Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Türkler ve Ermeniler

24 Nisan, Ermeniler tarafından îcad edilmiş ‘Ermeni -sözde- Soykırım Günü’dür.

Ermeniler târih boyunca, herkesin kül gördüğü yerde, alevler içerisinde kavrulduklarını iddia etmişlerdir. Çığırtkan azınlığın, haklı olan sessiz çoğunluğu suçlu konuma düşürmeye çalışmasının özünde bu iddialar vardır.

Selçuklu Türkleri 11. yüzyılda Kafkaslara ve bilâhare Anadolu’ya geldiklerinde Ermeniler, Bizans İmparatorluğu’nun tâyin ettiği, vâli yetkisindeki prensler tarafından yönetilen gruplar hâlinde yaşıyorlardı. Bizanslılardan memnun olmadıkları için Türklerin yanında yer aldılar. Haçlı saldırıları sırasında da Hıristiyan batıya çalıştılar. Memlukluların Kafkasya Seferi sırasında Moğollarla işbirliği yaptılar. Fâtih Sultan Mehmed Han, 1461 yılında dünya târihinde ilk olan bir uygulamayı gerçekleştirdi. Bir devlet başkanı, yayınladığı fermanla, kendi dininden olmayan bir milleti dînî açıdan teşkilatlandırdı. Ermeni episkoposluğunu, İstanbul Patrikliği'ne dönüştürdü. Böyle bir uygulamanın benzeri, Fâtih’ten sonra da insanlık târihinde görülmüş değildir. Yavuz Sultan Selim Han, Çaldıran Savaşı’nda Şah İsmail’i yendikten sonra Tebriz’de bulunan birçok zanaatkâr ve kuyumcu Ermeni’yi İstanbul’a yerleştirdi. Kanûnî Sultan Süleyman Han, Ermenilerin yaşadığı toprakların tamamını Osmanlı sınırları içine alınca Ermeniler, İstanbul’a göç ettiler. Türk’e yakışan bu asil ve cömert hareketler bunlarla sınırlı kalmadı. 1821 yılından itibâren de kendilerine devletin önemli mevkilerinde görev verildi.

Osmanlı Devleti’nin ‘tab’a-yı sâdıka / sâdık millet’ olarak bağrına bastığı Ermeniler, kendilerine yapılan iyilikleri bir müddet sonra unuttular.

1877-1878 Osmanlı – Rus Savaşı’na kadar Türklerin, Ermeni problemi yoktu. Rusya, bâzı Türk şehirlerini işgâl ettikten sonra, Osmanlı topraklarında ilerleyebilmek için Ermenilerin yardımına ihtiyaç hissetti. Gerekli yardımı alabilmek için Ermenilerin bağımsız devlet kurmalarına yardımcı olunacağı vaat edildi. Ermeniler vaatlere kandılar ve Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmalar düzenlediler. Daha da ileri giderek, Ruslarla çarpışmakta olan Osmanlı ordusunu arkadan vurmak için Ruslardan aldıkları silah ve para yardımı ile teşkilatlandılar. Hınçak ve Taşnaksutyun terör ve cinâyet örgütlerini kurdular. Bu örgütler ve örgüte dâhil olmayan Ermeniler, vatandaşı oldukları Osmanlı Devleti’ne karşı ihânet şeklinde ayaklanmalar, suikastlar düzenlediler. Ayrıca erkekleri cephede olan köyleri basıp yaşlı-çocuk ve kadın ayırımı yapmaksızın Müslüman Türkleri katlettiler, mallarını yağmaladıktan sonra evlerini yaktılar. 

Bütün isyan ve katliamlar, içeride ve dışarıda kurdurulan Ermeni komitelerince; ‘Ermenilerin Türklerce Katledilmesi’ olarak gösterilmiş; batılı ülkelere ve Hıristiyan kamuoyuna bu şekilde maksatlı olarak yansıtılarak büyük bir gürültü koparılmış, bunun için hiçbir yalandan kaçınılmamış, olaylar tahrif edilmiştir. Bugün batılı ülkelerin Türkiye aleyhine aldıkları kararların arkasında, bu yalan ve tahrif edilmiş târihî gerçekler yatmaktadır.

Gerçekleri yansıtan belgelerin binlercesi TC Başbakanlık Devlet Arşivleri’ndedir. Bir o kadarı da, Ermeni sözde soykırımının yapıldığı dönemlerde Osmanlı Genel Kurmay Başkanlığı’nın başına getirilen Alman Albay Bronsart von Schellendorf tarafından ülkesine götürülmüştür.

Ermenilerin, Sovyetler Birliği döneminde ve sonrasında Azerbaycan ve Özbekistan Türklerine, Cumhuriyet döneminde Dışişleri mensuplarımıza yönelik âdî cinâyetlerin dosyaları da hayli kabarıktır.

Osmanlı Devleti, Ermeni ayaklanmaları karşısında, her devletin yapacağını yapmamıştır. Savaş sırasında düşmanla işbirliği yapanların cezâsı mutlaka idamdır. Ermenilere sevk ve iskân politikası uygulamış, savaş dışındaki Osmanlı topraklarına yerleştirmiş ev ve arsa tahsis etmiştir.  

Bâzı olaylar vardır, insanların üzerine yapışır kalır. Kurtulmak zordur. Zaman alır, gayret ister.

Ermeni sözde soykırımı, bu şekilde üzerimize yapıştırılmıştır. Zaman gelecek, bu yaftayı üzerimizden söküp atacağız. Fakat zannedilmesin ki rahatlayacağız. Çünkü Ermeni yalanları, Şark Meselesi’nin bir parçasıdır. Şark Meselesi, dün Osmanlı Devletini parçalamayı ve yıkmayı hedefliyordu. Günümüzdeki hedefi, Osmanlı’nın devamı ve mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bölmek, parçalamak ve aralarında bölüşmektir.