Prof. Dr. Hacı DURAN

Akademisyen

duranhaci@gmail.com

İsrail Hıristiyanları ve Siyonizm

İsrail’de çok az sayıda Hıristiyan yaşıyor. Buna karşılık Hristiyanlık burada doğdu. İsrail vatandaşı Hıristiyanların oranı İsrail’in kuruluşundan bu yana azalmaya devam ediyor. İsrail Hıristiyanları birçok konuda dünyadaki diğer dindaşlarıyla ters düşüyorlar.

Din İsrail’de önemli bir sosyal role sahiptir. İsrail’deki çatışmalar ve İsrail’in işgal politikaları tamamen dini inançlardan kaynaklanmaktadır. Buna karşılık İsrail’in kurucuları Laik batı kültürünün uzantılarıdır. Müslümanlar için, Hicaz’dan sonra en mukaddes mekanlar İsrail’de bulunuyor. Aynı durum Hıristiyanlar ve Yahudiler için’ de geçerlidir. Yani Hıristiyanların ve Yahudilerin de en kutsal mekânları İsrail’in hegemonyası altındadır.

Hıristiyanlar açısından İsrail ülkesi ve İsrail’in hegemonyası altındaki Filistin toprakları, Hz. İsa’nın doğduğu, yaşadığı, tebliğ yaptığı ve kurban edildiği kutsal alanlardır. Her Hıristiyan dünyanın neresinde olursa olsun bu topraklardaki tarihi kentleri, yolları ve dağları bilir ve oralara karşı hayranlık duyar. Bundan dolayı olsa gerek, Papa’lar Kudüs’ü mutlaka ziyaret ederler, buradaki tarihi ve mukaddes mekânlarda iki bin sene önce yaşananları cemaatleriyle yeniden tekrarlarlar.

İşin tuhaf tarafı ise şudur: Dünya geneline göre İsrail’de çok az Hıristiyan yaşamaktadır. Mesela Orta Doğu ve Kuzey Afrika İslam ülkelerinde toplam nüfusun %4’ü Hıristiyan iken, İsrail’de ise bu oran sadece %2 civarındadır. Bu şu anlama geliyor, Hıristiyanlık doğduğu topraklarda varlığını sürdüremiyor. Hz. İsa’nın mukaddes mekânları olarak bilinen mabetler, insanları kendine yeterince bağlamıyor. İsrail ve Filistin Hıristiyanları özellikle İsrail kurulduktan sonra yeni şartlara uyum sağlamakta en fazla zorlanan grup olmuşlar. Çünkü nüfus oranlarına bakıldığında sayıları gittikçe azalan cemaat, bölgenin kadim Hıristiyan nüfusu olmuştur. Özetle, İsrail kurulduktan bu yana Hz. İsa’nın mekânını bekleyen Hıristiyanlar gittikçe azalıyor.

Yine herkese çok ilginç gelecek bir başka durum ise, İsrail vatandaşı Hıristiyanların İsrail devletine, Müslümanlara ve Araplara karşı takındığı tutum, dünyanın batı ülkelerindeki Hıristiyanların ve küresel imajların takındığı tutumdan çok farklıdır. Batı Hıristiyanları, Katolik, Protestan ve Ortodoks farkı olmaksızın, İsrail’e sempatiyle bakarken Müslümanlara, Araplara, Türklere ve özellikle Filistinlilere nefretle bakma eğilimindedirler. Fakat Filistin’in bölgede sayıları gittikçe azalan bu kadim Hıristiyanları, dünyanın diğer Hıristiyanları ile aynı görüşü beslemiyorlar. Onlar dünyanın diğer Hıristiyanları ile çok ters düşüyorlar.

Becka A. Alper, Pew Araştırma Merkezi adına yaptığı bir araştırmaya dayanarak, İsrail vatandaşı -ki İsrail nüfusun %2’sini oluşturuyorlar- Hıristiyanların durumunu beş başlıkta sıralamış. Özetle onun yazdıklarından çıkan sonuçlar şunlardır:

1 - İsrail vatandaşı Hıristiyanlar, Hıristiyan olduklarına inanmakla birlikte, sosyal ve etnik olarak kendilerini İsrail vatandaşı olan- ki İsrail nüfusunun %14- Müslümanlarla birlikte, Arap olarak tanımlıyorlar. Bu durum, onların siyasi ve etnik olarak kendilerini doğulu olarak tanımladığı anlamına gelmektedir. Batı Hıristiyanları ile sosyal ve kültürel olarak aynı tutumu benimsemiyorlar. İsrail’i fanatik bir Yahudi devleti ve işgalci olarak görüyorlar.

2 – İsrail vatandaşı Hıristiyanlar, İsrail’e karşı Müslümanların ve Filistinlilerin takındığı tutumu benimsiyorlar. İsrail’in demokratik bir devlet olmadığına ve bir Yahudi devleti olduğuna inanıyorlar. Mesela, Müslümanlar arasında İsrail’i demokratik bulmayan ve bir Yahudi devleti olarak görenlerin oranı, %63 iken, bu oran Hıristiyanlar arasında %72 olmuştur. İşin daha da ilginç tarafı İsrail vatandaşı bu küçük Hıristiyan azınlığın %86’sı, ABD’nin İsrail’i desteklediğini söylerken, bu oran İsrail vatandaşı Müslümanlar arasında %75’te kalmıştır. İsrail’in barışçıl davranmadığını söyleyen Hıristiyanların oranı %79 iken, bu oran Müslümanlarda %61 olmuş. Bu oranlara bakarak İsrail vatandaşı Hıristiyanların kendilerini İsrail tehdidi altında görme eğiliminin, Müslümanlardan daha yüksek olduğu söylenebilir.

3 - İsrail vatandaşı Hıristiyanlar arasında kendilerini dindar olarak tanımlayanların oranı, %57, Müslümanlar arasında kendini dindar görenlerin oranı %68, Yahudilerde ise bu oran %70 çıkmıştır. Bu orana göre, İsrail’de Yahudiler ve Müslümanlar arasında dindarlık eğilimi yüksek iken, Hıristiyanlar arasında bu oran düşüktür. Sayıları azalmakla, en kutsal mekânlarda bulunmakla ve kendilerini Siyonist tehdit altında görmekle birlikte yeterince iyi birer dindar Hıristiyan olmadıklarını da söylemiş oluyorlar. Araştırma İsrail vatandaşı Yahudiler, Müslümanlar ve Hıristiyanlar dindarlık düzeyleri ve ibadet etme sıklıkları bakımından bir birleriyle karşılaştırılmış. Arkaik bir azınlığa dönüşen Filistin Hıristiyanları, kiliseye gitme ve ibadet etme oranları bakımından da en az dindar olan grup olmuşlar.

4 - İsrail vatandaşı Hıristiyan cemaat, kendisiyle Yahudiler arasına grupsal sınırlar koymaktadır. Çocuklarının Yahudilerle ve Müslümanlarla evlilik yapmasını istemiyorlar. Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlarla sınırlı sosyal ilişki kuruyorlar. Birçoğu Müslüman ve Arap dostu olduğunu belirtmekle birlikte, cemaat olarak itikadi ve sosyal sınırların korunmasından yana tavır almışlardır.

Siyasi ve kültürel olarak Müslümanlar ve Araplarla birlikte, İsrail ve ABD karşıtı görüşleri benimseyen Hıristiyanların, sosyal aidiyet olarak cemaat değerlerini ve inançlarını önemsemeye devam ettikleri anlaşılmaktadır.

5 - İsrail vatandaşı Hıristiyanlar, dini sembolleri evlerinde ve bedenlerinde taşıma konusunda ise dünyanın diğer Hıristiyanları ile mukayese edildiğinde daha mutaassıp bir görüntü veriyorlar.

Araştırmanın sonuçları hakkında şunlar söylenebilir: İsrail vatandaşı Hıristiyanlar, İsrail’in Arap topraklarını işgal ettiğine inanıyorlar, bu konuda Filistinlilerle ve Müslümanlarla aynı tutuma sahiptirler. İsrail’i kendi kutsal mekânları için bir tehdit olarak görüyorlar. Amerika ve Avrupa Hıristiyanlarının İsrail’e destek vermesini doğru bulmuyorlar. Onların İsrail’e karşı takındığı bu tutum büyük oranda Arap milliyetçiliğine olan bağlılıklarından kaynaklanmaktadır. Kendilerini dindar görmedikleri halde İsrail’e tepki duymaları geleneksel İslam medeniyeti dönemlerimden kalma birlikte yaşama tecrübelerine duydukları özlemden kaynaklanmış olabilir.

İsrail’in tarihi metaforlarla inşa edip güncelleştirdiği Siyonist politikanın dayanılmaz bir tehdit ve yıkım olduğunu doğrudan tecrübe ediyorlar. Bundan dolayı Siyonizme karşı çıkıyorlar. Ancak ABD ve Avrupa Hıristiyanları Siyonizm’in kutsal mekânlar için nasıl bir tehdit olduğunu yaşayarak öğrenemiyorlar. Onlar Filistin’de olanları politikacılardan, gazetelerden ve küresel imajlardan öğreniyorlar. Bundan dolayı Siyonizm’in Kudüs için ne demek olduğunu inançlarına aykırıda olsa öğrenemiyorlar.