Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Dünyada Kadınlar Her Zaman Ortak Aklın Yarısı Olmuşlardır

Gösterişten uzak, hayattan kopmadan, kendi dünyasında yaşayan Anadolu kadını, kurumsallaşmış baskılara aldırmadan, hayatı anlamlı kılmasını bilmiştir. Anadolu kadınları, dayandıkları ekonomik ve kültürel temelleri güçlendirmek için, hızlı bir dönüşüm yaşamaktadırlar. Onların üniversitelerdeki başarıları, hayatın bütün alanlarına yansımıştır.  Onlar Anadolu’nun zengin bilgi ve bilgelik birikimiyle, düz kare dünyadaki  sarsıcı ve dönüştürücü   gelişmelere, uyum sağlamada yolunda hiç zorluk çekmemişlerdir.
*
Hac sonrası Lübnan’a giden Malcolm X, caddelerde yarı Arap, yarı Fransız kadınları görünce, "Bir ülkenin toplumsal yapısını değerlendirmek için, yalnızca sokaklardaki kadınların giyimlerine, kuşamlarına, tutumlarına ve davranışlarına bakmak yeterlidir" yargısına varmıştır. İstanbul'da da caddelerde genç kadınlara bakıldığında, nasıl büyük bir toplumsal ve kültürel dönüşüm yaşandığı açıkça gözlenmektedir.  Ülkelerde kadınların eğitim seviyesini yükselmesi, her zaman ekonomik, siyasal ve kültürel yapıda, köklü dönüşümlerin habercisi olmuştur.
*
Geleceğin dünyasında kendilerine geniş bir alan açmak isteyen ülkeler, her şeyden önce dışalıma dayanan bir ekonomik ve kültürel yapıdan, dışsatıma dönük bir ekonomik ve kültürel yapıya geçmek zorundadırlar. Bunun için toplumun bütün kesimlerinin, eğitim ve kültür seviyesi yükseltilerek, her yaşta kadın ve erkeğin, üreten el olması büyük önem taşımaktadır. İslam dünyası tüketici dünyadan, üretici dünyaya dönüşme yolunda  önemli adımlar atmıştır. Artık  bütün ülkeler,  dünya pazarlarında aranılan ürünler, üretmek için birbirleriyle yarışmaktadırlar.
*
Müslüman ülkelerin dış ticarette açıklarının azalması, sağlıklı, dengeli  ekonomik ve kültürel yapıya ulaşmaları, cinsiyet farkı gözetmeden, toplumun bütün kesimlerinin, üretici güçlerinin büyütülmesine bağlıdır. Bir ülkede insanlar en azından tükettikleri kadar üretmezlerse, yalnızca ülkelerini değil, bütün ülkeleri yoksullaştırırlar. Tüketime verilen önem kadar, üretime de önem verilmezse, toplumlar hem kültürel hem de ekonomik alanda, canlılıklarını koruyamazlar. Hızla değişen kare dünyada, üretimde yarışmak bütün insanların görevidir.
*
Varlıklı ve sağlıklı bir toplum oluşturmak, kadın ve erkek bütün kesimlerin, birbirinden daha fazla üretmek için, ömür boyu yarıştıkları kesintisiz devam eden bir süreçtir. Bir ülkede insanlar yoksulluk çekiyorlarsa, dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir insanın tok dolaşma hakkı yoktur. Dünyada bir insan, açlıktan ölüyorsa, onun ölümünden herkes sorumludur. Bütün insanlara ihtiyaçlarından daha fazlasını tüketenlerin, açlıktan ölen insanların  katilleri olduklarını anlatmadan, dünyadaki yoksulluğun üstesinden gelmek mümkün değildir.
*
Küresel dünyanın bütün ülkelerinde, ekonomik ve kültürel zenginliğin, sürükleyici gücü kadınlardır. Kadınların desteğini almayan ekonomik, siyasal ve kültürel hareketlerin, başarıya ulaşma şansları yoktur.
*
Savurganlığın bir erdem olmadığını anlatmada, kadınların desteğini almayanlar, hiçbir zaman başarılı olamazlar.
*
Toplumların güçlü olmaları, üretirken ve tüketirken, büyük bir sorumluluk duygusuyla, hareket etmelerine bağlıdır.
*
Kadınları ve erkekleri, ortak aklın iki yarısı olarak görmeyen ülkeler, yoksulluk sorununun üstesinden gelemezler.