Seyfettin KARAMIZRAK

Karneler

Okullar uzun bir eğitim öğretim maratonunun ardından yaz tatiline girdiler. Emeği geçen fedakâr ve değerli öğretmenlerimize ve geleceğimizin teminatı sevgili öğrencilerimize güzel, neşeli, dinlendirici, yararlı, mutluluk tattıran bir tatil diliyorum.

Öğrencilerin sevinçten gözlerinin içi gülmekte. Kırık notundan dolayı üzülenler de var elbette. Biraz da öğretmenlerinden ayrılmanın burukluğu olacak çocuk yüreklerde.

Fakat neticede uzun bir yaz ve dinlenme tatilini, tüm çocuklar ve hak ettiler. Zaten “tatil” sözcüğünün, öğrencilerin gözlerinde tebessüme dönüştüğü bir gerçek.

Değerli anne babaların büyük çoğunluğu, biricik evlatlarının; “başarılı karne, takdir ve teşekkür” belgelerini görmekten elbette çok mutlular. Vaat ettikleri; “tatil, bisiklet, oyuncak” vb. ödülleri takdim etmenin artık zamanıdır.

Fakat bu ödüller de iyi ayarlanmalı, “rüşvet” şekline dönüştürülmemelidir. Yani çocuk ödül için çalışmamalı, ödül alacağı için değil, “başarılı olduğu için” ödül aldığını hissetmelidir.

Bazı öğrencilerimiz bir nebze buruk girdiler bu yaz tatiline. Çünkü karneleri başarılı değildi. Bu sonucu tahmin ettikleri halde yine de üzüldüler elde olmadan.

Başarısız öğrencilerimizi, üzüntülerinin ötesinde daha fazla endişelendiren şey, “anne babalarının kızacağı, olumsuz tepkilerde bulunacağı, belki de ceza verecekleri” korkusudur.

Değerli anne babalar, kırık karneye üzülüp sinirlenmek yerine, “çocuk hasreti çeken binlerce ailenin hüznünü ve yürek burukluğunu hatırlayarak”, evlerine karne getiren bir evlatları olduğu için öncelikle bunun kıymetini bilerek gurur duyup mutlu olmalıdırlar.

Sonra da gerçekten çocuklarını seviyorlarsa, aşağılayıp hırpalamadan, onurunu zedelemeden anlamaya ve başarısızlığın sebebini birlikte bulmaya çalışmalıdırlar.

“Kırık notları düzeltmek kolaydır. Kırılmış bir çocuk kalbinin tamiri bazen imkânsızdır.”

Her anne baba evladının “hep başarılı, takdirlik” olmasını ister elbette. Fakat bu istek ve temenni çoğu zaman imkânsızdır. Öğrenciyi başarıya götüren etmen; sadece öğrencinin gayreti, çalışması, azimli olması ya da çok iyi yetiştirilmesi değildir.

Bir de çocuğun doğuştan getirdiği “kalıtım”dediğimiz bir potansiyeli var. Bu hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Çocuktan yapamayacağı başarılar beklemek, ya da buna zorlamak aileleri hayal kırıklıklarına uğratmaktadır çoğu kez.

Bireyin eğitim düzeyini; “sosyal çevre, okul ve kalıtım” birlikte belirlemektedir. O yüzden anne babalar çocuklarının var olan kapasitesini iyi bilmelidir.

Kapasitesi “teşekkür, takdir” almaya müsait olmayan bir çocuktan anne babaların bu ödülleri beklemesi de, çocuklarını yeterince tanımamaktan, eğitim hakkında donanımlarının olmamasından, ya da başka sebeplerden kaynaklanmaktadır.

Bazen başarısızlığın nedeni, çocuğun dışında başka bir neden de olabilmektedir. Bu bir travma, hastalık, çevreye uyumsuzluk, okul ve öğretmen değişikliği, ailevi sorunlar, öğretmen ya da anne babanın kendisi olabilir.

İncelendiğinde görülecektir ki, çocuğuna gerekli ilgi ve değeri veren, okulla koordineli hareket eden, gerektiğinde çocuğuna rehberlik eden bilinçli ailelerin çocukları daha başarılı olmaktadır.

Çocuğu sevmek, sadece istediklerini almak demek değildir. Çocuğun bunun ötesinde;“daha fazla anne baba ilgisine, değer vermesine, zaman ayırmasına, arkadaşlığına, anlamaya çalışmasına, yardıma vb. ihtiyacı vardır.

Bir yıl boyunca çocuğunun ne yaptığını, ne okuduğunu, arkadaşlarını, sorunlarını, ihtiyaçlarını, öğretmenlerini bilmeyen, ilgilenmeyen anne babaların, sene sonunda büyük beklentilere girerek çocuktan başarı beklemeleri kendilerini aldatmaktan başka bir şey değildir.

Öğrenciyi başarısızlığa götüren etmenlerin sebebi de çoğunlukla yine anne babalardır. İlgisizlik, evdeki huzursuzluklar, tartışmalar, boşanmalar, ortak hareket etmeme, bilinçsiz aile yaşantısı vb. sorunlar, çocukları derinden yaralamakta, okul başarılarını ve hayatlarını olumsuz yönde etkilemektedir.

Çocuğun başarısızlık nedenleri, “çocuğun var olan kapasitesine rağmen” kendisinden kaynaklanıyorsa(çalışmamak, yeterli gayreti göstermemek,ilgisizlik vb.), o zaman anne babalar; “dövmeden, aşağılamadan, hakaret etmeden, onur kırıcı cezalar uygulamadan”,“hesaba çekme” şeklinde değil, çocukla birlikte durum değerlendirilmeli, çocuğa hatası, demokratik bir ortamda hissettirilerek buldurulmalıdır. Çocuk hatasını idrak ettikten sonra gerekli bilimsel önlemler alınmalıdır.

Çocuğa asla maddi ve manevi cezalar verilmemelidir. Bunların hiçbir yararı yoktur. Aksine büyük zararları bulunmaktadır. Örneğin, tatile götürmeme, aşağılama, aylarca dışarı çıkarmama, uzun süre harçlık vermeme, kötü bir uygulama ve zarar verici türden cezalardır.

“Onur kırıcı” cezalar çocuğu daha üzücü davranışlara götürebilir. Evden kaçma, kendisine zarar verme vb. O yüzden anne babalar eğer çocuklarını gerçekten seviyorlarsa sevgilerinin gereğini yapmalıdırlar.

Bu da; “eğer, ancak” koşulları olmadan, karşılıksız ve koşulsuz, “her şeye rağmen”onu sevmektir. Sevilmeyen, çocuk sevmeyi öğrenemez.

Bu tür sevgide; değer verme, ilgilenme, empati yapma, zaman ayırma, paylaşma vb. duygu düşünce ve davranışlar devreye gireceğinden çocuk anne babadan korkmaz, sever sayar ve sorunlarını paylaşır. Hatalarını anlar, ailenin yaptırımlarına da razı olur.

Her türlü gayreti gösteren çocuklar, yeterince başarılı olamasa bile takdir edilmeli, bu azmi görmezlikten gelinmemelidir. Çocuğun başarısı değil gayreti takdir edilmelidir.

Karne getiren sevgili öğrencilerin değerli anne babaları;çocuğunuz olmasaydı bunun acısını, eksikliğini ve mutsuzluğunu derinden hissedecektiniz. Oysa çok kıymetli göz nurunuz evlatlara sahipsiniz. Bu eşsiz pırlantaları öncelikle sevgi ve değer verme duyguları ile sarmalayıp iyi koruyunuz.

Küçücük nedenlerden ötürü abartılı tepkilerle kalplerini kırmayınız. Çünkü gözleri nemlendiğinde ya da zarar gördüklerinde sizler daha çok ıstırap çekmektesiniz.

Onlarla mutlu ve huzurlu bir ailenin temellerini birlikte atınız. Onların varlıklarını bir kazanç, bir ödül, bir lütuf olarak değerlendiriniz.

İhmal etmeyiniz, ötelemeyiniz. Kişilikli, hayata bağlı barışık, ayakta durabilen, sorunlarını çözebilen, üreten, tebessüm eden, hayatını kazanabilen güçte ve yeterlikte yetişmesine yardımcı olunuz.

Onlarla dost, arkadaş, paylaşımcı, planlayıcı olunuz. Bizi hayata bağlayan bu değerleri, hayata iyi hazırlamalıyız.

Bizler de anne baba olarak bir zamanlar çocuktuk. Hatalar yaptık, derslerimizden bazen kırık notlar aldık. Şimdi bu hatıraları gülerek tatlı birer anı olarak paylaşıyoruz.

Lütfen gereksiz yere üzülmeyiniz ve çocuklarınızı üzmeyiniz. Onlarla birlikteliğin, tatilin ve mutlu olmanın tadını çıkarınız. Güzel günler dileklerimle.

Sevgiyle kalınız…