Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

İşte Devlet, İşte Bayrak (37 yıl önce Lefkoşa…)

Ne çabuk geçip gidiyor yıllar!

Tam 37 yıl olmuş o günün sabahından, bugüne geçen zaman…

O günün sabahında takvimler, 15 Kasım 1983 Tarihini gösteriyordu…

Lefkoşa’nın Sarayönü meydanını hınca, hınç dolduran o ‘mahşeri kalabalık’, pür dikkat kesilmiş az sonra onlara analarının ak sütü gibi helal yeni devletin bağımsızlık bildirgesini açıklayacak, Sn. Rauf Raif Denktaş’ın açıklamasını bekliyordu…

O günün sabahında yaşanan duygular; önce 1571 de ecdadımızın Kıbrıs adasını fethi ile sonrasında ise 1960 da Mehmetçiğin adaya gelişi ile yaşanmış, 1974’ün sabahında da özgürlüğe kavuşulmuştu.

Şimdi de şanlı tarihimizin sayfalarına yeni bir şan daha ekleniyor, o günün sabahında Lefkoşa’nın Türk kesiminde yaşanıyordu…

O tarihi günde açıklamasını yapmak üzere çıkmış olduğu binanın balkonundan halkına seslenirken Sn. Denktaş’ın sağ yanında Kıbrıs Milli Davamızın milli lideri Sn. Dr. Küçük, diğer yanında ve çevresinde Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisinin tüm üyeleri ve dava arkadaşları vardı.

Rahmetli Denktaş şöyle bir etrafına bakındı, sonra da Toros Dağlarında yankılanan o eşsiz hitabet yeteneği ile halkına seslenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin kuruluş bildirgesini açıklayıverdi…

Neredeyse ömrünün tamamını Kıbrıs Türk’ünün özgürlüğüne, bağımsızlığına adayan, ecdadımızın Kıbrıs adasındaki son türbedarı, Türk Ulusunun özgür ve bağımsız yaşama karakterinin vatan topraklarımız Kıbrıs’ta ki önderi, Kıbrıs milli davamızın onurlu ve yılmaz savunucusu, devletinin kuruluşunu tüm dünyaya ilan etmişti.

Konuşmasının son cümlesi de:

‘’ İşte Devlet, İşte Bayrak’’ oldu…

Konuşması bittiğinde o mahşeri kalabalık; 20 Temmuz 1974 tarihindeki gibi Girne sahillerindeki coşkuya benzeyen deniz gibi dalgalandı. Sonra bu dalgalanmadan çıkan o muhteşem, coşku dolu ses; önce Lefkoşa Rum kesiminde duyuldu! Ve daha sonra dalga, dalga tüm dünyaya yayıldı…

İnsanlar biri, birlerine sarılmış sevinç çığlıkları atıyordu…

Neredeyse ömürlerinin tamamı mevzilerde geçen bu cefakâr, fedakâr insanlar, 1950’li yıllardan beri çekilen o acılı yılların, o kan, ateş, barut kokan sokaklarında; her evinde birkaç şehidi olan Kıbrıs Türk’ü, ilan edilen yeni devletin etrafında kenetlenmiş:

‘’Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Devletimiz’’ nidalarını tüm dünyaya haykırıyorlardı…

Onca acılı yıllar sonra, uğruna verilen binlerce şehit ile tarih aslına rücu etmiş, sonunda beklenen gerçekleşmişti.

Artık Kıbrıs’ta kurulan yeni bir Türk devleti, semalarını süsleyen ay yıldızlı bayrağımız vardı. Beklenen olmuş, Kıbrıs Türk Halkı 20 Temmuz 1974 tarihinde kavuştuğu özgürlüğünü, KKTC devleti ile taçlandırmıştı.

Aradan yıllar geçti…

Adada neler, neler değişti…

Her ne değişirse değişsin! Tarihe iz bırakan gerçekler çerçevesinde; 37 yıl önce hançeresi yırtılırcasına özgürlüklerini, bağımsızlıklarını tüm dünyaya haykıranlara, 20 Temmuz 1974 sabahı aynı amaç uğruna vatan, vazife, bayrak, namus ve şeref için aynı yemini eden, omuz, omuza savaştığımız kardeşlerime, mücahitlerime, seve, seve hayatlarını feda etmeye hazır olanlara, feda edenlerin yakınlarına, siz gazilere sesleniyorum:

Kıbrıs Türk Halkının demokratik ve yasal hakkı ile seçtikleri temsilcilerine, devletin anayasasına göre yemin eden tüm seçilmişlere, bilim insanlarına, iş adamlarına, her sabah aşının, işinin peşinde koşan tüm kardeşlerime, öğretmenlerimize, özellikle de geleceğimizin teminatı olan siz gençlere sesleniyorum:

Şöyle bir düşünün!

Şu anda yaşadığınız topraklar sizin ve geleceğinizin teminatı. Her birinizin cebinde taşıdığı kimlikte devletinizin ismi,  bayrağınızın resmi var.  Bu değerler sizin onurunuzdur, gururunuzdur.

Dağa taşa işlediğiniz, yurdunuzun her köşesinde dalgalanan bayraklar; sizin tarihe damgasını vurmuş büyük Türk Milletinin bir parçası olduğunuzu simgeleyen, devletinizi tanımlayan şeref timsaliniz, şehitlerimizin size armağanı olan en kutsal değerinizdir.

Her ne olursa olsun bu gün sahip olduğunuz ekonomik güç 37 yıl öncesine baktığınızda nereden, nereye gelindiğinin en çarpıcı kanıtıdır.

20 Temmuz 1974 sonrasında elektriğe, suya hasret geçen süreci; o dönemi yaşayanlar çok iyi bilir. Şimdilerde devletiniz gerektiğinde Rum kesimine elektrik enerjisi satıyor, Türkiye’nin pınarlarından çeşmelerinize sular akıyor.

1950’li yıllardan bugünlere gelirken, yaşanan o yokluk yıllarında çektiğiniz acıları da hatırlayın. Ama bu gün yaşamın tüm nimetleriyle dolu bir vatanınız var.

Sevgili Kıbrıs Türk’ü;

İşte yukarıda özetlediğim gerçekler, senin devletini anlatır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin varlığı, günümüzde herkesin yüzleşmesi gereken ve üzerine titreyeceği en önemli gerçektir. 

‘O Gazi Topraklar’ sana atandan, yurdunun her yöresinde dalgalanan ‘Bayraklar’, sana şehitlerimizden kalan en yüce mirastır, sahip çıkmalısın. Sahip çıkmalısın ki, gelecekte de o topraklarda sana ait olan kimliğinle var olasın.

Sevgili Kıbrıs Türk Genci:

Devletimizin yegâne teminatı ve geleceği sensin. Sen tarihi geçmişini unutmadan geleceği planlayacak en değerli varlığımızsın.  Özgürlüğün, bağımsızlığın, devletin, devletinin bu gün ulaşmış olduğu tüm değerler, devletinin kimliği, hiçbir neden uğruna göz ardı edemeyeceğin en büyük gücündür unutma.

Bu duygu ve düşüncelerle, KKTC Devletinin 37’inci kuruluş yıl dönümünü en içten duygularla kutluyor, Kıbrıs Türk Halkının adada ki varlığına katkıda bulunan ancak bugün hayatta olmayan tüm devlet büyüklerimizi saygı ve minnet duyguları ile anıyorum.

Bu aziz vatan toprakları uğuruna hayatlarını seve, seve feda eden tüm şehitlerimizi minnet ve şükran duyguları ile anıyor, aziz hatıraları önünde saygı ile eğiliyor, tüm mücahit gazi kardeşlerimi sevgi ile selamlıyorum.

‘’ Ne Mutlu Türküm Diyene’’

‘’ Ne Mutlu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yurttaşıyım’’ diyebilenlere…