Halil İbrahim KAHRAMAN

Doktor

Covit 19 ve Bulaşma Korkusu

2019 Aralık ayında Çin'de başlayan ve büyük salgın (pandemi) hüviyeti kazanarak tüm dünyayı etkisine alan Covit 19 virüs hastalığı ülkemiz dahil insanlık için önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Hastalığın kendisi kadar bulaşma korkusu da ciddi bir sağlık sorunu olmuştur.

Covit-19 ile ilgili daha önce de bilgilendirici değerlendirmeler yazmıştım. Burada ŞÜPHELİ TEMAS durumunu yazacağım. Covit 19 müspetliği bildirilen veya bu teşhis ile tedaviye alınan birisinin çevresi dehşet bir korku ve telaşa kapılmakta, bu duygularla sağlık kurum veya kişilerine başvurmaktadır.

Böyle bir durumda ne yapmalıyız? İlk önce temas şeklini, derecesini değerlendirmeliyiz. Değerlendirmeyi hastalığın yakın temas gerektiren damlacık enfeksiyonu olduğunu unutmayarak yapmalıyız. Bulaşma ihtimali maruz kalma şekli ve süresi ile ilgilidir. Şüpheli şahıs ile 1.5-2 m den daha kısa mesafede maskesiz temas bulaşma ihtimalini arttırırken, mesafe ve maske bulaşma ihtimalini ciddi oranda azaltmaktadır. Kapalı ortamlarda, kalabalıklarda, iç mekanlarda bulaşma ihtimali artarken; açık ortamlarda, tenha gruplarda, dış mekanlarda ise ciddi derecede azalmaktadır. İlk durumlarda bile 3-4 dakikalık kısa sürelerde bulaşma tehlikesi ortadan kalkarken temas süresinin uzaması (10 dakikadan sonrası) bulaşma ihtimalini artırmaktadır. Virüslü insanın damlacıklarının bulunma ihtimali olan yüzeyler ile temasta ilk 2-3 saat için bulaşma tehlikesi oluşurken daha uzun sürelerde bu ihtimal zayıflamaktadır. El temizliğine dikkat ederek ve bu şüpheli yüzeylere temas sonrası eller göz, burun ve ağıza temas etmez ise bulaşma olmamaktadır. Ayrıca bu tür şüpheli yüzeylere temas sonrası ellerin 20 sn. sabunlu su ile yıkanması yine bulaşma ihtimalini ortadan kaldırır. Bu tür şüpheli yüzeylerin 1/100 lük çamaşır suyu ile silinmesi de virüslerin hastalık yapıcı özelliğini ortadan kaldırarak yine bulaşma zincirini kırmaktadır. Bu bilgiler ışığında temas şekline bakarak temasları zayıf-orta ve kuvvetli olarak sınıflandırabiliriz. Zayıf temaslarda bulaşma ihtimali yok denecek kadar azdır. Bu şekil temaslarda 3-10 gün içinde herhangi bir şikayet olmaz ise bulaşma olmamıştır ve herhangi bir test, tetkik yapılmasına gerek duyulmaz. Aynı durum orta temas durumu içinde için de geçerlidir. Kuvvetli temas durum oluşmuş ise 3 gün sonra PCR tetkiki ile virüsün araştırılması için sürüntü alınmalıdır. Sonuç menfi ise ve herhangi bir şikayet yoksa bulaş olmamıştır diyebiliriz. Lakin ateş, öksürük, boğaz ağrısı gibi solunum yolu şikayetlerinden biri veya birkaçı olursa 5 ile 7 gün içinde ikinci bir PCR testi kontrolü doğru olur. Bu ve benzeri şikayetlerin olması halinde sürüntü tetkiki temiz olsa bile diğer tetkikler ile takip yapılmalıdır. Bunlar kandaki enfeksiyon bulgularını gösteren sedimantasyon, crp, kan sayımında beyaz kürelerin yüzde durumu, LDH, ALT, AST gibi testlerdir. Ayrıca önce A.C. grafisi gerekirse sonra tomografi teşhiste başvurulacak olan diğer tetkik yollarıdır. Unutmamalıyız ki bunlar hekimlik mesleğinin uygulamalarıdır ve böyle şüpheli durumları bir hekimin takibinde geçirmeliyiz. Tabii ki yine böyle bir ön tanıda kesin teşhis konuncaya kadar geçecek günlerin izolasyona uygun ve gerekli koruyucu tedbirlerin uygulanarak geçirilmesi önemlidir.

Önemli gördüğüm diğer bir husus antikor testleridir. Antikor testleri teşhis amaçlı kullanılmamalıdır. Bu testler insanın bu virüsle karşılaşıp karşılaşmadıklarını gösteren ve kandan yapılan tetkiklerdir. İmmün globulin G ve M tipleri vardır. M antikoru yakın bir tarihte bu virüsle karşılaşıp enfeksiyonu geçirdiğimizi gösterir ve 8 ila 12 gün içinde müspetleşip 3-4 haftada kaybolurlar. G antikorları ise 12-15 gün içinde  kanda ortaya çıkar ve 3-5 ay, bazen ömür boyu müsbetliği devam eder. Bu antikorlar o kişinin bu hastalığı geçirip bağışıklık kazandığını gösterir. Bu tetkik bu hastalığın aşısı bulunduğunda o kişinin aşıya ihtiyacı olup olmadığını da gösterecektir.

Özetlersek bir şüpheli temasta önce temas derecesine bakılmalıdır. Kuvvetli temas var veya 3-5 gün içinde ÜSYE belirtileri var ise PCR sürüntü testi yapılmalıdır. Klinik bulgu var ise PCR negatif olsa bile covit 19 olup olmadığını anlamak için diğer testler ile takip yapılmalıdır. Geçirilen herhangi bir hastalığımız oldu ise bunun Covit 19 ile ilgisinin olup olmadığını anlamak için ise antikor testleri yapılmalıdır. Zayıf temaslarda ise herhangi bir tetkik yapılmasına gerek olmayıp vesvese ile panik yapılmamalıdır.

Son olarak bulaşıcı hastalıklarla mücadelede en önemli silahın aşılar olduğunu unutmamalı ve covit 19 aşısının biran önce bulunup uygulamaya geçilmesini beklemeliyiz. Nitekim 2020 yıl sonuna kadar bu  aşının bulunacağı beklentisi vardır. Aşı bulununcaya kadar mücadelede bulaş zincirini kıran tedbirleri (maske-mesafe-temizlik) kişisel olarak uygulamalı, kalabalık ve kapalı ortamlardan sakınmaktan başka çaremizin olmadığını unutmamalıyız. Herhangi şüpheli bir durumda ise panik yapmadan, konuyu bilen birine danışıp sağlığımız için gerekli tetkik-takip ve tedbirleri alarak sağlığımızı korumalıyız.

Sağlıkla kalmanız dileğiyle…