Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

İktisâdî Durumumuz - 1

İnsanlar, ihtiyaçlarını gidermek için çalışırlar. Fakat; toplum nizamını sağlamak, iç ve dış güvenliği temin etmek, adâleti gerçekleştirmek, eğitim ihtiyaçlarını karşılamak, Şahısların iktisâdî faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için gerekli altyapı hizmetlerini yapmak gibi ihtiyaçlarını, insanlar çok pahalıya mal olacağı için kendileri karşılayamazlar. 
Bu ihtiyaçları devlet karşılar. Devletin karşılayacağı ihtiyaçlar da sonsuzdur. Bu sonsuz işleri - hizmetleri yapmak için gerekli tatmin vâsıtaları ise sınırlıdır.

Böylece, devlet ekonomisi denilen kavram ortaya çıkıyor.

Devlet, ekonomisini yıllık bütçelerle yürütmeye çalışır. Sağlıklı bir bütçe hazırlanırken, önce gelirler belirlenir. Sonra bu gelirlerin, ihtiyaç ve önem sıralamasına göre nerelere harcanacağı tespit edilir. Dünyadaki birçok ülkede ve bizde tam tersi oluyor: Önce giderler belirleniyor. Sonra da bu giderlerin, hangi gelirlerle yapılacağı araştırılıyor. Bütçenin gelir tarafı toplamı ile gider tarafı toplamının aynı olması lâzım. Yapılması düşünülen giderleri karşılayacak kadar gelir bulunamayınca, aradaki fark, bütçe açığı olarak kaydedilip bütçe bağlanıyor. Bütçe açığı; artırılan ve/veya yeniden konulan vergilerle, iç ve dış borçlanma yolu ile kapatılıyor.

Devlet borçlanınca, borç aldığı paralar için faiz ödüyor. Faiz, dinimizin yasakladığı, haram kıldığı bir nesnedir. Konunun bu yönünü din adamlarına bırakıp, biz konumuza dönelim.

Ekonominin şartlarına göre, borç alınan para ile yatırım yapılır ve o yatırım ile ana para ve faizini ödeyecek miktarda gelir elde edilirse, mesele yoktur. Fakat alınan borç, cârî gider olarak adlandırılan; işçi - memur - emekli maaşları, kiralar, taşıt masrafları... gibi gelir getirmeyen işler için kullanılıyorsa, ekonomik olumsuzluklar başlamış demektir. Eskiler buna  ‘fasit dâire’  diyorlardı. Bir zamanlar  ‘sarmal’  denildi. Şimdilerde ‘kısır döngü’  deniliyor.

Günümüzde, iktisâdî kriz olarak adlandırılan yaşadığımız olumsuzlukların sebebi, cârî giderleri ödemek için yapılan borçlanmalar ve onların faizleridir.

Doktorlar, ‘Teşhis yanlış ise, tedâvi mümkün değildir.’ Derler. Onun için ekonomideki hastalığı iyi ve doğru teşhis etmemiz gerekiyor.

Ekonomi, bir sosyal olgudur. Sosyal oluşumlar, tek bir sebebe dayandırılamaz. Yaşadığımız olumsuzlukların elbette başka sebepleri de var. Savurganlıklar, hortumlamalar, yatırım yapılmayışı ve/veya verimsiz yatırımlar, popülist politikalar... gibi.

Bütün bu aksaklıkların çâresi var. Hiçbir problemimiz çözümsüz değil. Çözüm, devletimizi idâre eden hükümetlerin ve onların tâyin ettiği üst düzey bürokratların uygulamalarıyla sağlanacak.

Nasıl sağlanacak?                                                                                                                                                        (Başka bir yazıda ele alacağım.)