AK Parti’nin Eğitim Politikası - 2

AK PARTİ’nin Eğitim Politikası ile alakalı olarak bundan önce yayımlanan yazıdan sonra, ikinci kısmını yazmayı düşünmüyordum. Fakat birinci kısmının, mühim bir alakaya mazhar olduğunu anlayınca, ikinci kısmını da birinci kısmın devamı olarak yazma lüzumu hasıl olmuş bulunmaktadır. Bu itibarla, kaldığım yerden devam ediyorum.

17 yıllık AK PARTİ iktidarına rağmen, ders kitapları halen ateist düşünce tarzına uygun bir şekilde yazılmaya devam etmektedir. Öğrencilere okutulan ders kitaplarında yazılanlara inanacak olursak, DOĞA (TABİAT) kainattaki her şeyi yapıyor ve tanzim ediyor. Üzülerek ifade edeyim ki,  ders kitapları şirk koşmaya devam ediyor. Şöyle ki,

İlkokul 2. Sınıf Hayat Bilgisi kitabında, Kainattaki nizam İNKARCI BİR LİSAN ile anlatılıyor.”Doğada birçok olay KENDİLİĞİNDEN BELLİ BİR DÜZEN İÇİNDE oluşur.   Mühim DOĞA ve OLAYLAR bu düzenin sağlanmasında etkilidir”. Burada çok açık bir şekilde DOĞA ve olaylar haşa Allah yerine konuyor. Tabiattaki nizamı sağladıkları iddia ediliyor. Bu şekildeki bir ifade tarzı dini inancımıza uygun olmadığı gibi bir Şirktir

NETBİL YAYINCILIK’ın yayımladığı 9. sınıf BİYOLOJİ kitabının yazarı Özgür Suna tek hücreli amip oluşunu şöyle anlatıyor.

‘Tek hücreli bir canlı olan amip, neslini devam ettirebilmek için ürer ve çevresel uyarılara tepki verir. Amip, tüm bu olayları ve süreçleri gerçekleştirecek hücresel organizasyonlara sahiptir. “( S. 18 )

Buna benzer misalleri çoğaltmak mümkün. Fen bilimleri, Hayat Bilgisi, Biyoloji, Fizik, Kimya, Coğrafya, Sosyal Bilgiler kitaplarının hiç birinde Allah ve yaratıcı kelimeleri geçmemektedir. Doğa, varlıklar, eşya yaratıcı yerine kullanılmaktadır.

Orta Öğretim 9. Sınıfta okutulan tarih kitabı Behçet Önder tarafından yazılmış olup, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun 09.12.2013 tarih ve 228 sayılı kararı ile 2014 -  2015 öğretim yılından itibaren, 5 yıl süreyle okutulmak üzere kabul edilmiş olduğundan halen bu kitap okullarda ders kitabı olarak okutulmaktadır.

Bu kitabın 40. Sahifesinde bulunan bir paragrafı aşağıda aynen yazıyorum.

Tarih Bilimi

Bölgenin yüzeysel şekillerini, iklimin, yer altı kaynaklarının araştırılarak dönemin Yaşam Koşulları hakkında bize bilgiler verirken etnograflar, ortaya çıkan giysileri, süslemeleri inceleyerek, hala yaşamakta olan insanların nasıl bir kültüre sahip olduğunu, sosyologlar da eldeki verileri kullanarak bu eski toplumun toplumsal  özelliklerini saptamaya çalışırlar.  Kadınlarla erkekler arasındaki ilişkiler nasıl dı, nasıl bir yöntem şekli uygulanırdı, aile kurumu önemli miydi, değil miydi?

Bütün araştırmalar yapıldıktan sonra tarihçi ortaya çıkan malzemeyi ele alır ve bu eski gezegende yaşayan hiç tanımadığımız uygarlığın tarihini yazar, Bizde okuruz.” Denilmektedir.

Şimdi de Başkanlık sistemine geçildikten sonra dışarıdan tarafsız Bakan olarak tayin edilen Ziya Selçuk döneminde, bazı medya yayın organlarında yer alan haberlere göre Orta Öğretim Tasarısı Programı TED Koleji  Bakalorya  sistemine yani, seküler düşünce tarzına uygun olarak hazırlanıyormuş. Yeni müfredat hazırlandıktan sonra bu program liselere uygulandığında, kolejde okutulan, ders kitapları aynen liselerde de okutulacakmış. Ders kitaplarını hazır olduğu, dağıtılmak üzere, bir yayın evinde bekletildiği ifade edilmektedir.

Çıkan bu haberler bugüne kadar tekzip de edilmemiştir. Üstelik bu haberleri yazanlar, muhalif basın organlarının yazarları olmayıp, İktidara yakın olan basında yazan, güvenilir ve muteber yazarlardır.

Diğer taraftan, alınan haberlere göre, yeni sistem de Tarih Dersi, bilhassa da Osmanlı Tarihi ile İslam Tarihi seçmeli ders olacak, buna mukabil ise, İnkılap Tarihi mecburi ders olarak okutulacakmış, İnkılap Tarihi mecburi ders olarak okutulsun da Tarih dersi mecburi olmaktan niçin çıkarılıyor. İşte bunu anlamak mümkün değildir. Yoksa geçmişinden ve tarihinden ders almayan, tarihinden kopuk, seküler  düşünceye sahip bir gençlik mi yetiştirilmek isteniyor.. Şu hususu ifade edeyim ki, bu şekilde yetişen bir gençlikten Memlekete hayır gelmeyeceği gibi, AK PARTİ’ye de oy vermesini beklemek de bir hayalden ibaret olacaktır.

Halen okullarda Sosyal demokrat zihniyetiyle yazlan ders kitapları okutulmaktadır. Bunun neticesi olarak da Milli ve manevi değerlerimize uymayan ders kitaplarında çok miktarda ne idüğü belli olmayan uydurukça kelimeler yer almış bulunmaktadır.

Bu kitapları okuyarak yetişen yeni neslin durumu şudur. Benim lise son sınıfta okuyan bir torunum var. Her hangi bir mesele hakkında benim kurduğum cümle ile torunumun kurduğu cümlede hiçbir ortak kelimemiz bulunmuyor Buna birkaç misal verecek olursak;  Ben misal diyorum, torunum örneğin diyor. Ben imkan diyorum, torunum olanak diyor. Ben ihtimal diyorum, torunum olasılık diyor. Ben şartlar diyorum, torunum koşullar diyor. Ben hayat diyorum, torunum yaşam diyor. Ben bu sebeple diyorum. Torunum, o nedenle diyor. Ben fedakarlık diyorum, torunum özveri diyor. Ben hatırlamak diyorum, torunum anımsamak diyor.

Bu  misalleri  daha da uzatmak mümkün..  Ancak bu kadarı ile iktifa ediyorum.  Bu vesileyle şu hususu ifade etmek istiyorum ki, lisan hususunda, dede ile torun arasında bu kadar uçurumun bulunması vahim bir durum arz etmektedir. Böyle acayip bir durumun, Dünyanın hiçbir ülkesinde olduğunu zannetmiyorum. Bu hale gelmemizin yegane sebebi, okullarda, ilk okuldan itibaren okutulan ders kitaplarıdır. 17 yıldır iktidarda olan AK PARTİ döneminde de maalesef bu hususta bariz bir ilerleme olmamıştır. Şayet, ciddi bir gayret sarf edilmiş olsaydı, milli ve manevi değerlere sahip, şuurlu yeni bir nesil yetiştirilebilirdi. Bu vasıflara haiz bir neslin yetiştirilmesinin ise, ancak en başta Milli Eğitime ve TRT’ye hakim olmakla sağlanabileceği hususu izahtan varestedir.

Netice itibariyle, bu güne kadar yazdıklarımı hülasa edecek olursak,

  1.  Uzun yıllar Türk Dil Kurumu Başkanlığı yapmış olan AGOP DİLAÇAR’ın yıllarca lisanımızda yapmış olduğu büyük tahribatı telafi edebilmek için uydurukça tabir edilen kelimelerin bulunmadığı, Seküler düşünce tarzından uzak olan ders kitapları en kısa zamanda hazırlanmalıdır.
  2. Lisanda yapılan tahribatın telafisi için de başlangıç olarak en azından DOĞA kelimesi TABİAT, ÖYKÜ kelimesi de HİKAYE yapılmalıdır. Ders kitaplarına böyle yazılmalıdır.
  3. Milli ve manevi değerlere sahip, şuurlu bir neslin yetirilmesi gayesi ile yeni bir müfredat programı hazırlanmalıdır.
  4. Tarih dersleri zinhar seçmeli ders yapılmamalıdır.
  5. TRT ‘ye hakim olunarak bilhassa haber bültenlerinde, yaşayan güzel Türkçemize uygun lisan kullanmak suretiyle, haber bültenlerinin hazırlanması temin edilmelidir.
  6.  İçtimai cinsiyet eşitliğini ihtiva eden, İstanbul Anlaşması olarak bilinen ve Milli ve manevi   değerlerimize uymayan bu anlaşmanın iptal edilerek,bu sözleşme ile adeta emrivaki yapılarak tatbik edilen “ Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi ( ETCEP ) uygulamalarına bir an önce son verilmelidir..

 Okullar da serbest bırakılan Kılık Kıyafet Yönetmeliğinin gözden geçirilmesinde mutlak bir zaruret bulunmaktadır. Zira, sık sık örf ve ananemize uymayan, talebelikle bağdaşmayan durumların olduğu görülmektedir. Bu sebeple, siyah önlük beyaz yakanın dahi tekrar geri getirilmesinin düşünülmesi faydadan ari değildir diyorum.