Dr. Zülfikar ÖZKAN

Avukat - Yazar - NLP Trainer

zulfikarozkan@hotmail.com

Kızdığımız Kişinin Her Sözü Hakaret Gibi Gelir

Bir korku yaşadıktan sonra, başka tehditlere karşı daha uyanık hale geliriz. Çünkü dünyaya belirsiz olayları tehditler olarak yorumlayan bir fitreden bakmaya başlarız.  Birine kızdığımız zaman bizi kişinin söylediği her şeyi bir hakaret olarak algılarız. Tatsız bir duygu durumu, bizi bütün zevklere ve fırsatlara karşı köreltir.
Stresli iseniz dikkat çekme ağınız kötü haberlere duyarlı hale gelir. Şimdi kırmızı alarm halindesiniz. Bu olumsuz duyarlık hayatta kalmanıza  yardımcı olabilir ama, aynı zamanda  kendinizi kötü hissetmenize ve  aşırı tepki vermenize   yol açar.  Beynimiz kötü yaşantılardan ders almada iyidir, ama iyi yaşantılardan ders almada kötüdür. Zihni bir bahçeye benzetebiliriz. Bu zihin bahçemizin toprağı çiçeklere oranla, yabanı otlar için daha verimlidir. Bu sebeple iyiliği sürekli  özümseyerek içsel güç tohumlarını  ekmek gerçekten önemlidir ( Hanson, s. 45 ve 74).
Genlerini sonraki kuşaklara aktarmak için sürüngen, memeli, primat ve insan atalarımızın barınak, yiyecek ve diğer temel ihtiyaçlar gibi hoş havuçlara ulaşmaları gerekiyordu. Bu arada acı verici şeylerden, yırtıcı hayvanlar, açlık ve türümüzün diğer üyelerinin saldırısı gibi sopalardan uzak durmak zorundaydılar. Hem havuçlar hem sopalar önemlidir. Ama aralarında hayati bir fark vardır. Hayatta kalış açısından sopalar daha büyük bir acilliğe ve etkiye sahiptir.
Bugün bir havuca ulaşamazsanız, yarın ulaşmak için bir şansınız daha vardır ama bugün bir sopadan uzak durmayı başaramazsanız, artık sonsuza dek havuç yok demektir. Yabanda birinci kural şudur: Bugün kendi yemeğini ye ve başkalarının yemeği olma. Yüz milyonlarca yıl boyunca sopalara fazladan dikkat etmek, onlara yoğun bir şekilde tepki vermek, onları iyi hatırlamak ve zamanla onlara daha duyarlı hale gelmek bir ölüm kalım meselesiydi.
Beyni olumlu yönde değiştirebiliriz. Beyin kendi şeklini  zihnin üzerinde durduğu  şeyden alır. Zihnimizi  sürekli olarak  kendini eleştiri,  endişeler ve başkalarından şikayet üzerinde tutarsak beynimiz öfke, üzüntü ve suçluluk durumuna göre şekillenir.  Eğer zihnimizi  sürekle olarak  iyi olaylar,  güzel duygular, başardığımız işler, iyi niyetlerimiz üzerinde tutarsak, zamanla beynimiz farklı bir şekle bürünür. O zaman  iyimser  bir bakış açısından oluşan bir yapı edinir. Dikkat ettiğimiz  yani zihnimizi meşgul ettiğimiz şeyler, beynimizin birincil şekillendiricisidir (Hanson s. 41).
Olumlu yaşantılar her zaman kazançlıdır. Sevildiğinizi hissetmek istiyorsanız,  kabul gördüğünüzü, fark edildiğinizi, takdir edildiğinizi, el üstünde tutulduğunuzu  hissettiğiniz yaşantıları  arayıp  onları sürdürün. İyi yanlarınızla ilgili yaşantılarınız olsun. Bu iyi anları zihnimiz,  beyninizin bir parçası haline getirecek, nöral devrelerini oluşturacaktır. Böylece nereye giderseniz gidin, söz konusu  yaşantıları yanınızda götürebilirsiniz (Hansan, s.43).
O zaman beynimizi olumlu yönde  şekillendirmek ve mutlu olmak için,  olumlu deneyimleri yaşamalı ve onların keyfini  çıkarmalıyız. Unutmamalıyız yaşadığımız anlar önemlidir.  Yaşantılar hem bize  yaşadığımız anla ilgili  olumlu veya olumsuz duygular hissettirir, hem de  beynimizde kalıcı izler bırakırlar.
Beyin öğrenen bir organdır. Yaşantılarımızla birlikte değişecek şekilde tasarlanmıştır. Ona güzel ve faydalı şeyler öğretelim.

Jonathan Hairt, Mutluluk Varsayımı, çev. Özcan Özgür, Hil Yayın, İstanbul, 2014.