Milli Mücadele’nin Küçük Kazımı (Kâzım Yurdalan)

                                                

 Tarih sayfalarında “Küçük Kâzım” lâkabı ile tanınan Kâzım Yurdalan Erzurum’un yetiştirdiği ünlü şahsiyetlerden biridir.

Seksen bir yıllık ömrünü vatan hizmetine adamış, millete hizmette sınır tanımamış olan Kazım Yurdalan, 1881 yılında Erzurum’un Çortan Mahallesi’nde doğmuş, mahalle mektebi, Askeri Rüşdiye ve İdadi’yi bitirmiş, daha sonra Harp Okulu’na girmiş, 1902 yılında buradan mezun olmuştur.

Kâzım Yurdalan, İsmet İnönü ve Kazım Karabekir ile aynı dönemde eğitim görmüş, yine Mustafa Kemâl de kendisinden bir yıl önce Harbiye’ye girmiştir.

Kazanasmaz ailesine mensup olan Kâzım Yurdalan, hürriyet âşığı, milli değerlere sıkı sıkıya bağlı, zeki, cesur ve çalışkan bir vatan evladı olarak hafızalarda yer etmiştir.

İttihatçı fikirlerinden asla taviz vermeyen Küçük Kâzım, 1905 yılında başlayan Erzurum İsyanı’nda yer almış, esaret altındaki Türk Dünyası’yla yakından ilgilenmiş, hatta İran’a geçip orada hürriyet mücadelesi vermiştir.

I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde Ermeni çeteleriyle ve Ruslarla savaşmış, Erzurum’un işgalini görmüştür.

İmparatorluğun yıkılma sürecinde imzalanan ve bir milletin idam fermanı olan Mondros Mütarekesi’nin ardından ülkenin kurtuluşu için ittihatçı arkadaşlarını örgütleyerek Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin kurulmasına öncülük etmiş, bu komitacılık ruhu ile Erzurum’ daki Vilayât-ı Şarkiyye Müdâfaa-ı Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin çalışmalarında katkılar sunmuştur.        

                         

17 Haziran 1919 yılında yapılan Erzurum Vilayet Kongresi ile 23 Temmuz Erzurum Kongresi’nde aktif rol oynayan Kâzım Bey, Mustafa Kemâl ve Rauf Bey’in delege olması için Cevat Dursunoğlu ile birlikte istifa etme fedakârlığını göstermiştir.

Emekli olduktan sonra tekrar askerlik mesleğine dönen Kâzım Bey, Doğu Cephesi’ndeki ileri harekâtta görev almış ve Kars’ın alınmasında önemli rol oynamıştır.

Kars’ın alınmasından sonra “Yurdalan “ soy ismini almış 1921’ de düşmanın elinden kurtardığı Kars’a yerleşerek ticaret hayatına atılmıştır.

Kâzım Bey’in Kars’taki günleri umduğu gibi gitmemiş, Anarşist örgütlerinin kışkırtmasıyla 1933 yılında Rahimov tarafından suikasta uğramış, uzun zaman tedavi görmüş bu arada ticari işleri bozulmuştur.

Bu üzücü hadiselerden sonra 1935 yılında Kars’tan ayrılan K. Yurdalan, sırasıyla Trabzon Nafia Komiserliği, Yüksek Mühendis Mektebi İdare Müdürlüğü, Konya Nafia Komiserliği, THK Konya Şubesi yöneticiliği gibi görevlerde bulunmuş, sonra da 1945 yılında Erzurum Belediye Başkanlığı’na atanmıştır.

Makam arabası olarak iki atın çektiği faytonu kullanan K. Yurdalan’ın belediye başkanlığı çok renkli hatıralarla anılır olmuştur.    

1950 yılında kendi isteği ile belediye başkanlığından istifa edip 1950 yılındaki genel seçimde CHP’den milletvekili adayı olmuş ve seçilememiştir.

K. Yurdalan seçimlerden sonra işletmeye açılmasında büyük emeği geçtiği Aşkale Kükürtlü Kömür Ocakları’nda yöneticilik yapmıştır.

Ülkesi ve milleti için devamlı çalışan K. Yurdalan hayatı boyunca düşman mermisinden ziyade kendisine isnat edilen dedikodulardan ıstırap duymuş, çocuklarına hitaben yazdığı bir mektupta bu durumu “ Milletçe topluluğumuz içinde bazı bedhahlar tarafından bana yapılmış ve yapılagelmekte olan tarizlere, isnatlara rastlayacaksınız. Vatan, memleket, ülke müdafaasını çocukluğumdan beri uzviyetin bir kalbi gibi bünyesine mal etmiş bir mahsalanın zaman zaman maksatlı tarizlere maruz kalması en tabii bir keyfiyettir. Zira gece kuşları ziyadan rahatsız olurlar.”  satırlarıyla İfade etmiştir.

Hayatını devamlı çalışarak ve ülkesine hizmet etmek ideali ile geçiren K. Yurdalan, küçük cüssesine rağmen dağ gibi büyük sorunlarla mücadele etmiş, çalışkanlığı ve atılganlığı sayesinde bu mücadelelerden hep galip çıkmıştır.

Süleyman Necati Güneri onun için “Vücutça küçük, manaca büyük Kâzım” ifadesini kullanmıştır.

Kendini milletine o kadar adamıştır ki belediye meclisinde yaptığı bir konuşmasında “VAZİFE İTİBARİYLE YAŞIMIN İLERLEMİŞ OLMASINA RAĞMEN EĞER ALLAH GÜNÜ KIRK SEKİZ SAAT YARATMIŞ OLSAYDI, BU KIRK SEKİZ SAAT ÇALIŞABİLSEYDİM, VAZİFEMİ İFA ETMEMİŞ SAYARDIM.” diyerek bu heyecanının dile getirmiştir.

Sıtkı Dursunoğlu. Kâzım Yurdalan’ı  “Onun memleket aşkı için çarpan ve sadece insanlık sevgisi uğrunda yanıp tutuşan öyle bir iç alemi ve bu âlemin derinliklerinde öyle tükenmez coşkun bir heyecan kaynağı vardı ki, ne yaşı ne az maaşı, ne de yıllardır çektiği çeşitli hastalıkların ezen ve kemiren baskısı, bu dava ve ideal adamının hareket ve heyecan dolu hayat akışını zerrece durduramamıştı. Konuşmalarında, görüşmelerinde, Yurttan, savaştan, zaferden hele Erzurum ve “ Müdâfaa-ı Hukuk’tan hiç değilse geçmişe ait bir kahramanlık hatırasından bahsetmezse içi rahat etmezdi.” cümleleriyle anlatır.

Gelişen ve yaşanan tarihi olaylar üzerine “Devlet Reisi ve Hükümet Erkânı’nın Seyahat Münasebeti ile 10 Aralık 1952”, Erzurum ve Erzurumlulara niçin kahraman diyorlar”, “Demokrat Partisinin 6.3.949’da tertiplediği mitinge bir cevap” gibi küçük risaleler yazarak fikirlerini beyan eden K. Yurdalan; sorumlu kişiliğini bu alanda da göstermiş, yayınlardan elde edilecek geliri Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlamıştır.          

              

Yurdalan bu ilkeli davranışlarının ifadesi olan düşüncelerini zaman içerisinde çocuklarına vermiş olduğu öğütlerle de dile getirmiştir. Bu anlamda 1957 yılında verdiği öğüt, onun hayata bakışını da ifade etmektedir. “Ben 75 senelik hayatımın en büyük payını sizlerin maddi refahını hiçe sayarak memleket davasına ve onun daima bitmez ve bitmeyecek olan mukaddes hizmetlerine vakf-ü tahsis ettimse, bu benim için bir nakise değildir. Değişmeyen ve değişmeyecek olan idealimin özü memleketimin davasına mütedahil olan sizlerin de hür, müstakil ve şerefli olarak hayatınızı sona erdirmekten ve hassaten müstakbel geleceklere de aynı ruh ve aynı ideali telkin edeceğinize kani olmak zevkinden ibarettir.”

İlerleyen yaşında İstanbul’a yerleşen K. Yurdalan, yakalandığı hastalıkla baş edememiş ve 1962 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

İstanbul’da toprağa verilen K. Yurdalan’ın naaşı,  vasiyeti üzerine birkaç yıl sonra Erzurum’a getirilerek kendi eseri olan Asri Mezarlık’a defnedilmiştir.

K. Yurdalan’ın Erzurum da Eczacılık yapan ve “Kâzım Yurdalan Eczanesini” işleten oğlu Gürbüz Yurdalan’da İstanbul da vefat etmiş onunda vasiyeti üzerine naaşı Erzurum’a getirilerek babasının yanına defin edilmiştir.

Öz canından çok sevdiği Erzurum’da ebedi uykusuna yatan bu çılgın dadaş’ın mezarının taşında “İNKİLÂPÇININ MADDİ VARLIĞI, İÇİNDE YATTIĞI TOPRAK OLMALIDIR” yazılıdır.

Makamı cennet olsun…Amin!..

 

Kaynakça

İsmail Eyüpoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir İttihatcı Kazım Yurdalan, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum, 2009

Fahrettin Kırzıoğlu, Bütünüyle Erzurum Kongresi, Ziraat Bankası Yayınları, Ankara, 1993

Konukçu Enver, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, ETSO Vakfı, 1992

Er-vak Anma Toplantıları II, Erzurum, 2004

Vedat Akçayöz, Küçük Kâzım Bey’i  tanıyor musunuz, Gazete Kars, Erişim, 30.07.2017