Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

‘Tatar’ Kelimesinin Kökeni, Tatarlık – Türklük…

Dünya üzerinde Tatar adlı bir ırk, bir kavim, etnik grup ve millet yoktur. Buna rağmen Kırım ve Kazan’da yaşayan soydaşlarımız Tatar olarak anılmaktadır. Bu isimlendirmenin kökten yanlış olduğu elbette iddia edilemez. Ancak ne kadar uygun olduğu tartışılabilir. Bu yazı ile böyle bir tartışmanın kapısının aralanması murad edilmiştir. 

Tatar kelimesi, farklı zamanlarda değişik anlamlar için ve farklı yazılışlarla kullanılmıştır. Kelime, ilk defa, Türklere ait ilk yazılı metin olan ve 732 yılında hazırlanan Orhun Kitabeleri’nde yer almıştır. Burada Tatarların bir Türk boyu olduğu belirtilmektedir.  Bilindiği gibi boy, bir siyâsî teşkilâta bağlı kabile demektir. Kabile kelimesi ise bir çekirdek aile etrafında toplanmış, bu aileden birinin reisliğini kabul etmiş akraba fertlerin oluşturduğu topluluktur.

Çin kaynaklarında Tatar kelimesinin geçtiği en eski belge 840 yılına aittir. Kelime burada Ta-ta şeklinde yazılıdır. Belgelerden öğrenildiğine göre bu dönemde Tatarlar, Çinlilerle ve Moğollarla savaşmışlar, Göktürklerle ve Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra Uygur Devleti ile yakın ve dostâne ilişkilerde bulunmuşlardır. İlişkilerin en önemlisi, 958 yılında Tatarlarla Uygurların birleşerek Hitay Devleti ile savaşmaları şeklinde gerçekleşti. Yine Çinlilere ait bâzı kaynaklarda bir Tatar Devleti’nden söz edilmekte ve bu Tatar Devleti’nin Uygur Devleti ile birlikte, bölgedeki demir mâdeni ocağını 1070 yılına kadar işlettikleri belirtilmektedir. Uygurlarla Tatarlar arasındaki ilişki o kadar kuvvetli idi ki, Çinliler, Uygur elçilerini kayıtlara Tatar olarak geçmişlerdir. Tatarlar o dönemde Şato Türkleri ile de sıkı ilişiler içindeydiler. Hatta Tatarların bir bölümü, evlilikler sebebiyle Şato Türkleri ile kaynaşıp asimile oldular. Sonraki yıllarda Çinliler, Tatarları, Şato Türkleri olarak belgelerine kaydettiler.

Göktürkler ve Uygurlar döneminde yaşayan Tatarların büyük bir bölümü Cengiz Han tarafından imha edilmiş, kurtulabilen bir gurup, bölgeden kaçarak Bu günkü Kırım topraklarına ve Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Küçük bir grup ta, diğer boylar arasına karışıp asimile olmuştur. Buna rağmen Çinliler, Tatar ismini kullanmaya devam etmişlerdir.

Tatarlar, târihin hiçbir döneminde endogami uygulamadılar. Disiplinli, teşkilâtçı ve güçlü insanlardı. Sâhip oldukları meziyetler sebebiyle kabile ile ilgisi olmayan kişiler de kendilerini Tatar olarak tanıtıyorlardı. Tatar adının yaygın ve tercih edilen bir kabile adı olarak kullanılmasının sebebi bu olsa gerek.

Çinliler; Tatarları Şor Türkleri ve Uygurlar ile karıştırdığı gibi, Çevrede yaşayan bütün Türkleri ve Moğolları Tatar olarak adlandırıyorlardı.

Reşidüddin Fazlullah tarafından 1310 yılında tamamlanan ve modern anlamda ilk dünya târih kitabı olarak kabul edilen Câmiu’t-Tevârih isimli eserde de Tatarların bir Türk boyu olduğu yazılıdır. Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügatit-t-Türk’te Tatarların, Başkırdların komşusu olduğunu belirtir. Sayısını 24 olarak açıkladığı Türk boyları arasında Tatar ismine yer vermiyor. Bu bilgi bizi, Tatarların Türk olduğu hükmüne ulaştırır.