Mahalli Seçimler (1)

Öncelikle ifade edeyim ki, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli seçimlerin kazanan tarafı elbette ki, AK Parti ve Cumhur ittifakı olmuştur. Ayrıca AK Parti geçmiş yıllarda yapılan Genel ve Mahalli seçimlerde almış olduğu oy oranlarını muhafaza etmiş olup, üstelikte Cumhur ittifakı olarak, büyük şehirlerin ve illerin üçte ikisinin belediye başkanlıklarını kazanma başarısını göstermiştir.

Ancak doğrusunu söylemek icap ederse, başta, İstanbul, Ankara, Adana ve Antalya gibi önemli büyük şehirlerin kaybedilmesi ise, yukarıda ifade edilen genel başarı tablosunu biraz gölgelemiş bulunmaktadır. ( Bu arada, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin YSK tarafından iptal edilmiş olduğunu ifade edeyim.)

Bu cümleden olarak, dost acı söyler misali, bu seçimler de alınan neticeler hakkında,  halkın içinde bulunan sade bir vatandaş olarak, samimi duygu ve düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Şöyle ki,

Seçimlerden bir sene kadar önce öğretmenlere, polislere ve din adamlarına 3600 Ek Gösterge verileceği hususunda bir nevi taahhüt de bulunuldu. Bu mesele zaman zaman gündeme getirilmiş, seçim meydanlarında da bir polisin on yaşlarındaki çocuğuna dahi, Değerli Cumhur Başkanımıza bu husus ile alakalı sual tevcih ettirilmiştir. Hatta öyle durumlar olmuştur ki, sanki, Ek Gösterge meselesi, Mahalli Seçimlerden önce halledileceği intibaı verilmiştir. Fakat bu hususta herhangi bir adım atma imkanı olmamıştır. Olamazdı zira, bu mesele öyle sadece bahsi geçen gruplara 3600 Ek Gösterge verilmek suretiyle halledilecek bir husus değildir. Bundan önce bir vesile ile bir yazımda da ifade ettiğim üzere, bu şekilde yapılacak bir işlem ancak, kaş yapayım derken göz çıkarmak olur. Acizane kanaatime göre, bu işin yegane hal çaresi, EK Göstergeler ile alakalı olarak 20.05.1994 tarih ve 211939 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanan 527 Sayılı KHK: yi ele alıp, yeniden bir düzenleme yapmaktır. Ancak, yeniden yapılacak düzenleme ise, çalışmakta olan birçok memur ile bunların emeklilerini de alakadar etmesi sebebiyle, bu işin maddi tutarının bütçeye büyük miktarda külfet yükleyeceği hususu izahtan varestedir.

Meselenin esasına gelecek olursak, 3600 Ek Gösterge verilmesi taahhüt edilen öğretmen, polis ve din adamlarının halen, çalışmakta olanları ile birlikte bunların emeklilerinin de dahil  edilmesi  halinde, milyonlar ile ifade edilen bir seçmen kitlesi meydana gelmektedir. Bunların bir kısmının dahi muhtemelen AK PARTİ ye oy vermemesi, bu kritik seçim ortamında, Parti için önemli miktar da oy kaybına sebep olduğu kanaatindeyim.

Diğer taraftan bilindiği üzere, Çevre Bakanlığı seçime birkaç ay kala marketlerde poşet ile alakalı bir uygulama başlatmıştır. Zamansız yapılan bu uygulama vatandaşlar arasında büyük bir huzursuzluğa sebep olduğu gibi alay konusu dahi olmuştur. Poşet hakkında alınan kararın doğru olduğuna inanıyorum. Fakat uygulama tarihi son derece yanlış, hatta vahim olmuştur. Bu uygulamaya  üç ay sonra başlansa sanki, kıyamet mi kopardı.?  Bu biraz da şuna benziyor; bir Hükümet düşünün ki, seçime yakın bir süre kala, bazı mal ve hizmetlere önemli miktarda zam kararı alıyor. Bu da bir nevi onun gibi bir şey olmuştur.  Poşet uygulaması başladıktan sonra vatandaşların neler konuştuklarını, nasıl olumsuz ifadeler kullandıklarının bizzat canlı şahidiyim.

Bu arada şu hususu ifade etmek istiyorum ki, Ek Göstergeler olsun, poşet meselesi olsun, bu ve bunun gibi  halkın büyük bir çoğunluğunu alakadar eden mühim meseleler gündeme geldiği zaman, Devletin istihdam etmiş olduğu müşavir, baş  danışman , uzman ve bilim kurulları hiç  düşüncelerini söyleyip, yol göstermezler mi.?  Bu  makamlarda bulunanlar böyle mühim hususlar hakkında fikirlerini beyan etmeyeceklerde ne zaman faydalı olacaklar, doğrusu çok merak ediyorum. Her şey REİS’den beklenmez ki.

Diğer taraftan, AK PARTİ 17 yıldır kesintisiz iktidar olmasına rağmen, bilhassa genç neslin yetişmesinde mühim bir rolü olan Milli Eğitim Bakanlığı politikasında, müessir ve muktedir olamamıştır. Şu kadarını ifade edeyim ki, bugün halen ders kitaplarında Yaşam Koşulları ifadesi yerini itina ile muhafaza etmektedir. Buna benzer başka kelimeleri saymaya dahi lüzum görmüyorum. TRT de de aynı vurdum duymazlık alabildiğine devam etmektedir. Yanıt, kanıt, koşul, olasılık ve buna benzer nesebi gayri sahih kelimeler şuursuz bir şekilde kullanılmaktadır, Bu suretle nesiller arasında ki, uçurum son sürat devam etmektedir. Bunun neticesi olarak da bugün bırakınız dede ile torunu, baba ile oğul dahi birbirini anlayamaz duruma gelmiş bulunmaktadır. Bu durumun hepimiz canlı şahidiyiz. Diğer taraftan Ateist bakış açısı ile yazılmış ders kitapları halen okullarda fütursuzca okutulmaktadır. Bu durum 8. Sınıflarda okutulan Fen Bilimleri Ders Kitabının 37 – 42 – 55 sayfalarında açık bir şekilde görülmektedir. Eğitimci yazar Ali Erkan Kavaklı da Yeni Akit Gazetesindeki köşe yazısında bu durumu teferruatlı bir şekilde anlatmış bulunmaktadır.

Lisan meselesinde enteresan olan bir durum da,  18.01.1982 tarihinde kabul edilen 2972 Sayılı Kanunun adı MAHALLİ İDARELER İLE MAHALLE MUHTARLIKLARI VE İHTYAR HEYETLERİ SEÇİMİ HAKKINDA KANUN olmasına rağmen, bilindiği üzere, yapılan seçimlerin adı YEREL SEÇİMLERDİR. AK PARTİ’nin 17 yıllık iktidarı döneminde üç defa Mahalli Seçim yapılmış olmasına rağmen, yapılan seçimlere, kanunun ismine uygun olarak MAHALLİ  İDARELER  SEÇİMİ deme cesareti ve feraseti gösterilememiştir. Üzülerek ifade edeyim ki, bu durumu kimsenin kendine dert edindiğini de zannetmiyorum. Bana göre, bu ve buna benzer meselelerin çok büyük bir ehemmiyet arz etmekte olduğunu ifade etmek isterim.  (DEVAM EDECEK)