Dr. Sakin ÖNER

Eğitimci

Atsız, Cumhuriyet Dönemi Türkçülüğünün Önderidir

Aramızdan ayrılışının 46. Yıldönümünde Hüseyin Nihâl ATSIZ (12 Ocak 1905 - 11 Aralık 1975),   Türkçü ilim, fikir ve kültür insanı, tarihçi, Türkolog, şair ve yazardır. Türk milletinin tarihiyle eşit bir yaşa sahip olan Türk milliyetçiliği fikrinin, 20. yüzyılda Ziya Gökalp’ten sonraki en kuvvetli temsilcisidir. Türkçülük fikrini ve Türk ülküsünü yayma gayesi  peşinde kalemi ile yaptığı yarım asırlık mücadelesi onu, Türkçülük fikrinin Cumhuriyet dönemindeki önderi yapmıştır.  

Atsız’ı, çağdaşı ve önceki dönemlerdeki Türk milliyetçilerinden ayıran en önemli özelliği, ömrü boyunca inandığı dava ve  bağlandığı ülküler yolunda her türlü fedakârlığı göz önüne alarak yılmadan ve yorulmadan cesaretle mücadele etmiş, her türlü mağduriyeti yaşamış, ama haysiyetli ve asil duruşunu asla değiştirmemiş  bir eylem insanı olmasıdır. Çıkardığı dergiler, kurduğu teşkilâtlar, yazdığı şiirler, romanlar ve makalelerle millî şuur ve ruh sahibi Türkçü ve ülkücü bir aydınlar neslinin yetişmesine büyük katkı sağlamıştır. Atsız, Türkçü mücadelenin nasıl yapılacağı konusunda rol model olmuştur.

3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olaylarının Türk Milliyetçiliği Tarihi’nde önemli bir  yeri vardır.  Atsız’ın ve daha sonraki dönemlerde öne çıkan birçok Türk milliyetçisinin hayatında 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayları bir milattır, bir dönüm noktasıdır.  3 Mayıs 1944, Türk milliyetçilerinin, Türkün milli varlığına düşman unsurlara ilk başkaldırısıdır.  3 Mayıs 1944’teki Türkçülük şahlanışı olmasaydı, bugün Türk milliyetçiliği fikri, siyası platforma taşınamayacak ve geniş kitlelere ulaşmayacaktı. Türk gençliği, bölücü vatan haini güçlerin önünde sarsılmaz bir kale gibi duramayacaktı. 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayları, zor günlerde Türk milliyetçilerinin nasıl hareket etmesi gerektiğini gösteren bir yol haritasıdır. Bugün hiçbiri hayatta bulunmayan 3 Mayıs 1944’ün kahramanları Nihal Atsız, Alparslan Türkeş ve arkadaşlarını rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Atsız Hoca, Cumhuriyet dönemi  Türkçülüğünün önderi,  Türkçülük ve Türk ülküsü düşüncelerinin mimarıdır. Atsız Hocaya göre Türkçülük;  ”Türk milletini sevmek, onu yükseltmek ve yüceltmek”, “Türk kültürünün ve Türk dilinin dünyanın en üstün özgün kültürü ve dili olduğuna inanmak”,  “Türk milletinin bütün milletlerden daha fazla mesut ve müreffeh yaşama hakkının olduğuna inanmak” ve “Dünyanın en merhametli ve hoşgörülü milletinin Türk milleti olduğunu kabul edip, tarihte utanılacak hiçbir davranış ve kendimizi suçlu görecek hiçbir kabahatimizin olmadığına iman etmek” demektir.  Ona göre, Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin özel adıdır. Türkçülük bir ülküdür. Ülküler milletlerin manevi gıdasıdır. Ülküler, hakikatle hayalin karışmasından doğan, maziye bakarak geleceği yönlendiren ve uğrunda her türlü fedakarlığın göze alındığı büyük dileklerdir.   

Nihal Atsız, edebiyat ve fikir dünyamıza  Ziya Gökalp’in kazandırdığı “Turan” kavramını, Gaspıralı İsmail ve Yusuf Akçura’nın kazandırdığı “Türk Birliği” ve “Bütün Türklük” kavramını Cumhuriyet’in ilanından sonra da gündemde tutan ve bugünlere taşıyan Türk milliyetçisidir. O, Türkiye sınırları dışında kalan ve çoğu esir olan Türklerin bir gün özgürlük ve bağımsızlıklarına kavuşacağına inanıyordu ve bu inancını ömrü boyunca yeni yetişen genç Türkçülere aşılamaya çalıştı. Sovyetler Birliğinin dağılması ve beş Türk Cumhuriyetinin kurulması, Türkiye ile bu cumhuriyetler arasında kültürel ve ekonomik işbirliğinin gelişmesi ve son dönemde Türk Keneşi (Türk Devletleri Konseyi)’nin kurulmasında Atsız’ın Türk dünyası ile ilgili görüşlerinin büyük etkisi vardır. 

Türklerde çocuklara ad koymak çok önemlidir. Atsız da kültürel kimliğimizin aktarılması için Türk çocuklarına Türkçe isimler koyulması için çalışmalar yapmıştır. Cumhuriyet döneminde Türkçe Adların yaygınlaşmasında Atsız’ın büyük rolü vardır. Çünkü Atsız, birçok yazısında milli kimliğimizi kazanmak ve korumak için çocuklarımıza Türk adı verilmesinin önemi üzerinde durmuştur. Bunun için çocuklarımıza verebileceğimiz Türkçe isimleri derlemiştir. Özellikle 1946’da yayımlanan Bozkurtların Ölümü ve 1949’da yayımlanan Bozkurtlar Diriliyor romanlarındaki erkek ve kadın isimleri, günümüze kadar milliyetçi ebeveynler tarafından çocuklarına verilmiştir.

Bana “Günümüz Z kuşağı, Nihal Atsız’ı yeterince tanıyor ve anlıyor mu?” diye soruluyor. Bana göre günümüz Z kuşağı, sadece Nihal Atsız’ı  değil, birçok milliyetçi şair ve yazarı yeterince tanımıyor. Çünkü ders müfredatlarında, yazılı ve görsel yayın organlarında yer verilmiyor. Anne baba tanımayınca çocuklarına da tanıtmıyor, tanıtamıyor. Bunun  başlıca sebepleri  de var: 12 Eylül 1980’den sonra uygulanan serbest piyasa ekonomisi, maddi değerlerin manevi değerlerin önüne çıkması, apolitik gençlik yetiştirme siyaseti, bireyselliğin toplum hayatına egemen olması, bilişim ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler, kitap okuma yerine zamanın büyük kısmının sosyal medyaya harcanması ve özellikle son yıllarda çeşitli çıkarlar için milli ve manevi değerlerin erozyona  uğratılması, başta Andımızın okullarda  okutulmaması  ve milli bayramların düşük profile çekilmesi, milli kahramanların itibarsızlaştırılmaya çalışılmasıdır. Televole kültürünün egemen kılınmaya çalışıldığı, milli hassasiyetlerin dumura uğratılmaya çalışıldığı bu ortamda,  yeni nesle (Z kuşağına) başta Nihal Atsız olmak üzere milliyetçi ilim ve edebiyat insanlarının eserlerinin okunması ve fikirlerinin anlaşılması bir Milli Eğitim Sistemi ve milli müfredatla  mümkündür. 

Aramızdan ayrılışının 46. Yıldönümünde Büyük Türkçü  Hüseyin Nihâl ATSIZ’ı rahmet minnet ve şükranla anıyoruz. Düşünceleri bundan sonra da Türk milletinin yolunu aydınlatmaya devam edecektir.