Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Kader Olan Coğrafyayı Zenginleştirerek Dönüştürmek

Türklerin üç kıtada coğrafyalarının çok geniş ve çok zengin olduğu, bir Anadolu insanı  Saraybosna'da doğmuş, Bağdat’ta eğitimini tamamlamış, İstanbul'da da  çalışmıştır. O dönemlerin insanlarının coğrafyaları gibi, düşünce ve eylem dünyaları da zengindir. Geniş coğrafyaların insanları, sürekli hareket halindedirler. Her dönemde toplumların canlılıkları, coğrafyalarının zenginliklerinden kaynaklanır.
*
Hareket  alanları geniş olan toplumların, düşünce dünyaları zengin olur. İki binli yılların başında Anadolu insanı, geçmiş dönemlerdeki zengin coğrafyalara yeniden açılmıştır. Dünyada dış alım ve dış satımların yirminci yüzyılın ikinci yarısında, geçmişte görülmedik bir büyüklüğe ulaşması, insanları doğdukları coğrafyalardan doydukları coğrafyalara, doğdukları coğrafyalara geri dönmeye zorlamaktadır.
*
Kırk sene önce Antep’ten ya da Hatay’dan ayrılarak, Amsterdam’a ya da Hamburg’a gidenler, kırk sene sonra Antalya’ya ya da İzmir’e dönerlerse, doğdukları ülkelerin doydukları ülkelerden çok farklı olmadıklarını göreceklerdir. Onlar ayrılırken Türkçe’den başka dil konuşulmayan şehirlerinde, onlarca farklı dil konuşulmaktadır. Artık Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Asya ülkelerinde de farklı kültürler, farklı diller, farklı renkler bir arada yaşmaktadırlar.
*
Küresel ortamda karşılıklı bağımlığın, farklı kültürlerin birlikte  yaşadığı, bir yüzyılda, geçmişte kalan toplumların, gelecekte olan toplumlara dönüşmeleri gerekmektedir. Geçmişin bilen toplumları geleceğin unutan toplumları olacaklardır. Geleceğin toplumları geçmişi tekrarlayarak değil, sürekli  yeni sayfalar açarak, sürekli silerek, sürekli yeniden yazarak geleceğin toplumlarının temellerini atacaklardır.

Bir coğrafyada uzun süre kalan kuruluşlar ve insanlar, kendilerini yenileyemezler, yeni gelişmelerin yollarını açamazlar. Coğrafyalarını ve şehirlerini değiştirmeyenler, dünyadaki gelişmelerin öncüleri olmaktan daha çok izleyicileri olurlar. İnsanların ve kuruluşların, bir coğrafyada, bir şehirde,  uzun yıllar kalması, düşünce ve eylem dünyalarını, zenginleştirmekten daha çok yoksullaştırır.
*
Doğal hayatta hayvanları, ağaçları ve bitkileriyle, hiçbir ayrım gözetmeden bir arada yaşarlarsa, ekonomik ve kültürel hayatta da birlikte yaşamasını öğrenmek zorundadırlar. Artık Asya şehirlerinde yaşayanlar, Avrupa şehirleriyle, Afrika şehirlerinde yaşayanlar, Amerika şehirleriyle geleceğin tarihini birlikte yazmalıdırlar. Yeni dünyanın inşa edilmesinde bütün insanlara, bütün kuruluşlara, bütün şehirlere büyük görevler ve sorumluklar düşmektedir.
*
Dünyanın geleceğini ekonominin rakamlarından önce kültürün değerleri belirleyecektir.
*
Ekonomiden gelen kültüre değil, kültürden gelen ekonomiye  yön verir.
*
Kültürden ekonomiye giden bilgelerin bildiği gizemli bir yol vardır.