Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

25 Ekim 1924 Pazar: Ziya Gökalp Vefat Etti

23 Mart 1876 târihinde Diyarbakır’da dünyaya geldi.  

Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. İlk yazılarını Türk Yurdu, Halka Doğru ve İslâm Mecmuası’nda yazdı. Küçük Mecmua’yı ve Peyman Gazetesi’ni çıkardı. Başlıca eserleri: Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak   (1918),  Türk Töresi  (1923),  Türkçülüğün Esasları  (1923), Kızıl Elma (1914),  Altın Işık  (1923).

Asıl adı Mehmet Ziya’dır. Ataları 18. yüzyılın ortalarında Diyarbakır’a yerleşti. Babası Diyarbakır’da vilâyet evrak müdürlüğü ve nüfus müdürlüğü yapmıştı.

Diyarbakır Askerî Rüştiyesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul’da Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlisi’ne girdi. Burada okurken 1898 yılında, izinsiz cemiyet kurmakla suçlandı ve tevkif edildi. Bir müddet sonra serbest kaldı ise de okula alınmadı. Diyarbakır’a döndü. Çok okuyan bir insandı. Fikrî fırtınalar, yaşadığı kötü olaylarla birleşince bunalıma girdi ve intihara teşebbüs etti. Bu teşebbüsü sebebiyle Diyarbakır’da görev yapmakta olan inançsızlığıyla tanınan Dr. Abdullah Cevdet ile tanıştı. Abdullah Cevdet; genç yaşına rağmen İslâm felsefesini ve tasavvufunu iyi bilen Gökalp’in zekâsına ve üstün vasıflarına hayran olmuştu. O’na Fransızca öğrenmesini, öğrenmediği takdirde, İslâmî bilgilerden hayat boyunca yararlanmasının mümkün olamayacağını telkin etti. Gökalp de doktorundan çok etkilenmişti. Dediğini yaptı. Öğrendiği Fransızca ile kısa bir süre Askerî Rüştiyede Fransızca öğretmenliği yaptı.

22 Ekim 1908’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbakır şubesini kurdu. Cemiyetin merkez heyeti üyeliğine seçildi. Selânik’teki Mekteb-i Sultanî’de sosyoloji dersleri verdi. Balkan Savaşı başlayınca İstanbul’a döndü. 1912’de Ergani mebusu seçildi. İstanbul, İngilizler tarafından işgal edilince tevkif edildi, Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu kaldı. Ardından, önce Limni, sonra da Malta’ya sürgün edildi. Sürgün yılları bittikten sonra 11 Ağustos 1923’te Diyarbakır mebusu seçildi. Sağlığı bozuldu, bir müddet sonra da vefât etti.

Ziya Gökalp, yaşadığı dönemde, fikir hayatının en önemli şahsiyetlerinden biri oldu. Arapça, Farsça ve Fransızca biliyordu. Hüseyinzâde Ali Turan Bey’in yazıları ve bu yazılar üzerine tanışıp geliştirdikleri dostluğun etkisinde kalarak Türkistan kültürü ile yakından ilgilendi. Bir başka iddiaya göre Türkçülük fikrine,  Selânik’te  tanıştığı Yahudi Moiz Kohen’den etkilendiği için yöneldi. Bu bilgi yanlıştır. Gerçekte; Moiz, Ziya Gökalp’ten etkilenmiştir.  O kadar ki;  Tekin Alp adını almıştır.

Ziya Gökalp, Türkçülük fikrini, Azerbaycan Türklerinden Hüseyinzâde Ali Turan Bey’in Azerbaycan’da yayınlamakta olduğu Füzûyât Dergisi’nden öğrenmiş, çok beğendiği için kendisini önce Selânik’e dâvet etmiş sonra da İstanbul’da tıp fakültesinde okuyup mezun olmasına yardımcı olmuştur.

Ziya Gökalp; milliyetçi ve Türkçü hareketin fikir babasıdır. Durkheim’den de etkilendi. Başta Atatürk olmak üzere pek çok kişiyi de etkilemiştir. İnanan ve inandığını gizlemeyen bir insandı. Sosyal değerlerin tabandan tepeye doğru ilmî, kültürel ahlâkî ve dîni tabakalar hâlinde bir piramit oluşturduğunu ve bu değerlerin mukaddes olduğunu belirtir, “Din, ahlâkı şekillendirir.” Derdi. Bu arada, “Kur’an-ı Kerim’deki esasların yerine örfleri ve sosyal kanunları koyarsak dinin dışına çıkmış olmayız. Çünkü örf ve sosyal kanunlar da Allah tarafından konulmuştur.”  Şeklinde farklı ve tehlikeli yorumlara yol açan fikirlere de sâhipti. Buna rağmen dînin toplumdan ayrı tutulması fikrine de dâima karşı çıkmıştır. İslâmiyet’in ferdin vicdânında devam ettirilmesinin uygun olacağını savunuyordu.

Türkçülüğün Esasları isimli eserinde, din konusuna 1,5 sayfalık yer vermesi, Ziya Gökalp’in çokça tenkit edilmesine yol açmıştır.  O, iyi bir sosyolog olarak toplumun problemlerine çözüm üretmeye çalışmıştır. Vatanına ve milletine olan derin sevgisi ile...