Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

Çanakkale’yi Geçilmez Yapan İki Gerçek…

18 Mart 1915’te başlayan Çanakkale savaşlarının, kanla yazılan o destanın ardından tam 106 yıl geçti

Tarihten silinmek istenen bir devletin, yok edilmek istenen bir milletin toprağını, bayrağını, namusunu, şerefini, ecdadından yadigâr her ne varsa korumak adına; canını verdiği ama bu değerlerinden, vatan topraklarından bir zerresini bile düşmanına teslim etmediği bir dönemi anlatır bu zaman…

Çanakkale; Türk Milletinin vatanına sevdalı 213.882 yiğidinin, aziz vatan topraklarımız uğruna seve, seve hayatlarını feda ettiği destanın adıdır.

Bu destan; Çanakkale sırtlarında ‘’Allah’ın Adını Yürekten Haykıranların’’ kanlarıyla yazılmıştır.     

Dünya var olduğu sürece, Türk Milletini tarih sahnesinden silmek isteyen emperyalist güçler; tarih sayfalarını aralayıp, Çanakkale’yi neden geçemedik? Diye sorguladıklarında:

Büyük Türk Ulusunun vatanına, bayrağına, milletine, devletine olan sevdasını görecek, vatan bellediğimiz bu gazi toprakları ele geçirmeye kalkışmanın bedelinin ne olduğu gerçeğini bir kez daha öğreneceklerdir.

İngiliz donanmasının Çanakkale Boğazına ilk saldırıları, 3 Kasım 1914 tarihinde yapılan Seddülbahir Kalesi bombardımanıyla başlamıştır.

Bu saldırının ardından; Çanakkale seferinin fikir babası Winston Churchill’in 25 Kasım 1914 tarihinde İngiliz Savunma Konseyinde yaptığı konuşma dikkat çekicidir.

Der ki:

‘’Osmanlı İmparatorluğunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha dünkü Balkan Savaşı bozgunu bunun kanıtı değil mi? Donanmamız bir vuruşta Çanakkale Boğazı’nı ele geçirebilir. Topkapı açıklarında görülmesi bile, bu hasta adamın ellerini kaldırıp teslim olması için yeter de artar bile…’’

Ancak Çanakkale’de hem deniz savaşlarında, hem de kara savaşlarında büyük bir yenilgiye uğrayan düşmanın ve Churchill’in karşısında hiç tahmin edemediği, aklına dahi getirmediği iki gerçek vardır:

Birisi savaş meydanlarının yiğit askeri Mehmetçik, diğeri ise; Yarbay Mustafa Kemal’dir.

Mevzi savaşları olarak şanlı tarihimizde yer alan Çanakkale muharebelerinin yaşanan bu iki gerçeğin özü ve en çarpıcı yönü;   Mehmetçiğin Komutanına, Komutanın da Mehmetçiğine olan sarsılmaz inancı ve güvenidir.

Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları sırasında vermiş olduğu şu emir; Türk askerinin Komutanına olan inancını, güvenini ama daha da önemlisi; hayatını vatanı için gözünü kırpmadan nasıl feda ettiğinin çarpıcı bir kanıtıdır:

19’ncu Tümen Kumandanı Yarbay Mustafa Kemal Conk Bayırındadır. Kıyıya çıkan düşmanın gücü karşısında, cephanesi biten birliklerimiz geri çekilmektedir. Yarbay Mustafa, çekilen birliklerimizin karşına geçerek durdurur ve yere yatırır. Bunu gören düşman da duraksar ve yere yatar. İşte bu duraksama; 19’ncu Tümen Komutanı Yb. Mustafa Kemal’in ileriye hareket ettirdiği 57’nci Alay’a, kıyıya çıkan düşmana taarruzu etmesi için önemli bir zaman sağlar. Ve O Büyük Dahi; dünya savaş tarihine geçen şu emri verir:

“Ben size taarruz emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir.”

Bu emir üzerine yapılan taarruz hava kararırken sahile yakın ilk sırtlara kadar ulaşır. Böylece Çanakkale savunmasının omurgası teşekkül etmiş olur.

Bu olay için Mustafa Kemal; “57’nci Alay meşhur bir alaydır. Çünkü hepsi şehit olmuştur” der.

Böylece Çanakkale destanı kanla yazılırken, dünya savaş tarihinde de bir ilk yaşanmış olur. Çünkü hiçbir savaşta; askerlerine “size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” diyebilen bir komutan yoktur. Ölüm emrini de, tereddütsüz yerine getiren Mehmetçik’ten başka bir asker, Türk milletinden başka bir millet de bulunamaz.

Aynı taarruzları izleyen İngiliz kuvvetleri komutanı, General Hamilton ise yaşananları şöyle anlatmıştır: “Gebe dağlar Türk doğurmakta devam ediyor.’’

Evet, o destanın yazıldığı tarihte Çanakkale savaşlarının yaşandığı boğaz bölgesini çevreleyen, dağlar, taşlar, ağaçlar hülasa vatanımıza kucak açan ‘toprak ana’ dâhil, her yer Türk doğurmuştur.

Çünkü bu vatan, düşman çizmesi altında değil,  ay yıldızlı bayrağımızın altında yaşamak isteyenlerin yurduydu.

Çünkü o gazi topraklar; işgal edenlerin, mazluma zulmedenlerin değil, Allaha büyük bir tevekkülle iman edenlerin, hayatlarını vatanı için seve, seve feda edenlerin yurduydu.

Tabii ki, ‘Gebe dağlar, Türk’ten başka’ ne doğuracaktı ki?

Denizden geçemeyeceğini anlayan düşman; bu defa 25 Nisan 1915’de Gelibolu Yarımadası’na asker çıkararak şansını yeniden dener. Ancak bu teşebbüsleri karşısında yine unuttukları, hesaba katamadıkları önemli bir şey daha vardır!

Çünkü Çanakkale’deki Türk Ordusu; sadece Alman Mareşali, Liman Von Sanders’in, bir avuç Alman subayının komutasında değildir.   

Çünkü onların karşısında ölümü hiçe sayarak savaşan; bu vatanın gerçek sahipleri Mehmetçikler ve onların Türk Komutanları vardır. İşte düşmanın unuttuğu, hesaba katamadığı şey de budur.  

Allah’ın adını haykıran bu kahramanlar; İngilizlere de, Fransızlara da, tarihin en acı yenilgisini Çanakkale’de tattıracaktır.

‘’Çanakkale savaşlarında; 47.000 Fransız, 205.000 İngiliz/Hintli, Avustralyalı, Yeni Zelandalı (Anzak) Senegalli ölmüştür. (bu savaşlarda İngilizler, müstemlekelerinin askerlerini kullanmıştır..!)

Tarihe; ‘’Kanla Yazılan Destan Çanakkale’’ olarak geçen, ‘’Çanakkale Geçilmez’’ deyimini yazdıran bu savaş sonrasında şu sonuçlar ortaya çıkmıştır:

. Çanakkale Savaşı, Türk Milletine bir ‘’Mustafa Kemal’’ çıkarmıştır.

. Çanakkale Savaşı, millet olabilmemizin ulusal bilincini tüm dünyaya ispat etmiştir.

Özet olarak Çanakkale Savaşları:

Türk Milletinin yeniden doğuşunu simgeleyen; şeref ve namusunun kurtarıldığı, ulusal benliğimize kavuştuğumuz, Türk insanının yalnızca kendisine güvenmesi gerçeğini öğrendiği, bugünkü Güzel Türkiye’mizin ortaya çıkması bakımından acı ve kanla yazılmış bir destandır.

Ay Yıldızlı Al Bayraklarımızın gölgesiyle şereflenen, her karışı şühedanın aziz kanlarıyla kutsanan bu gazi topraklar; kendisini Büyük Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası olarak gören vatan evlatlarımızın çelikten pençeleriyle korunmakta, şahinden keskin gözleriyle gözlenmektedir.

Atalarımızdan bize emanet bu son yurdumuza göz dikenler, bizi bizden ayırmanın peşinde olanlar; biz kez daha Çanakkale’de yaşanan o destansı günleri hatırlamalı, Türk Milletinin vatan sevdasının ne demek olduğunu iyi bellemelidir.

(Vatan ve vazife uğruna hayatlarını seve, seve feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Aynı rütbeyi taşmaktan onur duyduğum Tüm Gazilerimize sağlık ve huzur dolu, uzun bir ömür diliyorum.)

‘’Ne Mutlu Türküm Diyene’’