Halil İbrahim KAHRAMAN

Doktor

Covit 19 Salgını ve Sonrası

 

İleri bir tarihte 2020 nin en önemli olaylarından biri Covit-19 salgını olacaktır. Yılbaşında Çinden başlayıp daha sonra Kore-İtalya-İranda görülen ve bütün dünyayı etkisi altına alıp Mart ayında da ülkemizde görülmeye başlayan bu pandemi (büyük salgın)  halen  birçok ülkede ciddi bir sağlık sorunu olarak görülmektedir.

Mart ayında salgınla mücadele uygulamaları çerçevesinde günlük hayatımızda büyük değişikliklere sebep olan Covit-19 hastalığı bugüne kadar resmi kayıtlara göre 5000 e yakını ölümle sonuçlanan 220 bin insanımızı hastalandırmıştır. Hastalığın salgın özelliği alınan ve uygulanan tedbirler sayesinde azaldığı için Haziran başından itibaren  bu tedbirler azaltılmış ve normalleşme sürecine geçilmiştir.

Bu afet bize böyle büyük salgınların günlük hayatımızda derin değişimlere sebep olduğunu göstermiştir. İnsanların diğer insanlarla ve çevresi ile ilişkilerinde yeni alışkanlıklar edinilmesine ihtiyaç olduğunu hatırlatmıştır. Yönetimlere de salgınla mücadele gereği yeni tedbirler, etkili yaptırımların gerektiğini ve insanların bunlara uymalarının mecburiyetini ortaya  koymuştur.

Salgın hastalığın yayılma sürecinde iş yerlerinin kapanması, okulların eğitime ara vermesi, ulaşım dahil insanların seyahatlerindeki kısıtlamalar, sağlık sistemindeki salgına yönelik çalışma şeklindeki mecburiyetler, sokağa çıkmadaki sınırlamalar, ibadethanelerimizin kapanması yaşadığımız önemli uygulamalardır. Cenaze hizmetleri dahil,düğün-dernek-toplantı gibi komşu-dost ve arkadaşlarımızla görüşmelerdeki kısıtlamalar her birimizde derin izler bırakan mecburiyetlerdir. Korunma maksatlı takmak zorunda olduğumuz maskeler yüzümüzün ve gülümsememizin, fiziki mesafe şartı el sıkışmamızın ve kucaklaşmamızın ne büyük nimet olduğunu, ev ziyaretlerimizin,arkadaş buluşmalarının hayatımıza  ne kadar çok mana katan değerler olduğunu bu salgınla mücedelenin gerektirdiği yasaklar sayesinde farkına vardık.

Günlük hayatımıza giren ve uygulanan tedbirler sayesinde salgın 2.5 ay içinde kontrole alınmış ve Haziran başında normalleşme sürecine girilmiştir. Ama unutmamamız gereken salgının bitmediğidir.Tedbirlerin günlük hayatımızın alışkanlıkları haline getirilip sürdürülmesi bu hastalığın  tekrar yeni bir salgın dalgası haline gelmemesi için gereklidir. Normalleşme sürecindeki başarı her bir ferdimizin bulaş zincirini kıran davranışlarımızı önemsememiz ile orantılıdır. Bunu başardığımız zaman işimizde, gezmemizde, ibadetlerimizde, sosyal hayatımızda, eğitim kurumlarımızda güvenli, sağlıklı bir durum yeniden ortaya çıkacaktır. Buna ihtiyacımız olduğunu da unutmamalıyız.

İşaret etmek istediğim diğer bir husus Covit-19 hastalığının çocuk, gençler ve bağışıklığı kuvvetli sağlıklı insanlarda da hafif geçmesidir. Halbuki bağışıklığı başka bir hastalık sebebiyle zayıf olan ve 65 yaş üstü insanlarda daha ağır seyrettiği bilgisidir. Dolayısı ile bu durumdaki insanların bu dönemde grip aşısı, yaptırmadı ise pnömokok(zatürre) aşılarını yaptırmaları doğru olur. Kesin olmamakla birlikte yeni bir iddia da kızamık-kızamıkcık-kabakulak üçlü aşısının Covit-19 virüsünün akciğerlerdeki yaptığı etkiye karşı mukavemet artırcı özelliği olduğudur. Bu sebeple risk guruplarının tek doz olarak bu aşıyı da yaptırabilecekleri önerilmektedir. Ayrıca bu grup insanlarımızın bu dönemde sağlıklarına daha dikkat etmeleri, beslenme, spor gibi sağlığı kuvvetlendiren unsurlara önem vermeleri gerektiği unutulmamalıdır.

Bu Covit-19 salgını bizlere virüs dünyasını hatırlamamızı sağladı. İnsan, hayvan veya bitki hücrelerine bağımlı olan ve kendi başlarına canlılıklarını bile muhafaza edemiyen bu biyolojik varlıkların insanlığa nasıl diz çöktürdüğünü gördük. Dolayısı ile biz insanların yaşadıkları çevre ile ilişkilerinde diğer canlı ve varlıkların da önemini bilerek hayatımızı dengeleri bozmadan yaşamamız mecburiyetini yeniden öğrenmiş olduk. Bilim insanlarımızın, devletleri yönetenlerin insan ve çevre sağlığını sürdürecek ve geliştirecek çalışmaları ihmal etmeden yapması gerektiğ