Para ve Muhasebe Felsefesi (Dursun Ali Yaz)

Dursun Ali Yaz Mesleği ile ilgili iki adet popüler bilim kitabı yazmış. Youtube videolarına rastladım. Anlattıkları ilgimi çekti ve kitaplarını okudum. Onlar hakkında yorum yapmadan bilgi vermeye gayret edeceğim.

Para

Kitap benim gibi ekonomi bilgisi zayıf kişiler için yazılmış. Yazar para konusunu fazla siyasi veya felsefi yorumlara girmeden paranın tarihi gelişmesi, paranın ne anlama geldiği ne olduğu, para konusunda ülkelerin bakış açısının tarihi değişimi, deneyimleyerek öğrendikleri ve en önemlisi ekonomi pratiği ile direkt ilişkisini Ayşe teyzeye anlatır gibi anlatmış. Ben çok faydalandım.

İlkel 10-15 kişilik avcı toplayıcı toplumda olmadığı, o gün toplanan yiyecekler veya avlanan hayvanlar aile arasında paylaşıldığı, gerektiğinde diğer kabileler ile takasla mal değişimi yapıldığını anlatıyor.

Ardından Sümer ve Mısır uygarlığında mal para (arpa veya bira), kuzeyde mal para olarak kürk, Amerika’da tütün kullanılmış.

Daha sonra tartı para olarak değerli metaller (altın, gümüş ve bronz vb.) kullanılmış. Altın veya gümüş, kalay, bakır vs. tartılıyor ve değeri kadar mal ile alışveriş yapılıyormuş.

Bir sonraki aşama Lidya buluşu, devlet tarafından gramı, boyutu aynı damgalı para basılmış. Bu para cinsi yirminci asıra kadar hâkim para olmuş. Dünyada sözü geçen, güçlü devlet veya imparatorlukların parası bilinen dünyada para olarak kullanılmış (Roma, İslam dinarı, Osmanlı parası, Çin parası vb.). Bu arada dinar ismi roma para birimi Denarius’dan geliyor. Günümüzde ABD parasının hâkim para olması gibi!

İlk kâğıt para Çin’de altıncı yüzyılda kullanılmaya başlamış. Marko Polo ile Avrupa’ya gelmiş. Fakat itibar edilmemiş. Altın veya gümüşün ayarında oynamalar yapılması, bunu ancak uzmanların anlayabilmesi nedeniyle güvenilir kuyumculardan, bankerlerden banka çeki sayılabilecek altın karşılığı kâğıt para kullanıma girmiş. Daha sonra başta İngiltere ve Fransa’da olmak üzere altın karşılığı olarak kâğıt para kullanılmaya başlanmış. Fakat devletlerin fazla para basması ve enflasyon nedeniyle kullanımı sınırlı kalmış. Kalpazanlığın kolay yapılması da kâğıt para kullanımına engel olmuş. ABD istihbarat kurumu CIA’nın öncü kuruluşu kalpazanlıkla mücadele için kurulmuş.

Kâğıt para 20. Yüzyıldan itibaren hâkim para konumuna gelmiş. Altın karşılığı değil de üretim gücü karşılığı olarak para basılmaya başlanmış. Para basma yetkisi giderek hükümetten bağımsız merkez bankaları eliyle yapılmaya başlanmış. Tam bağımsız merkez bankası olmasa da merkez bankanın bağımsızlığı paranın itibarını (değerini) etkilediği için ülkeler merkez bankalarını bağımsızlığına önem vermiş. Bu nedenle merkez bankalarının hazine payı fazla olsa da özel kurum ve bankaları yönetime girmesi için ortak edilmiş. Günümüzde tüm merkez bankaları komplocuların söylediğinin aksine hepsi hazineye denetiminde ve karın çok büyük kısmı hazineye aktarılıyor. Türkiye diğer ortaklara kar vermiyormuş.

Bir sonraki aşama kaydi para, günümüzde basılı banknotun gelişmiş ülkelerde yirmi katı ülkemizde daha fazla sanal/dijital/kaydi para bulunuyor. Artık para basmak gerekmiyor. Merkez bankası bir bilgisayar işlemi ile piyasaya para sürebiliyor.

Bu arada tüccarın kullandığı bono veya kambiyo senedi (Türkiye’ye özel vadeli çek dahil), özel kurumlarım sattığı tahvillerinde bir çeşit para basma işlemi olduğunu biliyor musunuz?

En son yeni kripto para çıktı. Bu konuda yazar fazla yorum yapmamış. Diğer para çeşitlerinden farkı ardında devlet güvencesi olmaması, değerinin çok değişken olması, her yerde ve herkes tarafından kabul edilmemesi en büyük dezavantajları. Devletlerin senyoraj hakkı olarak para basma yetkisini devretmeleri bana göre imkânsız.

Yazar paranın ne anlama geldiğini, para konusunu anlamadan ekonominin anlaşılamayacağını, ekonomik geri kalmışlığımızın üretim ve para ilişkisini henüz tam kavrayamadığımızdan olduğunu ifade ediyor. Sağlam ve güvenli bankaların ve tabii ki faizin Avrupa’nın gelişmesine ve sermaye birikimine çok katkısı olduğunu belirtiyor. Amerika da ise finansmanın daha çok borsa üzerinden ve daha sağlıklı yapıldığı ifade ediliyor. Bu nedenle mortgage krizini kolay atlattığını belirtiyor.

Kitap para, ekonomi ve paraya bakış açımı değiştirdi. Faydalı bir kitap okumanızı tavsiye ederim.

Muhasebenin Felsefesi

Yazar muhasebe mesleğine felsefi bakış açısı ile incelemiş. Bu kitap biraz daha ilmi, felsefi yorumlar ve çıkarımlar var. Fakat bir akademik kitap değil, yani herkesin anlayacağı şekilde yazılmış.

Muhasebe mesleğine felsefi açıdan bakmış. Muhasebenin ne olduğu, var olma sebebi (ontoloji), bilgileri nasıl elde ettiği, nasıl bilebildiği, tarihten günümüze gelişmesi ve gelecekte meslekten neler beklendiği (epistemiyoloji), muhasebe mesleği yaparken topluma, devlete ve müşteri (yazar bu terimden hoşlanmıyor) ya da hizmet verilen kurum veya kişiye karşı sorumlulukları, meslek üyelerinin birbirlerine karşı sorumluluğu, hangi etik kuralların uygulanacağı ve etik kuralların tarih içinde değişimi ve geleceği (aksiyoloji/etik) konusunu ayrı ayrı incelemiş. Bir muhasebe kitabı olmasına rağmen bir hekim olarak ben bir mesleğe nasıl felsefi bakılması gerektiği, muhasebe mesleğinin sorunlarının aynı zamanda hekimlik mesleğinde de (büyük ihtimalle diğer mesleklerde de) bulunduğu anladım. Bu sorunların ülkemizin gelişmişlik düzeyi ve toplumun kültürel bakış açısı ile doğrudan bağlantılı olduğunu gördüm. Muhasebe mesleğinin ülkenin ve dünyanın ekonomik, kültürel ve teknolojik gelişmişliği ile paralel ihtiyaçlarının, beklenenin, usul ve amaçlarının değiştiğini anlatıyor.

Bu kitap yazarın da belirtiği üzere bir ufuk açma, bundan önce yapılan dünyada ve ülkemizde yapılan çalışmaları değerlendirme, ileride yapılacak inceleme ve çalışmalara kaynak olma amacı ile yazılmış. Kitapta muhasebe ve meslek felsefesi ile ilgili fazlaca bilgi ve yorum olduğu için bu yazının kapsamını aşıyor.

Muhasebe, ekonomi, meslek, profesyonellik ve bunlara kültürel bakış açımızın ülkemizin geri kalması ile ilişkisini direkt bahsedilmese de kavradım. Bu kitap diğer kitaptan daha ufuk açıcı buldum. Felsefi ve kavramsal düşünmeyi beceremediğimiz için felsefeyi bir mesleğin yani hayatın içine dahil ederek felsefeyi daha anlaşılır kılmış. Aslında mesleki tartışmalarımızda hekimler bol felsefe yapıyormuşuz da haberimiz yokmuş. Felsefenin nasıl yapılması gerektiğini kısmen anladım. Felsefeye olan saygım arttı. Bu kitabı sadece muhasebeciler değil herkes okumalı!