Sokağa Çıkma Yasağı Olanların Maruz Kaldığı Mağduriyetler

Muhterem okuyucular ehemmiyetine binaen şu hususu ifade edeyim ki,  benim yazdıklarım, bundan önceki yazdıklarımda da olduğu gibi tamamen hayatın içinden alınmış hadiselerdir. Maksat ve gayem hiçbir şahsı veya kurumu tenkit etmek olmayıp, halkın içinden sade bir vatandaş olarak, bildiklerimi ve gördüklerimi siz değerli okuyucularıma intikal ettirmekten ibarettir. Tabii ki,  takdir sizlerindir.

Yazacağım birinci husus, sokağa çıkma yasağını ihlal edenlere verilen para cezaları ile alakalıdır. Bildiğiniz üzere, yasağı ihlal edenlere 3.150.oo TL. para cezası verilmektedir. Türkiye şartlarına göre verilen bu cezalar çok yüksektir. 1.500.oo TL. emekli aylığı alan yüz binlerce kişi bulunmaktadır. Bilhassa, Bağ Kur Emeklilerinin tamamına yakını bu gruba girmektedir. Hasbelkader bu yasağı ihlal etmek gafletinde bulunanlara, hiç gözünün yaşına bakılmadan bu ceza kesilmektedir. Kesilen 3.150.oo TL ceza, bir emeklinin en az iki aylık maaşına tekabül etmektedir. Bu ceza onun için adeta yıkım olup. bir nevi onu açlığa mahkum etmek manasına gelmektedir. Bu itibarla,  önemli olan husus şudur ki, her ne sebep ile olursa olsun kendisine ceza kesilenler ister istemez iktidar muhalifi olmaktadır. Bu arada çok fevri, haksız uygulamaların da yapılmakta olduğunu görüyoruz ve duyuyoruz. Birkaç gün önce kendisine inanıp güvendiğim, bir arkadaş anlattı. Mahallelerinde, oturduğu apartman dairesinde sıkılıp, evinin önüne çıkan birisine 3.150.oo TL. ceza kesmişler. Allaha aşkına bu işin tasvip  edilir bir tarafı var mıdır.? Genelgenin uygulayıcısı olan, vazifeli memurlar maalesef vur deyince öldürüyor. Şimdi kapısının önünde ceza kesilen adamın durumunu bir düşünün.  Kendimizi onun yerine koyalım. Bu adama ne denirse densin onu ikna etmek mümkün olmayacaktır.. Bu hadiseye, münferit bir mesele olarak bakmamak lazım. Zira, memleketin bir çok yerlerinde her gün buna benzer bir çok hadise meydana geldiğini duyuyoruz. İki hafta öce konulan iki günlük sokağa çıkma yasağında, yasağı ihlal eden 20.000 kişiye, bir hafta sonra ki, sokağa çıkma yasağında ise, 35.000 kişiye ceza kesildi haberini duyunca yüreğim cız etti. Yüreğim nasıl cız etmesin ki. Bu 55 bin kişinin aile fertlerini dikkate aldığımız takdirde bu husus en az yüz elli bin kişiyi alakadar eder hale gelmektedir. Bu uygulama bundan sonra da devam edeceğine göre, durumun vahametini artık siz hesap edin. Seçimlerde bazı yerlerde çok az bir fak ile seçimin kaybedildiği nazarı itibara alınacak olursa. Bu rakamların ne kadar ehemmiyetli olduğu kolayca anlaşılacaktır.  Böyle bir uygulamadan ise, muhalefetin ziyadesiyle memnun olacağı muhakkaktır.

Acizane kanaatime göre, alınan bu kararlarda ve yapılan bir tuzak olma ihtimalinin olabileceğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir taraftan da diyorum ki, karşımızda halkın %50 sine yakınının oyunun almış bulunan bir İktidar Partisi bulunmaktadır. Birçok müşaviri ve her konuda uzmanları olduğuna göre, her hal de alınan kararların ne getirip ne götüreceğini enine boyuna tartışıp, muhakemesini yapmışlardır diye düşünüyorum. İnşallah böyledir. Bu hususta söyleyeceğim husus şudur. Bu cezalar bu kadar yüksek olacağına, makul bir miktar olsa daha iyi olurdu herhalde.  Yasakları ihlal etmeye niyeti olanlar, nasıl olsa öyle de olsa, böyle de olsa, ihlal ediyorlar.

Bir de sokağa çıkma yasağı konulan 65 yaşın üzerinde bulunan vatandaşların maruz kaldığı mağduriyetler var. Bu mağduriyetler nasıl telafi edilecek bilmiyorum, Şöyle ki, bugün 65 yaşın üzerinde bulananlar, getirilen yasaklar sebebiyle sağlıkla alakalı hiçbir meselelerini halledemiyor. Kesin olarak iddia ve ifade ediyorum ki, bu yaş grubunda olanların en az % 90 nın muhtelif sağlık kurumlarında ya randevusu vardır, veyahut da devam eden tedavileri bulunmaktadır Bu gün bırakınız bir sağlık kurumundan yeni bir randevu almayı, eski tarihlerde almış oldukları randevuları dahi iptal edilmektedir. Ben kendime göre az çok sağlıklı birisi sayılırım. Bu durumu, beni tanıyanların bildiğini tahmin ediyorum. Allah’a şükürler olsun ki, yaşıma göre, akli melekem yerinde olup, hareket kabiliyetimde hiç bir şey kaybetmedim diyebilirim. Fakat dış görünüşüm böyle olmak ve bilinmekle beraber, Ben size şimdi görünmeyen, bilinmeyen tarafımı olduğu gibi anlatayım da kararı siz verin artık.

1- Bundan beş altı sene kadar önce Kocaeli Ünv. Hastanesinde bana kanser teşhisi koydular. O tarihten beri her üç ayda bir Üniversitenin HEMATOLOJİ bölümüne tedavi ve kontrol için gidiyorum.. Bu Nisan Ayı içinde de Ultrason filmi çektirdikten sonra yine gitmem icap ediyordu. Fakat şimdi, ne film çektirebiliyorum, ne de randevu alıp HEMATOLOJİ bölümüne gidebiliyorum, halbuki benim kanser riski, verilen raporlardan anlaşıldığına göre sınırda olup, biraz daha ilerlemesi halinde ilaç tedavisine, veyahut da lüzumu halinde kemoterapiye başlanması icap etmektedir.

2 -En az 15 senedir Şeker Hastalığı ( DİYABET ) sebebiyle Kocaeli Ünv. Hastanesinin Diyabet bölümünde tedavi ve kontrollerimi yaptırıyordum. Bu hastalığım için de yine Nisan Ayı içerisinde randevu alıp gitmem icap ediyordu. Fakat bütün randevu yolları kapalı olduğu için bir türlü randevu alıp gidemiyorum. Bu hastalıkla alakalı kan ve idrar tahlillerini de yaptıramıyorum.

3 - Bundan iki ay kadar önce yedi bin TL. ödemek suretiyle, iki gözümden katarak ameliyatı oldum. Fakat, şimdi ise, ameliyat sonrası yapılması icap eden lüzumlu kontrollerimi yaptıramıyorum.

4- 1980 yılından beri GLAKOM hastasıyım. GLAKOM bir göz hasalığı olup, tedavisi yapılıp, takip ve kontrolü yapılmadığı takdirde körlüğe sebep olmaktadır. Bunun tedavi imkanı da yoktur. Bu hastalığım sebebiyle bundan 6 ay kadar önce zar zor 16. Nisan 2020 tarihi için randevu almıştım. Elimde randevu kağıdı bulunmaktadır.. Fakat buna rağmen, Nisan ayının başlarında Hastaneden telefon ederek “ Musa Bey Sizin 16 Nisan 2020 tarihindeki randevunuzu iptal ettik” dediler. Peki benim durumum ne olacak diye sorduğumda ise, biz bilemeyiz  cevabını aldım.. Hal böyle olunca, şu hususu samimiyetle ifade edeyim ki, tedavi olamadığım için kör olup, kör olarak yaşamaktansa, kanser hastalığım ilerleyip, aylarca yatakta yatmaktan ise, Allah yazdıysa Koronovirüs hastası olup, birkaç gün içinde ölmeyi tercih ederim. Şu da var ki, inancımıza göre bir insanın ne zaman, nerede ve nasıl öleceğini Cenab-ı Allah’tan başka kimse bilemez.

Benim durumum böyle olduğuna göre, diğer 65 yaş üstünde olanların durumlarının benden daha beter olduğunu adım gibi biliyorum. Şimdi, lütfen, yetkileri sınırsız, mesuliyetleri sıfır olan, Bilim Kurulu üyelerine ve yasakları koyanlara.  Sorunuz.  Benim ve benim gibi aynı durumda olan milyonlarca  insanın durumu ne olacak. Masa başında oturup, hiçbir ilmi araştırma ve anket çalışması yapmadan, ona yasak koyun,  buna yasak koyun, riayet etmeyenlere de şu kadar ceza verin demek, çok kolay. Hükümetin bu nevi tekliflere aynen uymayıp, müdahale etmesinin faydalı olacağına kanaatinde bulunmaktayım. Bir önemli hususta şudur ki, bu yaşlı insanlardan bazıları, tedavi edilemedikler için öldükleri takdirde, bunun vebali kime ait olacaktır

Son günler de çıkan haberlere göre birde 65 yaş üstünde bulunanlara, sokağa çıkma yasağı olan günlerde olmak üzere, 3 saat izin verilecekmiş. Ben buna şiddetle karşıyım. Sokaklarda İnlerin Cinlerin top oynadığı, her tarafın kapalı olduğu bir günde yaşlılar deli danalar gibi sokaklar da dolaşıp da ne yapacaklar ki. Çok affedersiniz, hani bazı hayvanları biraz hava alsınlar diye belli saatler de sokaklarda gezdirir ya, ben verilecek olan 3 saatlik sokağa çıkma iznini biraz ona benzetiyorum. Verilecekse doğru dürüst çarşının pazarın açık olduğu bir günde verilmesi gerekir. Aksi takdir de, hiç verilmesin daha iyi .

Bu vesile ile selam ve hürmetlerimi sunar hayırlı günler niyaz ederim.