Cep Herkülü

1980’li yıllar çocukluk dönemimin geçtiği yıllardı. O yıllardan aklımda kalan çok önemli hatıralarım var. Mesela 1986 yılında Jupp Derwall’in Teknik Direktörlüğünü yaptığı Galatasaray, 14 yıl aradan sonra Türkiye Ligi Şampiyonu olmuştu. Eskişehir Spor ile Ali Sami Yen Stadyumunda çıkılan şampiyonluk maçında dönemin popüler şarkısı olan “ Seni sevmeyen ölsün” sözlerini 14 yıllık bu çile bitsin artık bu sene tezahüratına çevirerek, hep bir ağızdan söyleyen taraftarlardan çok etkilenmiştim. Hala kulaklarımda çınlar o ses heyecanlanırım. Ertesi yılda Mustafa Denizli ile gelen ikinci şampiyonluk benim koyu bir Galatasaray taraftarı olmama vesile olmuştu.

1987 yılında TRT’de yayınlanan “ Yeniden doğmak” çocukluğumda ilgiyle takip ettiğim ilk yerli diziydi.Bulgaristan'da Türkler'e yapılan zulümden kaçan bir ailenin Türkiye'ye sığınmaları üzerine Bulgar makamları tarafından rehin tutulan küçük kızları Aysel'in acıklı öyküsünü anlatıyordu. O dönemde Jear, Suelin, Köle İsaura bir de küçük Aysel ekranların en bilenen kahramanlarıydı.

1980’li yıllarda askeri darbe ile sarsılmış, yeniden demokrasiye dönmeye hazırlanan bir Türkiye vardı. Darbe sonrası Turgut Özal’ın iktidara gelmesiyle serbest piyasa ekonomisi sözüyle tanıştık. Eline çantayı alan sınırdan çıkıp ürün satıp ticaret yapmaya başladı. O dönemde komşu ülke Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız Türk kimliklerinden uzaklaştırılıp asimile edilmeye çalışılıyordu. Bulgaristan Devlet Başkanı Todor Jivkov yönetimi soydaşlarımıza baskı uyguluyordu. Türk isimleri kullanılması yasaklanıyor, yeni kimlikler ve pasaportlarda Bulgar isimleri ile çıkartılıyordu.

Bu dönemde Bulgaristan'daki Türklerin direnme hareketleri yoğunlaşmıştı. Kuzey Bulgaristan'dan başlayarak, Türkler kendi aralarında örgütlenerek uygulanan baskı rejimine karşı açıktan direnişe geçtiler. Bu olaylar yaşanırken Bulgaristan’da Naim isimli bir genç Halter sporunda harikalar yaratıyor madalya üstüne madalya kazanıyordu. Bulgaristan Milli Halter takımına kadar yükselen Naim’in ünü sınırları aşmıştı.Todor Jivkov yönetimindeki baskıcı yönetim bir taraftan soydaşlarımıza zulüm ederken, diğer taraftan Türk asıllı olan Naim’in başarılarıyla gurur duyuyordu.

Komünist Bulgar yönetimi Türk soydaşlarımızın ismini değiştirmeye zorluyor ancak Naim isminin ülkede ve yurt dışında popüler olması münasebetiyle değiştiremiyordu. Komunist Jivkov yönetimi buna da bir çözüm bularak Naim’in Süleymanoğlu olan soyadını Süleymanov olarak değiştiriyordu. Naim Süleymanoğlu, ailesi başta olmak üzere Türk soydaşlarının yaşadığı bu zulme çok üzülüyor ancak elinden bir şey gelmiyordu. Hatta Kominist  Jivkov yönetiminin baskısıyla Bulgar kamuoyuna ve tüm dünyaya ben kendimi Bulgar milletinin bir mensubu olarak hissediyorum ve soy ismimi kendi arzum ile değiştirdim diye açıklama yaptırılıyordu.

Naim Süleymanoğlu bir taraftan komünist Bulgaristan yönetiminin baskısı altında kahrolurken, diğer taraftan Bulgaristan adına müsabakalara katılıyor ve madalya kazanmaya devam ediyordu. Yine bir yurt dışı müsabakasına katılmak üzere Avusturalya’nın Melbourne şehrine giden Naim, burada yaşayan Türk vatandaşlarının kendisini Hollywood filmlerine taş çıkaracak şekilde kaçırarak Türkiye göndermesiyle kendi kaderini ve soydaşlarımızın kaderini değiştirecekti.

Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın Naim’e sahip çıkıp konuyla bizzat ilgilenmesi ile Naim Süleymanoğlu artık Türkiye adına yarışmalara katılıyor rekor üzerine rekorlar kırıyordu. 1988 yılında Seul’de düzenlenen olimpiyatlarda Süleymanoğlu 60 kg koparmada sırasıyla 145 kg, 150.5 kg, 152.5 kg, silkmede 175 kg, 188,5 kg, 190 kg, toplamda da 320 kg, 339 kg, 342.5 kg kaldırarak 6 dünya 9 olimpiyat rekoru kırarak muhteşem bir zafer elde etti ve böylece Türkiye'ye olimpiyatlar tarihinde güreş dışında ilk altın madalya kazandıran sporcu oldu.

Naim Süleymanoğlu’nu artık tüm dünya tanıyordu, Times dergisine bile kapak olmuştu. Naim; Bulgaristan’da bıraktığı ailesini ve soydaşlarını hiç unutmadı. Birleşmiş milletlerde Bulgaristan’da yapılan zulmü dile getirdi. Bu olaydan sonra 2 Haziran 1989'da Bulgaristan Devlet Başkanı Todor Jivkov eğer Türkiye kapıları açarsa, pasaport verileceğini Türklerin gidebileceğini söyledi. 500 bine yakın Türk pasaport için başvurdu. Bunun üzerine II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'daki en büyük göç olayı yaşandı. Vize uygulamasının kalktığı 2 Haziran - 22 Ağustos 1989 arasında toplam 311.862 Türk, Türkiye'ye geldi. Vize uygulamasının başladığı 22 Ağustos 1989-Mayıs 1990 arasında 34.098 soydaş vize alarak Türkiye'ye giriş yaptı.

Bulgaristan pasaport almadıkları takdirde, 6 ay içerisinde geri dönerlerse Türklerin Bulgar vatandaşı olarak kalacaklarını, istediklerinde geri gelip gidebileceklerini, ailelerini gönderebileceklerini, mal-mülk ve paralar ile sosyal haklara sahip olabileceklerini bildirdi. Böylece Haziran 1989 dan, Mayıs 1990 a kadar geri dönenlerin sayısı 133.272, Türkiye'de kalanlar ise 212.688 olarak kayıtlara geçti. Todor Jivkov'dan sonra Bulgaristan, Türk azınlığın haklarını yeniden tanıdı. Böylece ilişkiler daha sıcak bir döneme girmiş, yasadışı olarak gelenler ve aile birleşmeleri dahilinde gelenler dışında göç olayı durdu.

Naim Beyaz perdede…

1967 yılında Bulgaristan’ın Kırcali kentinde dünyaya gelen ve maalesef 2017 yılında hayatını kaybeden efsane sporcumuz Naim Süleymanoğlu’nun hayatı beyaz perdede sinemaseverler ile buluştu. Bende gecikmeli de olsa Naim filmini sinemada izledim. Naim’i oynanan baş aktör olmak üzere tüm oyuncu tercihleri ve performanslarını başarılı buldum. Sinema tekniği açısından özellikle Melbourne’deki kaçırma sahneleri çok etkileyiciydi. Naim filmini izlemeyen sinemaseverlere tavsiye ederim. Ayrıca Naim Süleymanoğlu gibi Türk sporuna damga vurmuş isimlerimizin hayat hikayelerini anlatan yeni projeleri de bekliyoruz. Hollywood yıllarca Rocky Balbao ve Rambo gibi hayali kahramanlar üreterek tüm dünyaya kendi kültürünü empoze etti. Biz elimizdeki gerçek kahramanlarımızdan Naim Süleymanoğlu’nun hayat hikayesini beyaz perdeye yeni yansıtabildik. Umarım bu bir başlangıç olur Naim’in diğer serilerini de bekliyoruz. Ayrıca Yaşar Doğu, Hamza Yerlikaya, Cemal Kamacı, Tanju Çolak v.b Türk sporuna damga vurmuş isimlerinde sinema filmlerini bekliyoruz yapımcılara duyurulur. İyi bir projede şahsım olarak özellikle senaryo yazım aşamasında yer almak isterim.