Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Seküler Davos Kültürüyle Ekonomik Sorunlar Çözülmez

Kültür ve ekonomi özel ve toplumsal hayatın, birbirinden bağımsız olmayan iki ana boyutudur. İki boyutun oluşturduğu alanda, insanın istekleri ile ihtiyaçları birbirleriyle hem yarışırlar hem de çatışırlar. İnsanın her isteği, bir yanıyla ihtiyaçtır. Her ihtiyacı da bir yanıyla istektir. Bir tüketim konusunun, ne oranda ihtiyaç ve ne oranda da istek olduğunu, ekonomiden daha çok kültür belirler.
*
Hayatın herkes için, yaşanır kılınması, zorunlu temel ihtiyaçların karşılanmasına bağlıdır. Kültür ve ekonominin amacı, bütün boyutlarıyla, hayatı hem yaşanır, hem de anlamlı kılmaktır. Hayat ekonomiyle yaşanır, kültürle de anlamlı kılınır. Ekonomi kültürden ne kadar uzaklaşırsa, o kadar istekleri karşılamaya odaklanır. Kültürle bağlarını koparmayan ekonomi için, zorunlu ihtiyaçları gidermek önem ve öncelik kazanır. Hayatı isteklerden önce, zorunlu ihtiyaçları karşılayanlar kolaylaştırır.
*
Ekonomiyi kültürden soyutlayan seküler Batı dünyası, insanların açgözlülüğünü büyüterek, sınırlı ihtiyaçların karşılanmasından daha çok, sınırsız isteklerin karşılanmasına odaklanmıştır. İhtiyaçlardan önce isteklere odaklanan ekonomi, bütün dünyayı yağmalanacak bir hazine olarak görmektedir. Dünyanın sınırlı kaynaklarıyla, sınırsız isteklerini karşılamaya çalışanların yol açtıkları krizler, insanlığa yeni bir “Nuh Tufanı” hazırlamaktadır. Amerika'dan Avusturalya'ya doğal afetler birbirini izliyor. Dünyada tufan öncesi sessizlik yaşanıyor.
*
Aşırı yoksulluk gibi, aşırı zenginlik de tufan kaynağıdır. Tarih boyunca, insanların ihtiyaçlarını değil de, isteklerini karşılamaya odaklanan toplumlar, açgözlülüklerinin bedellerini çok ağır olarak ödemişlerdir. Çünkü kimse sınırlı dünyada sınırsız isteklerini, karşılama gücüne sahip değildir. İnsanlar önü ve arkası olmayan isteklerinin peşlerine düşerlerse, tufanları kapalı Bilderberg, açık Davos toplantıları da önleyemez.
*
Seküler ekonomi, isteklerin karşılanmasını, bütün dünyaya tek mutluluk kaynağı olarak sunmuştur. Dünyada herkes, dokunduğu her şeyi, altına dönüştürecek, bir sihirli değnek peşinde koşmaktadır. Oysa bugüne kadar sonu gelmeyen isteklerin peşinde koşmak, üretmeden tüketmek, kimseyi mutlu etmemiştir. Dünyanın kaynakları insanların sınırlı ihtiyaçları karşılar, ancak sınırsız isteklerini karşılayamazlar. İhtiyaçların sonu vardır, isteklerin sonu yoktur.
*
Bir insan ne kadar çok varlığa sahipse, her gün sahip olduğu varlıklardan daha fazlasını ister. İnsanın sahip olduğu her varlık, onun hayatında bir isteğini karşılamaktan daha çok, onun yeni isteklerine kapı açar. İnsanın istekleri, doğum ile ölüm arasında, günden güne artarak devam eder. Onun gözünü topraktan başka hiçbir şey doyurmaz. Barış içinde bir dünya için, bütün ülkelerin istek odaklı ekonomi stratejilerinden, ihtiyaç odaklı ekonomi stratejilerine yönelmeleri gerekir.
*
Dünyada toprak en büyük zenginliktir. İnsanlar topraktan geldiler, yine toprağa dönecekler. Topraktan uzaklaşanlar, insanlardan uzaklaşırlar. Toprağa düşman gözüyle bakanlar, insanlara dost gözüyle bakmazlar.
*
Gökdelenlerle topraktan uzaklaşmak, insanların toprağa dönüşlerini geciktirmez.
*
Toprak kendisini sevenlere gül verirken, sevmeyenlere de diken verir.
*
Dünyada insanlar toprağa ne ekerlerse, topraktan onu biçerler.
*
Toprağı hor görenler, dünyayı güzel göremezler.