Zeki HACIİBRAHİMOĞLU

Avukat

Türk Milletinin Sorumluluğu

Türk Milleti Orta Asya’dan Anadolu’ya geldikten sonra Hıristiyan milletlerin fitnesi durmamış ve günümüze kadar devam etmiştir. Haçlı seferleri, yüzyıl savaşları hep Müslüman Türk Milletinin üzerine yapılmıştır. 

1807 yılında NAPOLYON, Fransız Büyükelçisi Sebastıyandan bir rapor ister. Büyükelçinin raporunda şu cümlelerin yer aldığını görüyoruz. “ Türkler asla yenilmezler, onları yenebilmek için çare Alevi-Sünni diye bölmek ve parçalamak lazımdır.”

1921’de Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa, bir ihbar üzerine Merzifon Amerikan Kolejinde bir arama yaptırır. Bu aramada Ermenilere verilmek üzere bol miktarda cephane ve mühimmat yakalanır. Ele geçen yazılı vesikalarda şu cümlelerin yer aldığı görülür; 

Hıristiyanlığın en büyük düşmanı Müslümanlıktır. Müslümanlığın en güçlü ve savaşan kuvveti Türklerdir. Türkleri Alevi- Sünni, Türk, Kürt diye bölmeye çalışmalıyız. Tarih 1921 Amerika ta o tarihte Türkiye’nin hangi stratejik bölgelerinde Amerikan Kolejleri açtığına dikkat edelim. Bölme ve parçalama hareketi ta o tarihlerde başlamış ve halen devam etmektedir.

Tarih boyunca Alevilik- Sünnilik konusu düşmanlarımız tarafından istismar edilmiştir. Devletin varlığını, milletin bölünmez bütünlüğünü hedef alan böyle bir hareket karşısında milletçe ve devletçe son derece duyarlı olmamız gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki İslam, kutsal bir bütün olan bu milletin ruhudur. Düşmanlarımızın hedefi asırlar boyu bu dini tahrip etmek olmuştur.

Kürt kardeşlerimize soruyorum, milletçe çok dikkatli olmayız. Şu gerçeklerin hangisini göz ardı edebiliriz. Yusuf Hemedaniler, Şeyh Ahmet Yeseviler, Hacı Bektaş-ı Veliler, Taptuk Emreler, Yunus Emreler, Hacı Bayram-ı Veliler, Ak Şemsettinler, Mola Güraniler, Pir Sultan Abdallar, Sarı Saltuklar, Ayvaz Dedeler, Gül Babalar, gibi yüzlerce hak dostları milletimizin büyük kültür hazinelerini teşkil ederler bu hepimizin ortak değeri övünç kaynağı değil midir?  

Vaktiyle, adalete, hürriyete, sevgiye susuz kalan Bizans’tan yükselen feryatlarla beraberce cevap vermedik mi? Anadolu’nun imanlı evlatları olarak onlara adaleti, hürriyeti beraberce götürmedik mi ?

Bin yıldan beri Türk- İslam kültür beşiğinde aynı ninnilerle beraberce büyütmedik mi?

İslam’ın tevhit sancağını kıtalardan kıtalara beraberce taşımadık mı?

Sevgili Peygamberimizin övgüsüne beraberce mazhar olmadık mı?

Vatan için bayrak için beraberce şehit olmadık mı?

Bin yıldan beri İslam’ın sancaktarlığını beraberce yürütmedik mi?

İngiliz casusu HAMPER’İN itiraf ettiği gibi İslam düşmanları Osmanlı’ya 5000 civarında casus gönderirken, bizler oralara Gülbaba, Sarı Saltuk, Ayvaz Dede gibi İrşad erleri olarak beraber gitmedik mi ?

Geliniz hep beraber haykıralım ve kucaklaşalım. Vatan bir, Millet bir, Devlet bir. Bayrak bir, Kitap bir, Peygamber bir, Allah birdir. Bu haykırışlarımız bizi birliğe beraberliğe götürür. Birlik ve beraberliğimiz büyük Türk milletinin ihtişamlı gücünü bütün dünyaya gösterir. Bu güçten hepimiz yararlanırız, ancak dış güçlerin Türk- Kürt, Alevi- Sünni bölme çalışmalarına çanak tutarsanız biliniz ki Türk Milleti bu güçleri yenecek iradeye sahiptir. 

“Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” prensibine inanarak mücadelesine devam edecek ve hiçbir güç bu milleti bölemeyecektir. 

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin. Ne mutlu Türk’üm diyene…