Yine Yalan Üzerine

Ülkemizin dört bir tarafı yanıp, ormanlarımız içindeki canlılar ile birlikte kül olurken, yalan üzerinden muhalefet edenlerin piyasaya sürdükleri yalanlar ile prim yapmaları sade bir vatandaş olarak, beni ziyadesiyle rahatsız etmektedir.

Yapılan açıklamalarında bir seviyesi olması icap etmez mi ?.

Görünüşü insan olup, ancak yapıp ettiklerine bakıldığında yüzüne bakılmayacak olan insanların, yalan kaynaklı havadisler üzerinden meydana getirilen yalan rüzgarlarının etkisi ile yayıldıkça yayılan yangınların savrulduğu yerleri gördükçe bir vatandaş olarak sadece üzülmüyorum aynı zamanda kahroluyorum.

İsmini yazmaya değmez, müptezel bir köşe yazarı, bir yazsında aynen,

“Darbeye pek ihtimal vermem. Zira, darbe ihtimalini en az görenlerdenim. Darbe hem de bugünün koşullarında darbe yapabilecek kabiliyet yok.  Teknik açıdan darbe yapmak bana göre çok zor. Peki neler olabilir?. Tayyip Erdoğan’ın gitmesi içi çok büyük bir halk öfkesinin olması lazım. Büyük bir doğal afet, büyük bir deprem, büyük başka doğal bir afet, çok büyük sel, çok büyük yangınlar… Hani Avustralya’yı yakan yangın vardı ya, ülkenin her tarafı neredeyse (yanarak kül olacaktı).. O kadar büyük yangınlar, deprem, çok büyük can kaybına yol açacak bir sel felaketi gibi… Ama esas en korkutucu olanı, Türkiye’nin düşmanla tutuştuğu bir sıcak savaşta ordusunun mağlup duruma düşmesi, askeri başarısızlık elde etmesi. “ diyor. Şimdi bunu diyen vatan millet, Devlet düşmanı bir yazara ben diyeyim. Hakkında söyleyecek müsait bir kelime bulamıyorum. Bu sebeple, durumunu önce Yüce Allah’a, sonrada değerli okuyucularımın takdirlerine arz ediyorum.

Devlet ve hükümet aleyhine olabilecek bir zerre miktarı kadar haber, mikroskop altında öyle bir büyütülüyor ve kocaman bir ucube haline getirilerek pazarlanıyor ki, şaşmamak mümkün değildir.

“Dinde yaya, imanda piyade olan bu yaratıklar” (Ali Akben Yeni Akit ) için Peygamber Efendimizin, “Benim ümmetim asla yalan söylemez” sözünün ne bir önemi, ne de bir değeri bulunmaktadır

Ehemmiyetine binaen, şu hususu ifade edeyim ki,  atalarımızın “ BU DA GEÇER YAHU “  dedikleri gibi elbette, bugünlerde geçecek ve yaşayanlar geçmişte olduğu gibi yine yalancının mumunun yatsıya kadar dahi varmadan söndüğünü görecek, görmesine de ancak, bıraktıklarını temizlemek yine vatandaşlarımıza düşecektir.

Yangında yok olan canların gündem olması bu kesime prim getirmediği için nerede ise, hiç konuşulmadı.

Konuşulanlara baktığımızda ise, üç beş cümle ve ayni şeyler tekrarlanıp durdu. Helikopterlerin uçaklara göre daha doğru bir tercih olmasının bilimsel temelinin olmasına rağmen, hiçbir değeri ve ehemmiyeti yokmuş gibi hiç şekilde üzerinde durulmadı.

Maşallah, papağan gibiler.

Uçaklar niçin kullanılmıyor?.

Ormanları niçin korumuyorsunuz?

Ormanları turizme açıp, otel yapmak için mi yakıyorsunuz?  ( El insaf. )

Yakanlar ile alakalı olarak ise, her hangi bir sorgu sual yok

Devletin Orman Bakanı canlı yayında bu konular hakkında sorulan bütün sorulara en ince teferruatına kadar samimiyetle cevap veriyor. Orman Bakanının bu konu ile alakalı olarak söyledikleri hususlar ezcümle şudur.

“3 uçak, 9 İHA, 1 insansız helikopter, 1 yangın söndürme tankı, 38 helikopter, 680 arazöz, 55 iş makinesi ve 4 bin personelle yangınla mücadele ediyoruz.”

Eski yıllarda Türkiye’nin askerinde İHA yoktu ki, Orman Bakanlığında İHA olsun. Önceki yıllarda hiçbir kurumun insansız helikopteri yoktu ki, yangınla mücadelede de insansız helikopteri olsun. Orman Bakanı ayrıca, teşkilat da 27 olan helikopter sayısını 39 a çıkardıklarını söylemektedir.

Kaldı ki, THK nın elindeki uçaklar saat de 12 ton su atıyor en fazla. Elimizdekiler ise, 84 ton, 7 misli su atıyor. Havada neyi uçurduğumuz değil yere, ne kadar su attığımızın önemli olması lazım”

Ayrıca,  orman yangınları sadece memleketimiz de  olmuyor.. Birçok Avrupa Ülkelerinde de yangınlar meydana gelmektedir. Bu ülkelerde 10 yıllık ortalama yangın başına yanan alan miktarı Yunanistan’da 41.91 hektar, İtalya’da 12.72 hektar, İspanya’da 6.83 hektar, Türkiye’de 3.73 hektardır. Yunanistan da nerede ise Türkiye’dekinin 10 katı orman yangını meydana gelmiş bulunmaktadır.

İşte bu doğruları yazacak, söyleyecek ve gerekirse, bu yalanlarını yüzlerine vuracak cesareti gösterebilen insanları da yalan kampanyası ile susturmaya çalışıyorlar.

Memleketin muhtelif yerlerin de meydana gelen ve hepimizin yüreğini yakan, orman yangınları sebebiyle, bugün sosyal medyada birbirlerini, tebrik eden veya orman kundaklamak üzereyken suç üstü yakalanan teröristlerin varlığına rağmen, yangınları PKK nın çıkardığını gizlemek suretiyle, siyasileri suçlamaktadırlar.  Söylenen yalan havadisleri, yapılan bu ihanetleri anlamak ve kabullenmek mümkün değildir.

Netice itibariyle, dinimize göre, yalan söylemek günahtır. Bilhassa bile bile yalan söylemek büyük bir günahtır. İnsanları küçücük menfaatleri için bile olsa, kandırmak için yalan söylemenin vebali büyüktür. Tabii ki, anlayan ve inananlar için.