Dr. Azime TELLİ

Akademisyen

Türkiye ve Rusya İlişkilerinin Normalleşmesinde Enerji Faktörü: Değerli Yakınlaşma

Rus jet uçağının düşürülmesinin ardından kopma noktasına gelen Türk-Rus ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesinin en somut sonuçları ekonomi alanında kendini göstermiştir. Taraflar arasındaki stratejik ekonomik iş birliğini derinden sarsan Rus ekonomik yaptırımlarının aşamalı olarak kaldırılması yönünde Kremlin tarafından atılan adımlar her iki ülkenin ekonomisi açısından ciddi bir iyileşme potansiyeli anlamına gelmektedir. Bu kapsamda iki taraf arasındaki enerji iş birliğinin güçlendirilmesine yönelik iyimser bir hava oluşmuştur.

Batı’nın tedirgin bir şekilde takip ettiği Erdoğan-Putin zirvesinde dev enerji projelerinin akıbeti de ele alındı. Jet krizi sonrasında dondurulan Türk Akımı Boru Hattı ve yavaşlama sürecine giren Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin hayata geçirilmesi konusunda taraflar arasında yeniden mutabakat sağlanmıştır. Ancak, dev projelerinin hayata geçirilmesinde karşılıklı iyi niyet beyanlarının ötesinde somut adımlar ve finansman sorununun çözülmesi gereklidir.

Türk Akımı Projesi yaklaşık 3 yıldır gündemde olmasına rağmen bu alanda taraflar arasında bağlayıcı bir anlaşma imzalanmış değildir. Anlaşma imzalanmadan inşa çalışmalarına başlayan Rusya, Kuzey Akım-2 anlaşmasının da imzalanmasının etkisiyle yeni bir enerji diplomasisi manevrasına yönelmiştir. Türk Akımı’na yönelik ilgisi zayıflayan Rusya açısından jet krizi projeyi dondurma kararı almıştır.

AB ve Türk enerji arz güvenliği açısından ciddi öneme haiz olan projenin geleceği açısından devletlerarası anlaşmanın bir an önce imzalanması önem taşımaktadır. Tarafların yeniden bir araya gelmesi ve iş birliğini güçlendirme konusunda güçlü bir tavır sergilemesinin sonucu olarak 2016 yılı içinde anlaşmanın sağlanması yüksek olasılık olarak görülmektedir. Bu durum, dev projenin NABUCCO gibi ölü doğmaması açısından hayati öneme sahiptir.

Rusya’nın Ukrayna’yı by-pass etmek için geliştirdiği Türk Akım Projesi’nin hayata geçmesi durumunda Türkiye’ye yıllık 14 bcm gaz akışı sağlayan Batı Hattı devre dışı kalacaktır. Yıllık 31 bcm kapasitesi olan Türk Akım-1’de Türk tarafının kullanmadığı miktarın Balkan ülkelerine aktarılması planlanmaktadır. Batı Hattı’nın devre dışı kalması nedeniyle Türk Akım-1, Türkiye’nin Rusya’ya olan yüzde 55’lik doğal gaz bağımlılığını yükseltmeyecektir. Ayrıca, Türkiye ile Rusya arasında transfer ülkesi ilişkisi kurulması anlamına da gelmektedir. Ancak, kaynak çeşitlendirmesi açısından değerlendirme yapacak olursak tek ülkeye aşırı bağımlılık durumunun korunması söz konusudur. Türk Akım-2’nin geleceği ise Kuzey Akım-2’ye bağlıdır. Rusya’nın Ukrayna’yı by-pass etmeye yönelik geliştirdiği iki proje arasında tercih yapılırken Almanya başta olmak üzere AB’nin tavrı etkili olacaktır.

Erdoğan-Putin zirvesinde doğal gaz fiyatı ve indirim konusu ele alınmamış olup taraflar arasındaki indirim anlaşmazlığı Türk tarafınca tahkime taşınmış durumdadır. Türk Akım 1’in anlaşma görüşmeleri sürecinde doğal gaz birim fiyatı konusunda da taraflar arasında yeni bir formül geliştirilmesi beklenmektedir.

Türk-Rus enerji ilişkilerinin bir diğer hassas noktası ise Akkuyu Nükleer Santrali’dir. Taraflar arasında 2010 yılında sağlanan anlaşma halen yürürlükte olmakla birlikte ilişkilerin kötüleşmesi projenin ilerleme hızını yavaşlatmış durumdadır. Projenin hayata geçirilmesi için Türk tarafınca taahhüt edilen stratejik yatırım statüsü Akkuyu’nun cazibesini arttırmıştır. Proje Rus tarafı açısından giderek daha karlı hale gelmekle birlikte başta finansman olmak üzere teknik ve hukuki sorunlar gibi ciddi engeller söz konusudur. Projenin anlaşmada yer aldığı şekilde 2023 yılında tam kapasite hayata geçmesi mevcut koşullarda imkansız görünmektedir. Bu nedenle Türk Akım-1’in hayata geçmesi durumunda Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından orta vadede kaynak anlamında bir sıkıntı söz konusu olmayacaktır.

Rusya ve Türkiye arasında enerji ilişkilerinin daha da derinleşmesini sağlayacak bu adımlar sadece jeo-ekonomik perspektifle değerlendirilmemelidir. Söz konusu yatırımların ekonomik ömrü 50-60 yıl olup hayata geçirilmeleri durumunda taraflar arasındaki uzun vadeli ilişkilerin istikrarını olumlu etkilemesi anlamına gelmektedir. Türkiye’nin, dış politikasını Doğu eksenine kaydırma yönündeki girişimi açısından da bu adımlar sembolik önem taşımaktadır. Rusya ve Türkiye’nin olası enerji iş birlikleri, küresel ve bölgesel sorunların çözümünde taraflar arasında ortak strateji izlenmesi anlamına da gelmektedir. Taraflar arasındaki bu “değerli yakınlaşmanın” bölgesel ve küresel dengeleri ciddi derecede etkileme potansiyeli bulunmaktadır.