Prof. Dr. Taner TATAR

Akademisyen

tatartaner@gmail.com

Yesi’den Taşmak Tuna’da Akmak: Dededen Toruna Fetih - 10

SONUÇ: ÇOKLUĞU BİRLİĞE KALBEDEN MEDENİYET

 

“Geldikti bir zamanlar Sarı Saltık’la Asya’dan

Bir bir Diyâr-ı Rûm’a dağıldık Sakarya’dan”

Yahya Kemal Beyatlı

 

Gerek Battalgazi gerekse Saltık Baba, yaşadıkları hayat ve olağanüstü mücadeleleriyle çağlar boyunca anlatılan ve hayranlıkla dinlenen hakikatli destanların kahramanları olmuşlardır. Onlar bir milletin ülküsünü, hayallerini ve rüyasını hakikat haline getiren müstesna şahsiyetlerin başında gelmektedir. Onlar rüyayı hakikate kalbederek bir medeniyetin teşekkülünde destansı kahramanlar olarak rol üstlenmişlerdir.

Medeniyet zamana uyan değil zamanı inşa edendir. Kendi soruları ve kendi cevapları olan milletler medeniyet teşekkül ederler. Tabi olanlar ise başka medeniyetlerin uydusu konumunda kalırlar. Türk milleti İslâm’la müşerref olmayı müteakip, karşı karşıya geldiği medeniyetlere meydan okumuştur. Bu süreçte öncelikle muhatabını “gelin tanış olalım” davetiyle tanımaya çalışırken; farklılıkları yok etmeyi değil onlarla birlikte var olmayı seçmiştir. Bunun en güzel örneklerini ibadethanelerin inşasındaki mekân seçiminde görmek mümkündür. Zira farklı dinlere sahip ibadethaneleri yıkmak yerine tam onların karşısında kendi ibadet mekânlarını inşa ederek meydan okumayı seçmiştir. İnancına olan güven, iman esaslarındaki sağlamlık ve davranışa yansımakla şekillenen güzel ahlâkla, muhatabını cezbetme yolunu seçmiştir. Başkalarını tanımaya yönelik tavrında, ilmi esas alan yaklaşımla sadece kendi inancını değil farklı inançları da bilmek yolunu seçmiştir. Saltık Baba’nın şahsında temayüz eden şekliyle, dört kitabı ve çok sayıda dil bilinmek suretiyle, bilhassa farklı inanca sahip olanlar içerisinde en üst makamda bulunan kişiler hedef alınmıştır. Galibiyet, önce akıl ve bilgiye dayandırılmış; sonra gönül dünyasının enginliğinde aşk ile yakılan ateşte ham olanlar pişirilerek ve gönüller fethedilerek taçlandırılmıştır.

Fethedilmiş gönüller bir araya geldiğinde ise birlik oluşur. Birliğin iki kaynağı olan akıl ve aşk birbirini tamamlar. Birliğin gerçekleşebilmesi için her ikisinin de aynı anda birarada bulunması gerekir. Birliği oluşturan bireyler sadece akıl ile birbirlerine bağlı oldukları takdirde, aklın hesapçı, aklileştirici, menfaat teminine yönelik kıvraklığı vb. işlevleri dolayısıyla birlik, menfaat ve hesap denilen ince bir iple bağlı olacaktır. Söz konusu bağ sadece aşk ile gerçekleşmiş olduğunda, sorgulanmazlık makamı tesis edilir. Bilgiden ve aklın süzgecinden geçirilmemiş temelsiz bir çatı, dışarıdan gelecek bilgi ve aklî sorgulamalarla ani bir çöküşe sebep olabilir. Bilgi ile donatılmış akıl ve sevgi ile içselleştirilmiş bir bağ, ne teslimiyet veya mahkûmiyet ne de geçici menfaat birlikteliği olacaktır; kolay kolay çözülmesi mümkün olmayan birlik gerçekleşecektir.

Saltık Baba’nın şahsında gördüğümüz, maddî ve manevî gücün birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak neşet ettiği tarihî şahsiyetlerin gayretiyle, farkların ötelendiği “birliktelik” esası üzerine temellenmiş Batı medeniyeti karşısında, farklılıkların tanındığı ve hayat hakkı bulduğu “birlik” esaslı medeniyet teşekkül ettirilmiştir. Birlik medeniyetinin temin ettiği barış ve huzur ortamı, Balkanlaşma adıyla anılan kimlik savaşları sebebiyle aranır hale gelmiştir. Geçmişte çokluğu birliğe kalbeden medeniyet, adeta bir mucize gibi görülmeye başlanmış; hakikat, destansı bir hikâyeye dönüşmüştür.

Destan yazmış bir ecdadın torunlarının, hiç olmasa yazılan destanın bir hikâyeden ibaret olmadığının şuuruna varmaları beklenir. Ancak bir buçuk asra yaklaştı ki Tuna nehri akmam diyor. Sakarya, yokuşlardan basamak basamak inerken; üzerinde Turnaların uçtuğu Tuna, gözlerden yaş diye akıyor. Sesi kısılmış Tuna gamlı, feryadını içinde yakıp Sakarya’ya hasretle bakıyor; Yaslı Sakarya ise Tuna’dan ayrı düşmekle daha da hırçınlaşıyor. Sakarya’da Battal Gazi; Tuna’da Sarı Saltuk! Dede toruna, torun dedeye hasret; analar Yasin okuyor; mirasyedi nesil, keyfe batıyor; Sakarya çare arıyor. Bir rüya ile başlayan serencam yeni rüyalarla devam ediyor. Server, gece rüyasında Hz. Peygamberi görüyor ve kendisine “İslâm’ın mumunu orada yak! Bundan böyle Rum, İslâm ile dolacaktır” buyuruluyor (Saltıknâme, 2013: 279). Her ne kadar sıkıntılı bir dönem yaşanmışsa da uyarılan çerağ ışımaya devam ediyor.

 

 

KAYNAKLAR

 

Aşıkpaşaoğlu Tarihi (1970), Atsız Neşriyat, İstanbul.

Balibar, Etienne (2000), “Bir “Yeni-Irkçılık” Var mı?”, Irk, Ulus, Sınıf, Belirsiz Kimlikler, (E. Baibar-I. Wallerstein), (Çev. N. Ökten), Metis Yay., İstanbul.

Barkan, Ömer Lütfi (ts), Kolonizatör Türk Dervişleri.

Battalnâme (2012), (Haz. Hasan Kavruk-Salim Durukoğlu), Malatya Kitaplığı, Promat Basım Yayın, İstanbul.

Berkay, Fügen (1986), “Anadolu’nun Türkleşmesi Sürecinde Malatya ve Yöresi”, I. Battal Gazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu-Tebliğler-Malatya, 22-24 Ekim 1986.

Conolly William E. (1995), Kimlik ve Farklılık, Siyasetin Açmazlarına Dair Demokratik Çözüm Önerileri, (çev.: F. Lekesizalın), Ayrıntı Yay., İstanbul.

Defterdar S. Mehmet Paşa (1990), Devlet Adamlarına Öğütler, Osmanlılarda Devlet Düzeni, (Der. ve Çev. R. UĞURAL), İzmir.

Deniz, Râsim (1986), “Kayseri’de Bulunan Yazma Manzum “Battalname” ve İçinde Geçen Bazı Destani Motifler”, I. Battal Gazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu-Tebliğler-Malatya, 22-24 Ekim 1986.

Emiru’l-Mü’minîn İmam Ali b. Ebî Talib (2010), Nehcü’l Belağa, (Der. Allame eş-Şerif er-Radî), (Çev. Ahmet Çelen), Kalem Yayınları, İstanbul.

Fuzulî (1997), Hadikat’üs-Süeda, Ermişlerin Bahçesi Kerbelâ Şehitlerinin Destanı. (Sad. M. Faruk Gürtunca), Huzur Yayınları, İstanbul.

Hacı Bektaş Veli (1996), Makâlât, (Haz. E. COŞAN), (Sad. H. ÖZBAY), Ankara.

Hall, Stuart (1998), “Yerel ve Küresel: Küreselleşme ve Etniklik” (Çev. H. Tuncel), Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi, (Der. A. D. King), (Çev. G. Seçkin-Ü.H. Yolsal), Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara.

Hoca Ahmed Yesevî (1993), Divan-ı Hikmet (Haz. Hayati Bice), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara.

Hocaoğlu, Durmuş (2003), “Küreselleşme, Küresel Köy, Küresel Yağma ve Küresel Yoksulluk”, Yoksulluk Sempozyumu, C.1, Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, İstanbul.

Koç, Yalçın (2008), Anadolu Mayası Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme, Cedit Neşriyat, Ankara.

Loomba, Ania (2000), Kolonyalizm Postkolonyalizm, (Çev.M. KÜÇÜK), Ayrıntı Yay., İstanbul.

Saltıknâme (2013), (Haz. Necati Demir-M. Dursun Erdem), Alioğlu Yayınevi, İstanbul.

Tural, Sadık (2009), “Sömürgecilik Yöntemleri ve Bunu Yıkan Atatürk”, http://turkoloji.cu.edu.tr/ATATURK/arastirmalar/sadik_tural_somurgecilik_yontemleri_ve_bunu_yikan_ataturk.pdf 02.04.2009.