Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA

Evlad-ı Fatihan

Fetih evlatları kimlerdir?

Türk milleti İslam’la müşerref olduktan sonra iki ideal üzerine dünyaya nizam vermeye başlamıştır.

Bunlar, Allah’ın ismini, O’nun dinini yaymak ve adalet üzerine hükmetmektir.

Bu idealle fetih ruhunu ateşleyen Türk milleti hızla hem İslam’ı yaymış hem de insanlığa adalet üzerinden medeniyet getirmiştir.

İşte bu fetih ruhu ile batıya yürüyen Türk milleti 1071’den beri fethedilecek ülkelere; fetihten önce Alperenler’i fetihle birlikte ise Müslüman Türkler’i göndermeye ve yerleştirmeye başlamıştır. Osmanlı Dönemi’nde ise bu hareket daha bilinçli ve sistematik bir şekilde yürütülmüştür.

Özellikle Rumeli’nin, Balkanlar’ın fethinin başlaması ile birlikte Türkler’in Oğuz Boyu’nda başta Kayılar ve Karamanoğulları olmak üzere muhtelif Türk boyları buralara yerleştirilmiştir.

Yerleştirilen Müslüman Türkler’in iki asli görevi bulunmaktadır. Bunlar, bulundukları bölgeleri Türkleştirmek ve İslamlaştırmak’tır. Bu işlev kılıç zoru ile değil Türklük ve İslam anlayışıyla gönülleri fethederek yapılmıştır.

İslam’ın tebliğ görevi hal ve davranışlarda hoşgörü içinde İslam ahlakını yaşamakla olmuştur. İşte bu insanlara da Evlad-ı Fatihan denilmiştir.

Evlad-ı Fatihan olmak, Türklük şuuru ve İslam ahlakı ile yaşamaktır. Hoşgörü sahibi olmaktır, ham kaba softalıktan uzak, İslami nezaket ve zarafet içinde yaşamak , medeni olmaktır.

Evlad-ı Fatihan olmak Yunus’taki dile, Hacıbektaş’taki irfana, Hz Ömer’deki adalete, Hz Ali’deki güce sahip olmak demektir.

Evlad-ı Fatihan olmak Dede Korkut’taki “kopuz” Sultan Murad’daki “topuz” Mohaç ufkunda atlı, Kur’an’a tabi olup Turan’a sarılmak demektir.

 Kızıl elmaya yürümek, Mevlana'daki hoşgörü ile “gel” diye çağırmaktır.