Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

30 Ağustos Zafer Bayramı

Dumlupınar'da 26 Ağustos 1922'de başlayan Başkomutanlık Meydan Savaşı, diğer adı ile Sakarya Meydan Savaşı’nda, Mustafa Kemal Paşa’ya bağlı Türk ordusu General Trikopis'in emrindeki Yunan kuvvetlerini yenerek büyük bir zafer kazandı. Bu zafer, Kurtuluş Savaşı’nın sonucunu belirledi.

1912’de Balkan Savaşı ile başlayan, 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Sakarya Meydan Savaşı’na kadar devam eden ve 9 Eylül’de Yunanlıların İzmir’den denize dökülmesi ile sonuçlanan Kurtuluş Savaşı’nın en büyük zaferidir. Türk askeri Sakarya’da 22 gün 22 gece savaştı. ‘Büyük Taarruz olarak da anılan savaş, 1071’de Malazgirt’te kazanılan Anadolu’ya, yeniden  Türk damgasının vurulmasıdır. Zafer; Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın: ‘Hatt-ı müdâfaa yoktur, sath-ı müdâfaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile sulanmadıkça, düşmana terk olunamaz ! komutu ile kazanıldı. Türk Ordusu’nun Sakarya savaşındaki emsalsiz kahramanlığı, halkın muazzam desteği ile taçlanınca zafer,  Türk Milleti’nin olmuştu. Yalnızca bölge halkı değil, bütün Anadolu ve Trakya... 22 gün 22 gece devam eden cehennem ateşini elinden gelen bütün imkânlarıyla zafere dönüştürmek için çalışmıştı. Oluşturulan yardım komisyonları, gaziler ve şehit düşenlerin aileleri için büyük miktarda nakdî ve aynî yardım topladılar. Çankırı’da halkın desteği ile 1000 yataklı, Kastamonu’da 700 yataklı birer hastahâne oluşturuldu.  Herhangi bir şekilde yardım edemeyenler de Türkiye’nin her tarafındaki câmilerde umumî duâlarla zafere katkıda bulundular. Matbuat Cemiyeti, Ayasofya Camii’nde Saray müezzinlerinin iştirakiyle mevlit okuttu. Zafer niyazında bulunuldu. Gaziler için Cenab-ı Allah’a sağlık niyazları, şehitler için gözyaşlarıyla yıkanmış fâtihalar sunuldu.

10 yıl devam eden Kurtuluş Savaşı süresince bütün çarpışmalarda erinden başkomutanına kadar herkes inançla ve yılmadan canını, ordunun destekçisi olan millet de varını-yoğunu ortaya koydu. Zafer böyle kazanıldı. 

Büyük Taarruz’daki insan kaybımız 2.542 şehit, 9.977 yaralı, 101 esir olarak belirlenmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın bütün kaybı; 9.167 şehit, 31.175 yaralı, 1.112 esirdir. Yaralanan subaylar 2.081, şehit olanlar ise 715’tir. Harp malûllerimiz de 159 subay, 1.285 erdir. Kurtuluş Savaşı’nda 51.859 insan çeşitli hastalıklara tutulmuş, bunlardan 3.694 kişi vefât etmiştir ki, savaşta şehit olanlarla hastalıktan ölenler 12.681 kişiye bâliğ olmaktadır.  Büyük Taarruz’da şehit olanlar, genel  toplamın % 1,2’sini oluşturur. Sarıkamış ve Çanakkale’de şehit olanların yirmi de biri oranındadır.

Yunanistan’ın savaş kaybı hakkında toplu ve sağlıklı bir vesika yoktur. Birliklerden bir kısmının kayıpları hakkında verilen rakamlar, Yunanlıların ağır kayıplar verdiklerini göstermektedir. 700 kişilik bir taburun 520 ölü ve yaralı verdiğine, bir bölüğün 160 kişiden 71’ini kaybettiğine dâir bilgiler vardır.  Yunan ordusundan 6 tümen ile üç bağımsız alay esir ve imhâ edildiğine göre yarısı kurtulamamıştır. Bunun da asgari hesapla 120.000 ilâ 130.000 kişi olduğu kabul edilebilir.  Türk ordusunun zâyiatı % 6,3 iken Yunan ordusunun kaybı % 65 olduğuna göre, Yunanlılar bizden on misli daha fazla insan kaybetmişlerdir.

Can pazarıydı. Kızgın güneş tepeden vuruyor, etraf kan ve barut kokuyordu. Önünde aşılmaz zor yollar, kayalar ve taşlar olsa ne çıkar? Onlar, canlarını ortaya koymuşlardı. O koskoca milletin onurunu ve sorumluluğunu yüklenmişti. Parola: “Ya istiklâl, ya ölüm”dü.

Kocatepe’de başka türlü düşünce yoktu. Başta bir, vücutta birdi. Önlerinde Koca Bozkurt varken ümitsizlik olmazdı. Dağlar taşlar aşıldı, ateş yakmaz, kurşun geçmez oldu. İnançla, yiğitçe saldırdılar. Hedef zaferdi, sonu zafer oldu. Vatan ve millet size minnettardır.

Zaferden sonra Mustafa Kemal Paşa, kendi el yazısı ile yurdun her tarafında hizmet gören ordu mensuplarına şu mektubu gönderdi:

Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir asker yoktur. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi iradenle düşmanı alt ettin. Gayretin için minnet ve şükranlarımı söylemeyi nefsime en aziz borç bilirim. Sizin gibi kumandanları, zâbitleri, neferleri olan bir millet aslâ köle olmaz.

Bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, bana lâyık gördüğü mareşallik rütbesi ile gazilik unvanı doğrudan doğruya sizlere aittir. Sizin kahramanlığınızla, sizin gösterdiğiniz sonsuz fedakârlıkla kazanılan büyük zaferin millet tarafından takdiri mânâsında olan rütbeyi ve unvânı, sizin adınıza ve hayatımın en büyük iftihar sermâyesi olarak taşıyacağım. Cenab-ı Hak, giriştiğimiz kurtuluş mücâdelesinde şerefli silâh arkadaşlarıma kat’i kurtuluşu nasib etsin.

                                                                                                  20 Eylül 1922 – Mustafa Kemal.