Son Zamanlarda Kılınan Cuma Namazları ve Namazlardan Sonra Yapılan Tesbihat

Üç dört aydan bu tarafa, salgın haline gelen Korona virüs sebebiyle, bütün Dünyada olduğu gibi, Memleketimizde de bazı tedbirler alınmıştır. Bu meyanda bilindiği üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da, Cuma Namazı ve namazlardan sonra yapılan tespihatla alakalı olarak bazı düzenlemeler yapılmış bulunmaktadır. Şöyle ki,

Alınan karara göre, camilerde sosyal mesafeye dikkat edilerek namaz kılınacak, Cuma Namazının ilk dört rekâtından sonra hutbe okunup, arkasından iki rekât farz namazı kılınıp cemaat dağılacak. Namazlardan sonra da tespih çekilmeyecek. Nitekim üç haftadan beri de bu minval üzere Cuma Namazı kılınmakta, namazlardan sonra da tespih çekilmemektedir.

Âcizane kanaatime göre bu şekilde yapılan uygulama benim içime sinmemektedir. Bu hususu bilen bir kaç kişi ile görüştüm. Onlar dar aynı kanaatte olduklarını ifade ettiler.

Önce Sosyal mesafeden başlayalım. Lisanımızda sosyal mesafe diye bir ifade tarzı yoktur. Bu tamamen uydurulmuş,  içi boş, herhangi bir karşılığı olmayan bir ifade tarzıdır. Maalesef, kulağa hoş geldiği için halkımız tarafından da kolayca kabul edilmiştir. Bunun doğrusu, lisanımıza uygun olanı, FİZİKİ MESAFEDİR. Tabii ki, bu saatten sonra bunu değiştirmek mümkün olmadığı gibi, esasen de kimsenin bu durumu bir mesele olarak gördüğünü ve göreceğini de zannetmiyorum.

Cuma Namazının kılınma şekline gelince. Muteber İslam İlmihali olarak kabul edilen Diyanet İşleri Eski Başkanlarından Rahmetli Ömer Nasuhi Bilmen’e ait Büyük İslam İlmihali’nin 154. Sayfasın da aynen,

“Cuma Namazının vakti tam öğle Namazının vaktidir. Cuma Namazı için minarelerde ezan okunur. Camilere gidince önce, aynen Öğle Namazının Sünneti gibi, dört rekât Cumanın ilk sünneti kılınır. Ondan sonra cami içinde bir ezan daha okunur. Minberde cemaate karşı bir hutbe okunur. Bu hutbeden sonra Kamet alınarak Cumanın iki rekat farzı cemaatle aşikare okuyuşla kılınır. Bu farzdan sonra yine öğlenin ilk dört sünneti gibi, Cumanın son dört rekât sünneti kılınır. Bundan sonrada “Zuhru ahir” diye dört rekât namaz kılınır. Arkasından da “ Vaktin sünneti “ niyeti ile aynen Sabah Namazının Sünneti gibi iki rekât namaz daha kılınır.” denilmektedir.

Bu cümleden olarak çocukluğumuzda bize, Cuma Namazının nasıl kılınacağı yukarıda izah edilen ilmihal bilgileri dâhilinde öğretildi. Bende yaşım itibariyle, Allah’ın izniyle bildimbileli en az 75 yıldır Cuma Namazı kılarım. Kılmış olduğum Cuma Namazlarının tamamına yakınını 16 rekât olarak kıldım.  Allah güç, kuvvet, sağlık ve sıhhat verdiği sürece de 16 rekât olarak kılmaya devam edeceğim. Zira, bu 75 yıl içerisinde gerek imamlarımız ve gerekse vaizlerimiz tarafından Cuma Namazının 16 rekât olduğu hususu kürsülerden en az kırk defa izah edilmiştir. Fakat her nedense son yıllarda bu nevi ikazlar yapılmamaktadır. İkazlar yapılmadığı gibi, bazı camilerde Cuma Namazının 10 rekat kılınmakta olduğu açık ve aleni bir şekilde ilan edilmiş bulunmaktadır. Muhterem Prof Dr. Mehmet Görmez’in Diyanet işleri Başkanı olduğu dönem de kendilerine yer ve cami ismi vermek suretiyle, müteaddit defa yazdım. Fakat hiçbir şekilde müspet cevap alma imkanı olmamıştır.

Üzülerek ifade edeyim ki, Cuma Namazının 10 rekât kılınması hususu bugün birçok yerlerde yaygın hale gelmiş bulunmaktadır. Diyorum ki, yoksa haşa dinde reform yapıldı da bizim haberimiz mi yok?  Din adamlarımız yıllardan beri, bize anlatırlar. İslam Dini birlik ve beraberlik dinidir diye.  Bu nasıl birlik ve beraberliktir ki, halen, Cuma Namazının 10 rekât mı? Yoksa 16 rekat olarak mı kılınacağı hususunda dahi bir birlik ve beraberlik sağlanamamıştır. Şimdi, yeni Müslüman olmuş birisini düşünün. Bir camiye gidiyor, Cuma Namazı 16 rekât kılınıyor. Müteakip hafta ise başka bir camiye gidiyor,   orada ise Cuma Namazı 10 rekât olarak kılınıyor. Şimdi yeni Müslüman olan o kardeşimizin haleti ruhiyesini bir düşünün. Bu itibarla, Muhterem Diyanet işleri Başkanımızın bu ikiliği süratle ortadan kaldırması icap etmektedir. Cuma Namazı 16 rekat ise, 16 rekat kılınsın, 10 rekat ise on rekat kılınsın. Yeter ki, iki farklı uygulama ortadan kalksın,  İslam’ın ruhuna uygun olarak birlik beraberlik sağlansın.

Şimdi ise, Korona virüs tedbirleri sebebiylede, bütün cami imamlarına gönderilen tebliğe göre, Cuma günü, ilk dört rekat sünnetten sonra,  sadece iki rekat farz kılınıp, dua yapıldıktan sonra namaz bitecek. Halbuki bu güne kadar, sadece Cumanın farzını kılıp, camiyi terk edenler ayıplanır, onlara bir nevi buğz edilirdi. Hatta imam efendiler onlara zaman zaman, ey cemaati Müslimin farzdan sonra camiyi hemen terk etmeyiniz, zira, namazınız eksik kalmaktadır diye ikazda bulunuyorlardı. Simdi ise, Diyanet işleri Başkanlığı, şimdiye kadar, İmamlar ve cemaat tarafından hoş karşılanmayan bu durumu, bir genelge ile emri vaki yaparak, güya meşru hale getirmiş bulunmaktadır. Bu uygulama başladıktan sonra korkarım ki, bundan sonra farz namazından sonra camiyi terk edenlerin sayısı bir hayli artacaktır. Bunun bütün vebalinin de böyle bir genelgeyi yayımlayan Diyanet Başkanına ait olacağı hususu izahtan varestedir. Bundan sonra, İmam efendilerin bu husus ile alakalı olarak yapacakları ikazların da hiçbir kıymeti harbiyesi ve ağırlığı olmayacaktır. Belki, İmam efendiler bundan sonra, böyle bir ikazı dahi yapmayı lüzumsuz göreceklerdir.

Üç haftadır yapılan uygulama da, şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır. Diyanetin memuru olan İmamlar, kendilerine verilen talimat icabı, dört rekât sünnet ile iki rekât farzı kıldıktan sonra, tespih filan çekmeden namazın duasını yaparak, vazifelerini tamamlamak suretiyle bir kenara çekilmektedirler. Fakat Cuma Namazına gelen vatandaşların büyük bir ekseriyeti ise, namaza devam ederek, bir kısmı 10 rekâta tamamlamak suretiyle, camiden ayrılmakta bir kısmı da namazlarını 16 rekâta tamamlamaktadır. Şimdi bu manzarayı düşünebiliyor musunuz. Bir taraf da nazmını bitirip, duasını yapmış olarak bekleyen veyahut ta camiden ayrılıp giden bir imam, diğer tarafta ise namaz kılmaya devam eden cemaat. Tabii ki hiçte hoş bir manzara değil. Birlik ve beraberliğe taban tabana zıt bir durum.

Bilindiği üzere, cemaatin bir kısmı ezandan en az yerine göre, yarım saat, yerine göre 25-20-15-10-5 dakika önce camiye gelerek fiziki mesafeye riayet etmek suretiyle, caminin içinde veya bahçesinde oturmaktadırlar. Bu beklemeye hiç kimse bir şey dememekte ve herhangi bir mahzur da teşkil etmemektedir. Fakat ne zaman ki, Cuma Namazının ilk dört rekât sünneti kılınıp, arkasından da iki rekât farzı eda edildikten sonra müekked sünnet olan dört rekat namaz kılınmamakta, arkasından da zaman azlığı bahane edilerek tespih filan da çekilmemektedir. Fakat buna karşılık bazı hallerde en az beş dakika süre ile dua yapılmaktadır. Duadan sonra da cemaatin camiyi bir an önce terk etmeleri beklenmektedir. Tabii ki terk eden olursa.  Diğer vakit namazlarında da vakit azlığı sebebiyle tespih çekilmezken bilhassa Sabah Namazlarında üç, beş dakika zikir çekilmekte, arkasından da aşrı şerif okunmaktadır. Fakat zaman yok diye tespih çekilmemektedir. İmamlar memur olmaları hasebiyle, haklı olarak verilen emirlere harfiyen riayet etmektedirler. Fakat cemaatin bir kısmı tespih çekmeye devam etmektedir. Çok calibi dikkat bir husustur ki, tespih çekenler ile çekmeyenler ayni anda camiden çıkmaktadırlar.

Netice itibariyle, evvelce yapılan uygulamalara ters bir uygulama yapılacağına, en fazla beş dakika daha müsaade edilip, yukarıda bahsedilen müekked olan Cumanın son dört rekat sünneti de pekala kılınabilir. Arkasından da Hanefi Mezhebine göre namazın rükünlerinden olarak kabul edilen tespih de çekilebilir. Tespih çekilmesi talebi, diğer vakit namazları için de geçerlidir.

Acizane kanaatime göre, bu şekilde hareket edildiği takdirde hem doğru olan yapılmış olacak, hem de cemaatin tereddütleri ortadan kalkmış olacaktır. Tabii ki, takdir Sizlerindir.