Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Dil Yanlışları

Türkiye’mizde yayıncılar editörlük hizmetlerinden faydalanmıyorlar. Bu sebeple okuyucuya sunulan kitaplarda imlâ hatâları, dil yanlışları oluyor.

-Bir yazar, ‘Hâfıza-i beşer, nisyan ile mâlûldur’ özdeyişini ‘İnsan hâfızası unutmakla meşguldür’ cümlesiyle açıklamış. ‘mâlûl’ kelimesinin karşılığı ‘meşgul’ değil, ‘sakat’tır. Günümüzde ‘özürlü’ diyenler var. Bir başkası ‘Harb mâmulü’ diye yazmış…

-‘Tehdit aldım’ diyen var. ‘almak’ kişinin isteğiyle gerçekleşen bir fiildir. ‘Tehdit edildim’ veya ‘Beni tehdit ettiler’ denilmesi gerekir. Magazin dünyasında ‘sahne alanlar’, ‘alkış alanlar’ var. Polis okullarında Türkçe okutulmuyor olmalı ki trafik polisleri ‘bekleme yapma’ diye bağırıyorlar. Doksan altmış doksan, kültürü noksan televizyon spikerlerimiz, tanınmış kişiler için ‘İstanbul air port’tan çıkış yaptı’ diyor. Metin yazarının kalemini, spikerin dilini eşek arısı sokmuş olmalı…

-Türkçemizde ‘istem’ kelimesi yoktur. Varsa da Türk dil bilgisi kaidelerine aykırı olarak türetilmiş, daha doğrusu uydurulmuş bir kelimedir. Doğrusu ‘istek’tir. ‘İstemsizce’ kelimesi de bir dil fâciasıdır. ‘Duyumsamak’, ‘anımsamak’ kelimeleri de… ‘İsteksizce’, ‘hissetmek’, ‘hatırlamak’ denilmesi gerekir.

-‘28.11.2018 yılında’ veya ‘2018 târihinde’ yazılmaz. Birincisi ‘târih’tir, ikincisi ’yıl’dır.

-‘Birfiil’ yanlıştır, doğrusu  ‘bilfiil’dir.

***

Süleyman Nazîf’in yaşanmış hikâyesi:

Bugün birilerinin çalmak suretiyle elimizden almaya çalıştığı kadim şehrimiz Diyarbakır’ın asil evladı, Türk milletinin iftiharı Süleyman Nazîf Bey, Türkçemizde bir kelimenin bile yanlış söylenmesine, yanlış yazılmasına tahammül edemezdi.

Bir gün, bir edebiyat sohbetinde, genç bir yazarla Süleyman Nazîf arasında bir münâkaşa oldu. Genç adam o münâkaşadan perîşan bir hâlde çıkınca evine gittiğinde, öfkesini yenemez, oturup Süleyman Bey’e uzun bir mektup yazar. Son cümlesi:

-Beni herkesin içerisinde perişan ettiniz. Sizi düelloya dâvet ediyorum. Silâhınızı alıp gelin! İstediğiniz yerde vuruşalım!

Süleyman Nazîf, mektubu okuduktan sonra, genç yazara 3-5 cümlelik bir cevap göndermiş:

-Evlâdım! Bizim cezâ kanunlarımız vatandaşlarımıza düello hakkı vermiyor. Kanunlarımız bize böyle bir hak tanımış olsaydı, senin kabadayılığına güler geçerdim. Fakat bana gönderdiğin mektupta iki kelimeyi yanlış yazmışsın. İşte, Türkçemize karşı takındığın bu saygısız, bu dikkatsiz tavır yüzünden seni öldürebilirim!