Halil İbrahim KAHRAMAN

Doktor

Kurtuluştan Cumhuriyete ve Son Cüret

 

Japonlara ait olduğu söylenen bir tespiti önemli bulurum. Onlara göre bizim eğitimimiz yeterince milli bilinç pekiştirmesi yapamamaktadır. Japonya bunu sağlamak maksadı ile uygun yaşlarda her Japon gencinin Hiroşima- Nagazaki atom bombası faciasının acılarını, tahribatının ne büyük felaketlere sebep olduğunu öğrenmeleri ve benzeri bir felaketin tekrar yaşanmaması için nasıl bir Japon vatandaşı olunması yönünde bilinçlendirme yapar. Tarihimizde de Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı gibi çok önemli yakın iki tarihi olayın doğru anlatılmasının böyle bir bilinçlenme için fazlası ile yeterli olduğu tespitini bildirirler.

Hakikaten Çanakkale ve kurtuluş savaşlarımız Türk milletinin birinde 250 bin, diğerinde 40 bine yakın şehidi, yaşattığı acılar ve yapılan kahramanlıkları ile bu tespit çok doğrudur. Çanakkale savaşımızla ilgili muhtelif belgeseller ve filmler yapılmış, birçok kitap yazılmıştır. Bunlardan Niyazi Özdemir'in "Çanakkale Serencamı" romanını kimi sayfalarında gururlanarak ve zaman zaman gözyaşları ile okumuştum. Kurtuluş Savaş'ımız ile de birçok kitap, belgesel ve filmler vardır. Bunlardan Tarık Buğra'nın yazdığı "Küçük Ağa" yine benim için dikkat çekici bir roman olmuştur. Bu makaleyi yazmama sebep ise Yılmaz Özdil'in yeni yanınlanan "Son Cüret" eseridir.

Bu eser kronolojik bir tarih kitabı olmamakla beraber Yunanistan'ın İzmir'i işgali ile başlayıp (15 Mayıs 1919) yine İzmir'den denize dökülmesi (9 Eylül 1922) süreci içinde yaşananları bir solukta okutacak kadar etkili, yakın tarihimizin acıları, ihanetleri ile buna karşın kararlı bir duruşun hatırası ve kahramanlıklarının öyküsüdür. Kitabın sonunda bu eserin 153 kaynaktan istifade edilerek yazıldığını görmeniz bu eser için önemli bir emek verildiğini göstermektedir.  Bu bilgi yazılanlarla ilgili ayrı bir güven duygusu ile yazarının bu emeğine saygı ve takdir uyandırmaktadır.

Çanakkale zaferine rağmen devletimizin baş şehri İstanbul işgal edilmiştir. Sevr dayatması ile ülkenin birçok bölgesi paylaşılıp işgale uğramaktadır. Ordumuz lağvedilmiştir. Birçok bölgede rum ve ermeni vatandaşlar işgalci güçlerle işbirliği içindedir. Bir kısmı ise silahlı gruplar halinde halkın her türlü hakkına tecavüz eden eşkiyalıklar yapmaktadır. Bazı yerlerde bu eşkiyalıklara yerli halktan insanlarda katılmış, devlet otoritesi kaybolmuş, halkın huzur ve güven ortamı gün geçtikce azalmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara ilaveten işgalci İngilizlerle işbirliği içinde, İstanbul'da ülkeyi idare etme iddiasında Damat Ferit Hükümeti ve halkın başına onu güden bir çoban lazım, buda padişah, halife olarak benim diyen Sultan Vahdettin (VI Mehmet) vardır.

İşte tüm bu olumsuzluklara rağmen İstanbul Şişli'de bir apartmanın üçüncü katında bir avuç arkadaşı ile değerlendirmeler yaparak işgalci güçleri kastederek "geldikleri gibi giderler" diyen ve yeni bir bağımsızlık ateşi yakmaya çalışan Mustafa Kemal... O arkadaşları ile birlikte milletine güvenerek "umutsuz olmayacağız, uçurumun kenarındayız. Bizi canlı canlı mezara atmak istiyorlar. Son bir cüret belki kurtarabilir ."Anadoluya geçiyoruz." diyerek bu meşaleyi yakmıştır. Bu azim ve büyük gayret başarılı bir mücadele ile Türkiye Cumhuriyeti Devlet'ini ortaya çıkarmıştır. Son cüret kitabı işte bu kutlu mücadelenin nasıl, hangi şartlarda yapıldığını anlatıyor. O günlerin yokluklarını, ihanetlerini, insanlık ayıbı olan nice acıları, yaşanan dramları, bunlara karşı ortaya konulan kahramanlıkları yer yer isimlendirerek ve o insanları tanımamızı sağlayan bilgileri okuyorsunuz. Çanakkale'den Galiçya'ya, Yemen'den Trablus'a, Sina'dan Kafkasya'ya cepheden cepheye koşmuş, savaşın ne olduğunu bilen, vatanın, özgürlüğün kıymetini görmüş ve yaşamış bir avuç kahraman insan ve onlara güvenip inanan insanların son bir hamle ile bu Anadolu coğrafyasını hür-bağımsız bir devlet bırakma azmini gururla, heyecanla okuyup minnet ve şükran duygularını yaşıyorsunuz.

İşte Japonların milli duygu çeliklemesi dediği duruma uygun bilgiler demeti olan bu eseri yazdığı için Yılman Özdil'e şükranlarımı bildirirken, okunması gereken bu eserle ilgili duygularımı sizlerle paylaşmanın mutluluğunu yazıyorum.

Allah bu millete böyle bir mecburiyeti tekrar yaşatmasın.