Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi

27 Mayıs 1960 darbesi, Cumhuriyet târihimizin en çok tartışılan olaylarından biridir. Hareketi; demokrasinin yeniden doğuşu, rejimin kurtuluşu olarak değerlendirenler olduğu gibi, millî irâdeye silâh çekildiğini ileri sürerek mahkûm edenler de oldu.  27 Mayıs hareketi ile, Adnan Menderes’in diktatörlüğünü ilân etme eylemine engel olunduğu iddiası; hareketi haklı gösterme propagandasının şişirdiği balondur. Çünkü Menderes, erken seçim kararını bir yıl önceden almıştı.

Demokrat Parti (DP) döneminin hatâları yok muydu? Vardı elbette. 27 Mayıs ile o hatâlar düzeltilmedi, katmerlendi. İhtilâlin temel sebeplerinden biri olarak iktidarın muhalefete tahammülsüzlüğü gösterilir. Darbe yönetimi ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin bu olumsuzluktan uzak olduğunu kim iddia edebilir? CHP’nin diğer eksikliklerini de hesaba katmamız gerekir. CHP, tek parti döneminden kalma alışkanlıklarını devam ettirdi. Darbeciler milleti ve siyâsî temsilcilerini küçük ve hatta vesâyet altına alınması gerekli topluluk olarak görüyor, onları aşağılıyor ve tahrik ediyordu. Okuma yazma bilmeyenlere oy hakkı verilmemesi düşüncesi o zihniyetin en çarpıcı buluşudur.

CHP’de, iktidarı kaybetmenin oluşturduğu kırgınlıklar; hukuk târihinin acılı sayfalarını oluşturan Yassıada Duruşmaları’ndan sonra da devam etti. Üç idamı yeterli görmeyenlerin,  mahkemenin suçsuz bulduğu milletvekillerini serbest bırakılmasına tahammül edemeyenlerin sayısı hiç de az değildi.

Aynı tahammülsüzlüğü 27 Mayıs yönetiminde de görüyoruz. 14’lerin, 147’lerin ve Eminsular’ın tasfiyesi, tahammülsüz uygulamaların akılda kalanlarıdır.  Radyolardan yayınlanan Yassıada Duruşmaları’nda savunma hakkının kısıtlanması, adâletin terâzisine yansıyan çarpıklıklar olarak hatırlanıyor.