Ali DEMİREL

Yazar - Ziraat Mühendisi

Çobanlık

Çobanlık mesleği insanlık tarihi kadar eskidir. Dini açıdan bakıldığında, Adem Ata’nın oğullarından Habil’in mesleği – işi çobanlıktır. Dolayısıyla çobanlık mesleğinin piri Habil’dir. İnsanlar tarafından ortaya konan insanlık tarihi göz önüne alındığında ise; kişilere en fazla yarar sağlayan hayvanlar içinde ilk evcilleştirilen koyundur. Koyunu evcilleştirenler ise Türk Atalardır.

Çobanlık; çeşitli hayvan sürülerinin bakımını, beslenmesini, korunmaları ve sağlıklı şekilde üremelerini sağlayan ve de onlardan en yüksek düzeyde fayda elde etmeyi amaçlayan kutsal bir meslektir. Çobanlık mesleği, güdülen sürünün hangi hayvandan olduğu dikkate alınarak adlandırılır. Örneğin: Koyun çobanı, keçi çobanı, yılkı çobanı (yount çobanı), sığır çobanı, sığın çobanı ve deve çobanı ilk akla gelenlerdir. Bu yazımızda koyun çobanlığını ele alacağız.

Burada yazacaklarımız; ta Orta Asya’da ve devamında, gidilen her yerde uygulanan bir uygarlık değeridir. Türk kültürünün ve Türk Töresinin insanlığa kazandırdığı bu kutsal mesleği; olabildiğince kısaca ele alırken, kökündeki uygulamalar (orijinali) dikkate alınacaktır. Günümüzde, pek çok şeyde olduğu gibi hayvan yetiştiriciliği, dolayısıyla çobanlık mesleği de naylonlaşmıştır. Hele miktar olarak (ama kalitesiz) fazla verim almak için sözde karma yemler ve hormon vermeler dikkate alındığında; çobanlık gibi kutsal bir meslek de fazla para kazanmanın oyuncağı haline gelmiştir. Aşağıda okuyacaklarınız; atalarımız tarafından çobanlık mesleğinin nasıl uygulandığını göz önüne sermek, özellikle de bu konuda hiç bilgisi olamayan gençlerimizi, kültürümüzün bu dalında bilgilendirmeye yöneliktir.

Çoban: Çontuluktan yetişir. Çontu: Çoban adayı, çırak. Bir koyun sürüsü 100 – 300 hatta bazı durumlarda 500 koyundan oluşur. Her sürüde; bir çoban, bir veya iki çontu, 2-4 eşek ve 3-6 kadar koyun köpeği bulunur. Sürünün büyüklüğü göz önüne alınarak veya bir kişi ya da aileye ait birden fazla sürü varsa; çoban ve çontu sayısı artar. Böyle bir durumda, çobanların başına bir eke çoban (baş çoban – çobanbaşı) tutulur (görevlendirilir) Çoban tutma: Sürü sahibi tarafından, genelde tek yıllığına ve de yıllık ücretle bir çobanla sözlü anlaşma yapılmasıdır.  Genelde, çok istenmeyen bir olay olmadıkça her yıl aynı çoban ve çontular tutulur. Eşekler: gerekli olan erzak ve eşyaların taşınmasında ve de binit olarak kullanılır. Koyun köpekleri: Sürünün korunmasında özellikle de canavarlardan (kurtlardan) korunmasında çok önemli işlev görürler. Aslında koyun köpeği ile kurt aynı güçte savaşçılar gibidir. Canavar köpeğin tam boğazına saldırır ve onu etkisiz hale getirmeye çalışır. Çobanlar, köpeğe üstünlük sağlamak için, köpeğin boğaz kısmına taf takarlar. Taf: 30 – 50 cm kadar uzunluğunda (köpeğin boyun kalınlığına göre değişen uzunlukta) ve 10 cm kadar eninde kalınca, deri ve keçeden yapılma palaska üzerine, ucu sivri demir çiviler sıralanmış olan tenekeyle kaplı tasma gibi bir düzenek. Çoban tafın üzerini al renkle (kan rengi) boyar. Canavar doğrudan köpeğin boğaz kısmına saldırır ya, hele kan rengini de görünce kendisini tutamaz ama tahmin edileceği gibi ısırdığı anda ağzı parçalanır. Çoban hemen her işi çontusuna da yaptırmaya çalışır, çontu da bunu isteyerek yapar çünkü ne kadar çabuk öğrenirse o kadar erken yaşta çoban olacaktır. Çoban olunca, o da yıllık ücret pazarlığı yaparak bir sürü sahibiyle anlaşabilecektir. Ağıl (Çardak): Köyün epeyce uzağında, genelde koyakta ve yamaç bir yerde yapılan koyun barınağıdır. Ağıl; sürünün sulanacağı su kaynağına ve otlama sahalarına yakın bir yerde olmalı. Ağılın olduğu yer gerektiğinde yayla işlevini de görebilmelidir. Köm (kom): Erken ilkbaharda doğan kuzuların soğuktan etkilenmemeleri için; gerekli olduğu kadar (olası kuzu sayısı dikkate alınarak) genişlikte, bir metre kadar derinlikte toprak dikdörtgen şeklinde düzgünce kazılır. Toprak yeterince sert değilse iç kısımlar taşla örülür. Sadece giriş yeri açık (oranın da kapağı vardır) bırakılarak üzeri tamamen kapatılır. Köm, toprak içinde olduğundan sıcak olur, kuzuların nefesiyle dahi çabuk ısınır ve soğuktan etkilenmelerini önler. Kepenek: Dikişsiz, kolsuz, keçeden yapılan giysi. Kepenek; yağmur, soğuk ve yel geçirmez dolayısıyla kırlarda, her türlü doğa koşullarına karşı çoban ve çontuları korur. Çoban damı: Çoban ve çontuların barındıkları küçük, tek odalı barınak. Çoban damı ağılın hemen yakınında ama mutlaka ağılın kapısını görecek bir yere yapılır. Çan: Koyun ve kuzulara takılan çanlar, çoban tarafından sürünün denetlenmesi ve gece otlarken yerinin belirlenmesine yarar. Ayrıca, ani çan sesleri (özellikle geceleri) koyunun bir şeyden ürktüğünü veya bir saldırı (kurt – hırsız) olduğunu gösterir, çobanı ve çontuyu uyarır. Çoban çan seçimine çok özen gösterir. Çan ustaları da, demirin kalınlığına, genişliğine ve uzunluğuna göre çok çeşitli çan yaparlar. Çanın dili de (çan sallandıkça çevresine vurarak ses çıkaran, çanın iç kısmındaki asılı demir sarkaç) çanın tınısını etkiler. Çoban kendi sürüsüne; benzer tınılarda, (akort uyumu) çanlar temin ederek, çanların genel sesinde bir ahenk sağlar. Bunu o kadar ustalıkla yaparlar ki; bir koyun sürüsü, duvar ötesi gibi görünmeyen bir yerden geçerken bile çanların sesinden, o sürünün kime ait olduğu anlaşılabilir. Koyunlar için çan çeşitleri genel olarak şöyledir: 1- Döğme çanlar: En büyük koyun çanıdır. İlkbaharda kısır ve şişeklere takılır. 2- Kabayedek: kısır ve şişeklere sonbaharda takılır Orta boy çandır. 3-Cura yedek: El koyununa takılır. 4-Kuzu yedek: kuzulara takılır. 5-Zil: Ufaktır, kuzulara takılır. Bu arada; koçlara çan takılmaz. Kaval: Bu çoban çalgısını bilmeyen sanırım yoktur.

Şimdi çobanın bir yıl içinde neler yaptığını, birbirini izleyen görevler zinciri şeklinde irdeleyelim: Görev zincirinin herhangi bir yerinden başlayabiliriz.

Sekizinci ayın 15 inden sonra koçlar sürüden ayrılır. Bu, hem koçların özel olarak beslenmesi içindir, hem de zamansız kızgınlık gösteren koyunlara aşım yapılmaması içindir. Koç: Erkek tokludan olur. Toklu 1,5 yaşına geldiğinde genelde aşıma hazırdır. Koç katımı eylül ve ekim aylarında da yapılabilir ancak; gebelik süresi olan 5 ay sonra kış bitmeden kuzular doğacaktır ki, bu hiç istenmez. Dolayısıyla, özellikle kışı uzun süren yerlerde koç katım zamanı kasım ayında olmalıdır. Bazı yörelerde ulu dağlara, sonbahar sonunda (kasım ayında) ilk kar düşer. İşte buna ‘koç karı düştü’ denir ve koç katımı yapılır. Koç katımı için havaların soğumasını beklemek, kuzuların mart ve nisan aylarında doğmasını sağlamanın yanı sıra, sıcak havada yapılan aşımlarda döl tutma oranı oldukça düşüktür, bundan ötürü havaların serinlemesi beklenir. Koç katımı Cuma gün hariç her gün yapılır. Aşım: Koçun ön ayaklarını kaldırıp damızlık koyunun arkasından üzerine abanarak, döllemek üzere çiftleşmesidir. Koça iki sene aşım yaptırılır, üçüncü sene aynı koça aşım yaptırılmaz. Çünkü; dişi kuzular da 1,5 yaşına geldiklerinde toklu - damızlık olurlar, onun anası da aynı koç tarafından döllenmiş olabilir. Yani koçun kendi evladına aşım yapmasını önlemek için üçüncü senesinde olan koçlara aynı sürüde aşım yaptırılmaz. Ya satılır ya da bir başka sürü sahibi ile değişim yapılır, kart ise kesime de ayrılabilir. Damızlık koyunların her 15 i için bir koç hesap edilerek, katım yapılacak koç sayısı ayarlanır. Koç katımı ortalama 35 gün devam eder. Koç katılmış damızlık koyun sürüsü içinde %5-7 kadar kısır kalma olabilir. Çoban bütün bu süreci uygular, denetler ve gerekli olan her türlü önlemi alır.

Kış aylarında koyun sürüsü ağılda barınır. Yaz aylarında, kır otları ve çayırların bol olduğu zamanda biçilip kurutulan otlar, ağılın bir kenarına yığılır. Saman ise, ya özel bir samanlıkta ya da bir sundurmanın altında muhafaza edilir. Ayrıca yeteri kadar kırma (hububatların, özellikle arpanın değirmenlerde kabaca kırılmış hali) dolu çuvallar, kar ve yağmur suyu almayacak şekilde muhafaza altına alınır. Çoban damında, çoban ve çontuların yiyeceği erzak stoku yapılır. Koyun köpeklerine yal ve top yapmak için yeterince arpa unu bulundurulur. Yal: Ilık su ile un karışımından oluşan köpek yiyeceğidir, bir kap içine konularak köpeklere verilir. Top: Arpa unu kullanılarak koyuca yoğrulmuş hamurdan, 300-600 gram büyüklüğünde yuvarlaklar yapılarak her köpeğe bir tane verilen köpek yiyeceğidir. Zaman zaman, özellikle kış aylarında çoban; yaşlı koyunlardan birini keserek, kendisi için az bir et alır ve gerisini köpeklere paylaştırır. 

Yoğun kar yağışı ve tipi olmadığı zamanlarda sürü mutlaka dışarı çıkarılır. Koyunların kış aylarında bile otlayabileceği ortamlar varsa oraya götürülür. Kış da olsa sürü zaman zaman suya indirilir. Bu arada asıl yerleşim yeri ile ağıl arasında, ihtiyaç durumuna göre gidip gelmeler sürüp gider. Çoban ve çontular sırayla birkaç günlüğüne evlerine giderler.

Nisan ayından itibaren kuzu doğumları başlar. Çoban ve çontular doğumları takip ederler, bir ebe gibi doğumlara yardım ederler. Kuzuların sağlığı, soğuktan korunmaları ve yeteri kadar süt emmelerini sağlamak için gereken önlemler yine çoban ve çontular tarafından alınır… Süt sağım zamanı geldiğinde anaç koyunlar ve kuzular birbirinden ayrılır. Sağmal koyunlar sağım yerine götürülürler. Yüzlerce koyunu teker teker yakalayıp sağıp sonra bir başkasını yakalamaya çalışmak hem çok zaman alır hem süt verimi az olur hem de karmaşa oluşur. Bütün bu mahsurları önlemek için: Yünden yapılan, oldukça uzun bir ip, örgü yapılarak kalınlaştırılır. Kalınlaştırılmış ipin bir ucunu çoban eline alır, çontu ve - veya diğer çoban koyunları toplayıp onun yanına yönlendirirler. Bu uygulamalara bazı Türkmen oymaklarında ‘goşana’ denir. Bazı eke çobanlar; goşanaaaa! Goşanaaa!..  (koş ana) diye bağırdıkça koyunlar, çobanın bu sesine alışkın olduklarından koşup gelirler. Elinde ip olan çoban koyunu, varsa boynuzundan yoksa boğazından, ona zarar vermeyecek şekilde bağlar. Hemen bitişiğine ikici, üçüncü… Derken 20-40 kadar koyun, bağlanarak sıraya dizilmiş olur. Böylece sıraya dizilen koyunları sağmak hem kolaylaşır hem de hiç zaman kaybetmeden ve koyun yakalamaya çabalamadan sıradaki ilk koyun sağılır. Sonra hemen bitişiğindeki bağlı olan koyun sağılır, sonra onun bitişiğindeki… Koyun sağımını sürü sahibi ailenin kadın, gelin ve kızları yapar, sürü çok büyükse imece usulü devreye girer. Koyunun sütü tamamen sağılmaz, kuzunun emmesi için bir kısmı bırakılır. Sağım bittikten sonra koyunlar serbest bırakılır. Emişme: Damızlık koyun sürüsü ile kuzuların oluşturduğu kuzu sürüsünün birleştirilmesine denir. Koyun ve kuzu sürüsü birbirine koşarak karışırlar. Koyunlar meleyerek yavrusunu arar, yabancı kuzu memesini emmeye çalışırsa onu tekmeler. Kuzular da meleyerek anasını arar, bazen şaşırıp anası olmayan koyuna yanaşır tabii köteği yer. Bir kargaşadır ki görülmeye değer! Ama bu durum uzun sürmez her koyun kuzusuyla her kuzu da anasıyla buluşur ve hemen emişmeye başlarlar… Sonra koyun ve kuzular yine bir birinden ayrılacaktır. Bütün bu işlerin düzenlenmesi, denetim ve gözetim altında uygulanması, gerektiğinde müdahale edilmesi çoban ve çontuların görevidir.

Kırkım: Koyun ve kuzuların yünlerinin kırkılması işlemine denir. Sürü bol suyu olan bir yere götürülür. Bu iş için özellikle ırmaklar tercih edilir. Koyun veya kuzu suya sokulur. Suyun içinde olan bir çoban ve çontu tarafından koyunların başları dahil her tarafı yıkanır. Akarsuyun bir yakasından suya alınmaya başlayan koyunlar, suyun karşı kıyısından yıkanmış olarak çıkarlar. Oldukça temizlenen koyunların yünleri daha ak ve parlar görünür. Koyunlar kuruduktan sonra, kırklık denilen özel makaslarla (günümüzde elektrikli makineler kullanılmakta) kırkım yapılır. Koyun kırkımı zor, zahmetli ve zaman alan bir iş olduğundan yardımlaşma ve imece usulü mutlaka uygulanır. Her koyunun yünü düzgünce, sanki bir deri gibi bütün halinde kırkılıp çıkarılır. Yapağı denilen yün, kenarlarından içe doğru katlanarak bir bohça haline getirilir.

Bahar ve yaz aylarında koyun gütmek daha bir önem kazanır. Bol ve taze otu olan otlaklara, harman sonu anızlara götürülen sürü, yayılımla iyi beslenir ayrıca yem vermeye gerek kalmaz. Sürüler özellikle yaz aylarında geceleri yayılıma çıkarılır.  Koyun sürüsünün gece yayılımına götürülmesine, bazı Türkmen oymaklarında ‘örüme çekme’ denir. Sürünün gece örüme çekilerek doyurulmasındaki başarı durumu; çobanın bilgi, tecrübe ve yeteneği ile doğrudan alakalıdır. Her gece ortalama 3 saat yayılımda kalan koyunlar, havanın durumuna göre, genelde öğle sonu suya indirilir. Sürünün neye ihtiyacı olduğunu anlamak ve ne zaman ne yapılması gerektiğine karar vermek için çoban; geçmişteki deneyimlerini göz önüne alır. Koyunların, kendilerince bağımsız davranışlarını ve bir bütün olarak sürünün davranışlarını gözler. Bu gözlemler sonunda ne yapacağına karar verir.

Sonunda 8 nci ayın onbeşine, yani başladığımız zamana yeniden geldik. Yine koç ayırımı yapılacak, koçlar özel olarak beslenecek… Süreç devam edecek.

Bir koyun çobanının, Türk kültürü ve Türk Töresine göre yıllık görevleri ile ilgili bu yazılanlar, özetin de özeti durumundadır. Umarım bu konuda, yüzeysel de olsa bir fikir sahibi olmuşsunuzdur.

 

NOT: Yukarıdaki yazının hazırlanmasında; Dr. Muharrem BAYAR’ın araştırmalarından yararlanılmıştır.

 

 *********************************************