Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Irak'lı Türklerin Ak ve Kara Günleri - 3

 

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

Saddam döneminde katliamlar, bütün şiddetiyle devam etti.

7 Temmuz 1970 tarihinde Iraklı 5 polis ve 2 asker, sebepsiz yere bir dükkânı makineli tüfeklerle taradılar. Babasının saat tamirciliği yaptığı dükkânda oturmakta olan 18 yaşındaki Mehmet Fatih Saatçi öldürüldü.

16 Ocak 1980 – Tarihinde kahramanlarımız, darağaçlarında bayraklar gibi sallandılar.

Irak Türklerinin önde gelen isimlerinden Albay Abdullah Abdurrahman, Ziraat Mühendisliği tahsilini Ankara'da tamamladıktan sonra Bağdat Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Doç. Dr . Nejdet Koçak ve Irak Türklerinin çok sevdikleri Âdil Şeref, Türkiye lehine casusluk yaptıkları iddiasıyla göstermelik bir mahkeme ile idama mahkûm edildiler. Cezalar hemen infaz edildi. Cesetleri ailelerine verilmeyip bilinmeyen bir yere gömüldü. Aynı dâvâda idam cezasına çarptırılan Dr. Rıza Demirci'nin ölüm haberi, yıllar sonra Irak resmî makamları tarafından ailesine bildirildi. Irak Türklerinin bu mümtaz evlâdının nerede ve nasıl şehit edildiği, nereye gömüldüğü bir sır gibi saklandı.

28 Mart 1991 tarihinde Altınköprü şehrinde Katliamı yapıldı.

16 Ekim 1995 günü,  Türkmen Kızı Zehra, hürriyet meşalesi gibi kendini yaktı.

Bağdat yönetiminin Türklere uyguladığı politikanın değişmez hedefi, Türkleri; topluca yaşadıkları bölgelerden sürüp, sürgün yerlerinde azınlık durumuna düşürmekti. Parçala, böl ve yönet ve/veya yut taktiği uygulanıyordu. Hedefe ulaşmak için makul bir gerekçeye dayanmak ihtiyacı hissedilmiyordu,

Kerkük'ün banliyösü olan Tisin halkından Ali Feyzullah Bektaş, bir gün polis karakoluna çağrılır. Eline bir kâğıt tutuşturulur, 24 saat içerisinde Kerkük'ü terk etmesi emredilir, Verilen mühlet dolduğunda zorbalar kapıya dayanırlar. Emri silâh zoruyla uygulamak isterler. Kapıyı açan 14 yaşındaki Zehra Bektaş, gelenlere, emre uymayacaklarını söyler. Polislerin ellerinden kurtularak kaçar ve önceden hazırladığı bir bidon gaz yağını başından aşağı boşaltarak kibriti çakar ve kendisini ateşe verir. Küçük Zehra, hürriyet meşalesi gibi yanarken şu sözleri haykırır:

Ben Kerkük'ün kızıyım. Bu şehirden asla gitmeyeceğim. Bize yapılan zulümleri protesto etmek, Türklere hürriyet yolunu açmak ve Türk ismini yüceltmek için kendimi yakıyorum.’

Asil Türk kızı küçük Zehra, dediğini yaptı: Kerkük'ü terk etmedi. Aziz naaşı, canından çok sevdiği Kerkük toprağına gömüldü. Zorbalar, cenaze namazından hemen sonra, acılı babayı evinden alıp götürdüler. Bir daha kimse kendisinden haber alamadı.

*   *   *

Irak Türklerinin kara günleri, söylediklerimden ibâret değil. Bir veya iki kişinin şehit edildiği olayların sayısı yüzleri buluyor. İşte bunlardan bazıları:

2 Şubat 1962………...: Selâhaddin Mustafa Terzi şehit edildi,        
1 Temmuz 1968…….:Yasin Kasap Erbil'de şehit edildi. 
2 Ocak 1969 ….. ……:Çavuş Fazıl Düdüklü idam edildi,
6 Kasım 1971………..:Sanatkâr Hüseyin Demirci şehit edildi. 
6 Temmuz 1980 . . … :Öğretmen Mehmet Korkmaz ve üç arkadaşı şehit edildi.   
17 Şubat 1985 ............:Mahir Oktay idam edildi,                         
20 Şubat 1986……….:Yarbay Şükrü şehit edildi.                    
22 Mart 1991………..:Tarık Fuat Bayraktar Kerkük'te şehit edildi.            
7 Ocak 1994…………: Irak Millî Türkmen Partisi yöneticilerinden Ali Ömer Debbağ, şehit edildi.              
15 Haziran 1994…. ....:Tahsin Rüştü Saraçoğlu şehit edildi.          
2 Eylül 1996…………:Irak Türkmen Cephesi üyesi 34 kişi  Bağdat zindanlarına    konuldu.                     
27 Temmuz 1997 .. .. : Irak Millî Türkmen Partisi yöneticilerinden Ali Yayçılı ve Ahmed Nureddîn idam edildi.

Irak Türkleri, binlerce yıllık tarihî süreç içerisinde meydana getirdikleri kültürel değerlerle Irak'ta Türk varlığı kavramını oluşturdular. Radyo ve televizyonlarımızdan yayınlanan yüzlerce türkü, Kerkük yöresinden derlenmiştir. Renkli ezgileri ile ilgi çeken horyatlar; ezilmişliğin, zulmün ve yaşama mücâdelesi veren insanların feryatlarıdır. O feryatlar, 80 yılı aşkın bir süre içerisinde defalarca katliama maruz kalmış mâsum insanların dünyaya seslenişidir.

Bir türküde şâir;

Yumdu ol ala gözlerini yar uyanır mı ?   
Canım gidiyor, firkatine can dayanır mı
Rüya mı acep hiç buna insan dayanır mı
Cananım ile vuslatımız mahşere kaldı.

Diye feryat ediyor. Bir başka türkünün sözleri de söyle;

Mezar yerinde harman olur mu?       
Kurşun yarası derman bulur mu?             
Kâzım’ı vuranda din - iman olur mu?

Evet, Irak bir katliamlar ülkesidir. 

(DEVAM EDECEK)