Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

16 - 18 Ağustos Hacı Bektaş Veli’yi Anma Haftası

Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri (1210-1273) Uluğ Türkistan’dan Anadolu’ya gelen, içlerinde Yunus Emre ve Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Hazretleri’nin de bulunduğu, sayısı binleri aşan diğer Horasan  Erenleri gibi bir Türkmen’dir. Tasavvuf ehlidir ve İslâm dışı kabul edilebilecek Hurûfi ve Batînî görüşlere sâhip değildir. Onun, aşağıdaki paragrafta özetlenen şu görüşü, Müslüman Türkler arasında çok yaygın olarak bilinir.

Tohumdan henüz çıkmış bir bitkiye dökülen suyun içerisinde, bir damla ölçüsünde, İslâm’ın haram kıldığı alkol varsa... O bitkinin kendisi ve meyvesi, o bitkinin yeşerip büyümesinden sonra açan yapraklarından  yiyen hayvanın sütü, Müslüman’lara haramdır.

Bektâşîlik tarîkatının Hacı Bektâş-ı Velî tarafından kurulduğu söylenir. Bu bilgi doğru değildir. Bilinen bütün tarîkatlar, adını aldıkları tasavvuf ehlinin ölümünden sonra müritleri tarafından kurulmuştur. Hacı Bektâş-ı Velî de hayatta iken tasavvuf ehli kimliği ile etrafındakilere İslâmiyet’i anlatma gayreti içerisinde olmuş ve fakat bir tarîkat kurmamıştır.

Tarîkatların, Türk-İslâm kültürüne zenginlik, canlılık ve renk kattığı gerçektir. Özellikle Bektâşîliğin ve Mevlevîliğin kültürümüze katkıları çok büyüktür. Halk müziğimizin ve halk ozanlarımızın armağanları ile süslenen şiir dünyamızın renk dolu zenginlikleri, tarîkat ehli sanatkârların ürünüdür.

Günümüz Bektâşîliği, Hacı Bektâş-ı Velî döneminden sonra bulaştırılan Hurûfi ve Batînî inançlardan büyük ölçüde arındırılmıştır.

Bektâşî âyin ve erkânı, Dört Kapı – Kırk Makam formülü ile özetlenen bir anlayışa dayandırılır. Dört Kapı: Şeriat, Tarîkat, Mârifet  ve Hakîkattir.

Makamlar şöyle sıralanır:  

Şeriat kapısının makamları:  1- İman etmek, 2- İlim öğrenmek, 3- İbadet etmek, 4- Haramdan uzaklaşmak, 5- Ailesine faydalı olmak, 6- Çevreye zarar vermemek, 7- Peygamberin emirlerine uymak, 8- Şefkatli olmak, 9- Temizliğe dikkat etmek, 10- Yaramaz işlerden sakınmak.

Tarîkat  kapısının makamları: 1- Tevbe etmek, 2- Mürşidin isteğine uymak, 3- Temiz giyinmek, 4- İyilik yolunda savaşmak, 5- Hizmetli olmak, 6- Haksızlık etmemek, 7- Ümitsizliğe düşmemek, 8- İbret almak, 9- Nîmet  dağıtmak, 10- Özünü fakir görmek.

Marifet kapısının makamları: 1- Edepli olmak, 2- Bencillik, kin ve garezden uzak olmak, 3- Perhizkâr olmak, 4- Sabırlı ve kanaatkâr olmak, 5- Utanma duygusuna sâhip olmak,  6- Cömert olmak, 7- İlim sahibi olmak, 8- Hoşgörülü olmak, 9- Özünü bilmek, 10- Ârif olmak.

Hakikat kapısının makamları: 1- Alçak gönüllü olmak, 2- Kimsenin ayıbını görmemek, 3- Yapabileceği hiçbir iyiliği esirgememek, 4- Allah’ın her yarattığını sevmek, 5- Bütün insanları eşit görmek, 6- Birliğe yönelmek, 7- Gerçeği gizlememek, 8- Mânâyı bilmek, 9- Sırrı öğrenmek, 10- Allah’a yaklaşmak.

Bu kapıların herhangi birinden geçen bir insan,  önceki kapıların yükümlülüğünden kurtulamaz. Bu sebeple, Şeriat olarak isimlendirilen İslâmiyet’in temel şartlarını mutlaka yerine getirmek mecburiyetindedir. Tasavvuf ehli herkesin kendisine örnek ve rehber kabul ettiği Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Oğulları da geçtikleri kapıların yükümlülüklerini hayatlarının bir ânında bile ihmal etmemişlerdi.

Bektâşîlikte ana emir: ‘Eline, diline, beline sâhip ol’ sözleriyle özetlenir. Bu prensipler, Ahi Evran Teşkilâtı’nda da geçerlidir. 10 Muharrem günü yapılan merasimler, düşkünlerin tekrar topluma kabul edilmesi törenleri ve diğerleri, Bektâşî kültürünü oluşturur. Bu törenler sırasında saz eşliğinde nefes denilen ilâhiler okunur.

Görüldüğü gibi, Bektâşî ilkelerinin hiç biri İslâmiyet ile çelişmez. Bektâşîlik, İslamiyet’le on iki esas tarîkattan biri olarak kabul edilir. Bektâşîler Mürşit olarak Hz. Muhammed’i, rehber olarak Hz. Ali’yi, Pîr olarak da Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî’yi bilirler.