimesinin açıklamasını; ‘ Her durumda istediği biçimde davranan; serbest .’ Karşılığını veriyor. Geniş bir yorum yapıldığında, ‘ kaide tanımayan kimse ’ mânâsına ulaşılabilir.
‘Ahmed Yesevî’olarak anılan Pîr-i Türkistan Hâce Ahmed-i Yesevî, Türkistan'da, Anadolu'da, Kafkaslarda, Orta Doğu'da ve Balkanlarda yaşayan Türklerin İslâmlaşma sürecini hızlandıran tasavvuf âlimidir. Emevîlerin on binlerce kişilik orduları ile yapamadığını, tek başına dili ve kalemi ile başarıyla gerçekleştirmiş, gönülleri fethetmiş, fethettiği gönüllere Allah ve Peygamber sevgisini yerleştirmiş ve geliştirmiştir.
*Öğrendim ki... Süper güçler, kendi kültürlerini yaymaya ve yerleştirmeye çalışırken, bizim kendi kültürümüzü eritmeye, yok etmeye çalışmamız vatana - millete en ağır ihânettir.
Türk dilinin korunması ile alâkalı ilk çalışmayı Kaşgarlı Mahmud ‘ Dîvânu Lugati’t-Türk ’ isimli eseri ile başlattı. 1072 yılında tamamladığı eserinde Türkçenin o dönemde en gelişmiş dil olduğu iddia edilen Arapçadan üstün ve zengin olduğunu belirtiyor ve ispat ediyordu.
‘Harf’ yerine ‘damga(?!): Lügatlerde ‘ damga ’ kelimesine 9 karşılık veriliyor. Fakat hiçbirinde ‘ harf ’ karşılığı verilmiyor. ‘ Harf ’ yerine ‘ damg a’ denilmesinin ne çeşit bir özenti olduğunu anlamak mümkün değil.
Paradan ve zamandan daha bol hiçbir şeyi olmayan bir adam, kedisine, çay servisi yapmayı öğretmiş. Bir dostu misâfir geldiğinde, ‘ Bak şimdi, mutfağa gidecek, bir tepsi içerisinde bize çay getirecek ’ demiş ve işâretlerle kediye tâlimat vermiş.