Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Sosyal Hayatın Vazgeçilmezi: Komşuluk

Umûmî olarak; çok katlı ve çok daireli apartmanların bağımsız bölümlerinde ve birbirine yakın evlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her biri, komşu olarak adlandırılır. Ayrıca aralarında meslek, iş yeri, arazi bakımından yakınlık bulunanlar hakkında da komşu kelimesi kullanılmaktadır. Sosyal hayatın aileden sonraki halkasını komşular oluşturduğundan her toplumda ve kültürde komşuluk ilişkilerine dair kaideler bulunur. Tevrat'ta komşuların birbirine karşı hak ve ödevlerine dair emir ve yasaklara yer verilmiştir. Özellikle on emir içinde yer alan, ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’ İfâdesi, bütün bu ödevlerin temelini oluşturur. Ancak konuya dair Tevrat'taki emir ve yasaklar Musevilerin kendi aralarındaki komşuluk ilişkileriyle sınırlı olarak algılanmış ve yabancılara karşı hissedilen dışlayıcı davranışlar zamanla Musevi olmayan herkese karşı menfî duygulara dönüşmüştür.

Özellikle Talmud yazarları prensip olarak yabancılar hakkında iyi niyet beslememek, onlara merhamet etmemek gerektiğini, putperestlerin komşu sayılmayacağını, Yahudi olmayanların köpeklerden farksız olduğunu ifâde etmişlerdir.

Hıristiyanlıkta komşuluk kavramının beynelmilel bir içerik kazandığı görülmektedir. Matta İncili'ne göre her şeriatta yer alan temel buyrukların en başta geleni; kişinin Allah'ı bütün yüreğiyle sevmesi, ikincisi de komşusunu kendisi gibi sevmesidir. Hz. İsâ, ‘Sen komşunu sevecek ve düşmanından nefret edeceksin.’ Şeklindeki Yahudi ahlâk öğretisini hatırlattıktan sonra, ‘Düşmanlarınızı sevin ve size ezâ edenlere dua edin.’ Demiştir. 

İslâmiyet’te komşu hakları genel olarak kul hakları veya insan hakları denilen haklar çerçevesinde ele alınır. Bu haklarla ilgili emir ve yasaklar komşuluk ilişkilerini de bağlar. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'a imanı emreden ve şirki yasaklayan ifâdelerin hemen arkasından sıralanan ahlâk emirleri arasında ana babaya iyi davranmaktan sonra komşuya iyilik yer almaktadır.

Temelinde İslâm bulunan millî kültürümüz; yerine göre komşunun mutluluğunu ve kederini paylaşma, birlikte dostça yaşama, ona eziyet etmeme ve onu himaye etme gibi faziletli davranışlar içerir. 

İnsan ilişkilerine dair kaidelerimiz bütün olarak dikkate alındığında; yabancılara karşı nefret telkin eden ve onları aşağılayan unsurlara rastlanmaz. Hıristiyanlıktaki ‘Düşmanlarınızı sevin’ Emri de gerçekçi bulunmaz. Komşuluk ilişkilerinde din ayırımı yapılmaması gerekir.

Ahlâk kitaplarında ve komşuluk âdabına dair sözlere yer verilmiştir. Konuyla ilgili eserlerin en önemlilerinden olan Gazzâlî'nin İhya’ü ulûmi’d-dîn adlı eserinde; Komşuluk Hakları başlığı altında konuya dair hadisler de zikredilerek komşulukla ilgili başlıca haklar ve görevler, ahlâkî ve medenî prensipler sıralanmıştır.

Sosyal hayatın ayrılmaz bir parçasını teşkil eden komşuluk ilişkisi dinî, ahlâkî ve hukukî nitelikte bir dizi hak ve yükümlülük doğurur. Bunlardan dinî ve ahlâkî nitelikte olanlarda fertlerin dinî hassasiyetleri, örf ve sosyal sağduyu daha belirleyici olduğu ve dînî yönü ön plana çıktığı için fıkıhta alt-üst komşuluğu ile sınır komşuluğunun doğurduğu hukukî nitelikte hak ve yükümlülükler üzerinde daha teferruatlı biçimde durulmuştur.

Hukukumuzda; mülkiyet hakkından yararlanma sırasında komşuya açıkça zarar veren her türlü davranışın engellenmesi maksadıyla getirilmiş birtakım hukukî sınırlamalar bulunmaktadır.

Prensip olarak herkes kendi mülkünde dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkına sahip olmakla birlikte mülkiyet hakkından yararlanma konusunda bâzı kısıtlamalar söz konusudur.

Bir binanın alt ve üst katlarını paylaşan kat mâliklerinin mülkiyet haklarında da bâzı kısıtlamalar söz konusudur. Kat mâlikleri birbirlerine zarar verecek tasarruflarda bulunamazlar. Komşuluk ilişkilerinden doğan mülkiyet hakkının sınırlandırılmasıyla ilgili bir diğer hüküm ise bir gayrimenkulün satılması halinde o gayrimenkulün ortak mâlikine, irtifak hakkı sâhibine veya bitişik komşusuna aynı bedelle öncelikle satın alma hakkını ifâde eden şüf'a (ön alım) hakkıyla ilgilidir. Diğer taraftan özel hayatın gizliliği açısından da komşuluk ilişkisinden birtakım haklar ve yükümlülükler doğmaktadır. Buna göre bir evden beklenilen oturma, dinlenme ve serbestçe hareket edebilme imkânlarına bir kısıtlama getirilemez. Aile mahremiyetini ihlâl edici davranışlarda bulunulamaz.

Milletlerin gücü, insanlarının birbirleriyle olan münâsebetlerinin iyi olması ile gelişir. Komşuluk bu münâsebetlerin en geniş kapsamlı olarak tatbik edildiği alandır.