*Gerçek Bir Baba Masalı…*

*Aileni seçemiyorsun*; eşini, dostunu, arkadaşını, işini seçebildiğin gibi…

Bu yüzden hayatın en büyük piyangosudur aslında doğduğun yer, doğduğun aile, doğduğun zaman, doğduğun şartlar.

Şahsi gelişimin, seçtiğin yollar, toplum içinde edindiğin yerin,   bütün temelleri seçemediğin “o aile” ortamında filizlenir. Ailen neyse sen de o sundur. Soğanın zarları gibi üst üste eklediklerin senin sonradan kazandıklarındır, üretimindir, ama soğanın cücüğü, ailen soyun sopundur.

Baba, soyunun senden önceki son temsilcisidir. O yüzden onun ismini, soy ismini ölene kadar “gururla” taşırsın.

Baba gururdur. Atalarının izinde yürüyen, soyu onlardan emanet alan daha da iyiye ileriye taşıyandır.

Baba ailenin kalesidir. Güvenliktir, korumaktır, kollamaktır.

Baba avcıdır. Doyurandır, yetirendir. Bölüşen, bölüştürendir.

Baba ulu bir çınar ağacıdır. Soyunun köklerine, toprağına sımsıkı sarılırken; geleceğini göklere yıldızlara arşa yükseltmek için gövdesini sapasağlam dimdik ayakta tutandır. Yılmaz, yıkılmaz, vazgeçilmezdir.

Baba kendini hep “küçücük hissettiğin” kocaman bir kucaktır.

Baba bakışlarıyla döven, gözlerinin bebeğiyle sevendir.

Baba kural koyan, sonra bu kurallara istisna getirendir.

Baba evin direği, uzaktan kumandanın sahibidir.

Baba bisikletin arkasından koşturan, debriyaj ile gazın kavrama noktasını bıkmadan usanmadan anlatandır.

Futbol kurallarını özellikle off-side ‘ı öğretirken gözleri parlayan, evdeki tamirat işlerini sürekli ertelerken anneyle göz göze gelmeyendir.

Sen üzüldüğünde dağları deviren; sen mutlu olduğunda dünyayı ekseninden oynatandır.

“Baban duymasın” repliğinin baş solisti olmasına rağmen duymazdan- görmezden gelmeyi başarabilen Dünyanın en iyi oyuncusudur.

Çocukluğunun kahramanı; gençliğinin uyaranı, evden ayrıldığında nasihatleri ile kulağının küpesidir.

Baba bir kelimelik özettir aslında. Dile gelmeyen duyguların tercümanıdır.

Anlar; kirpiğinin düşmesinden, saçının telinin titremesinden ama sormaz ona anlatmanı sabırla bekler.

Baba bir örgüdür, bir ters bir düz, seni iyiye, kötüye hazırlayandır. Aslında tersi ters, düzü dümdüzdür bilirsin ki, içten pazarlık yoktur. O yüzden dürüst dosdoğru adamlara “baba” derler.

Geleceğin için, sağlığın için, evliliğin için, işin için kaygılanan, her şartta kapı gibi arkanda durandır.

Baba doğulmaz, baba olunur. Bebeğin ana rahmine ilk düşmesiyle sağa sola koşturmaları başlar, aşeren anneye erik bulur, sırtını ovar, bebeğin hareketlerini hissetmeye çalışır, doktora götürür, ilgi odağının artık kendisi olmadığını idrak etmeye çalışır. Bebek kucağa alındıktan sonra yerine göre, da gaz çıkarma, altını değiştirme işlerini halleder. Gerçek anlamda bebekle ilk bağ bebeğin babaya o ilk muhteşem gülümsemesiyle başlar. İkinci çok önemli bağ ise, “Ba-ba-ba” heceleriyle sonsuza kadar çözülemeyecek bir yumak düğümdür. Babalık tam o zaman başlar.

Baba hem sevmeyi öğreten, hem sevgiyi göstermeyi öğretendir. Bir baba çocuklarına ve çocuklarının annesine “gerçek sevgisini” gösterebiliyorsa işte o müthiş bir örnektir. Sevgiyi göstermenin zayıflık değil MERHAMET olduğunu gösterir ve bu duygunun ilk mimarıdır.

*Merhametli bir babanın çocukları, hakka, hukuka, kadına, hayvana, emeğe doğuştan saygılı olmayı öğrenir böylelikle…*

Baba “gözyaşını” içine akıtan, “korkusunu” iliklerine saklayan, “memnuniyetini” dudaklarına mühürleyendir. Duyguların en iyi yönetmenidir

Tanıdığım tanımadığım babalıklarına büyük saygı duyduğum bütün “BABA GİBİ BABALARIN” Babalar gününü yürekten kutluyorum.

 

ALINTIDIR