Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Türkçe

 

Güzel Türkçemiz, kelime yapısı ve hazinesi, cümle kuruluşu ve alfabesi yüzyıldır çok ağır tahribata mâruz bırakılmıştır. İç ve dış tahrip güçleri, milletimizin diline bağlılığına inat, bozarak değiştirmek için bütün gücüyle çalışmaktadır.

Dilimize musallat olan yıkıcı faaliyetler dört koldan yürütülmektedir. 1- Yabancı kelime istilası, 2- Dili zenginleştirme adına, kelimelerin yanlış türetilmesi ve yanlış kullanılması, 3- ‘İnternet Türkçesi’ olarak isimlendirebileceğimiz ucube, 4- Yabancı dille eğitim.

İşin en üzücü tarafı, bu faaliyetlere devlet organlarının da bilmeyerek katkı sağlamasıdır.. Bu katkılar; Sümerbank, Etibank isimlendirmeleriyle başlamıştı, Halkbank, Vakıfbank isimlendirmeleriyle devam ettirildi.

Günümüzde; Kanal İstanbul, Borsa İstanbul isimlendirmeleriyle hatâda ısrar ediliyor.

Türkçe dilbilgisi kurallarına göre isim tamlamasında yardımcı kelime başta, ana kelime sonda olur: ‘bahçe kapısı’. ‘at arabası’ örneklerinde olduğu gibi… ‘

Hatâda ısrar edilen örneklerde; ‘kanal’ ve ‘borsa’, ana kelimelerdir. ‘İstanbul’ ismi ise, kanalın ve borsanın nerede olduğunu belirtmesi açısından; yardımcı – tamamlayıcı kelimelerdir. Doğru isimlendirmeler; ‘İstanbul Kanalı’, ‘İstanbul Borsası’ şeklinde olmalıydı. Doğru isimlendirmeler olan; Boğaziçi Köprüsü, Atatürk Bulvarı, Dolmabahçe Camii, Fatih İlçesi söylenişleri örnek alınmalıydı.

Türk millî kültürünün arsız kemirgenleri, kurum ve tesis isimlerindeki bu hatâları görünce aşka gelip bakınız ne yâveler üretiyorlar:

*İlginç bir olaya görgü tanıklığı ettiğinde acaip ilgi yapıyorlar.

*Mavra yapanlara bozuk atıyorlar.

*Çüş oluyorlar, oha oluyorlar.

*Yazınsal uğraşlarla uğraşıyorlar.

*Busines Class’da uçanın ölme şansının daha yüksek olduğunu yazıyorlar.

*Yoğun sanatsal etkinlikler nedeniyle turşu oluyorlar.

*Sahne alıyorlar, start alıyorlar.

*Gençlik yaşantılarında yaptıklarını anımsadıkları kimi yaşamsal hıyarlıklarıyla yüzleşiyorlar.

*’Evet’ kelimesini akılları ve zevkleriyle birlikte çöpe atıyorlar, ‘hı hı’ gibi sesler çıkarıyorlar.

İncelik, zarâfet, nezahet, kültür, irfan fukarası kişilerin ifâde yamuklukları saymakla bitmez…

Entel geçinen kişi, kürsüdeki konuşmasını şöyle bitiriyor: ‘Düşünsel kanılarımı sizlerle paylaşmama izin vermeniz nedeniyle sizlere teşekkür etmek istiyorum.’

Teşekkür etmek istiyorsa, neden etmiyor ki? Acaba nasıl bir engeli var? Bir milyar defa teşekkür etmeyi istemek, bir defacık olsun teşekkür etmenin yerini tutmaz ki…

Bilmiyor mu, öğretmiyorlar mı?

*

Çok satan gazetenin birinci sayfasında, iri harflere 5 sütuna yayılan bir başlık: ‘Devletin en gizli sırları sızdırıldı.’

Sır’ deniler şey, zâten gizlidir. Gizli olmayan bilgi sır değildir.

Haberin detayında; ‘şoke etti’ tâbiri kullanılıyor. Doğrusu ‘şok etti’ olmalı.

Entel kemirgenler bir taraftan, ‘büyük’ olduğunu zanneden gazete diğer taraftan saldırılar devam ediyor.

Kimileri muhatabını ajite ediyor. Kimileri de igore. Enjoy edenler var, refüze edenler de. Accept edenlerle check edenler bizden, handle edenlerle okupe edenler karşı taraftan…

Hepsi güzelim Türkçemizi bozmaya gayret ediyorlar.

Türkçe dostları, Türkçe hassasiyeti olanlar, dil uzmanları, Türkçeciler, öz Türkçeciler, hakîki ve de en öz hakîki Türkçeciler ile Türk Dil Kurumu yöneticileri… Siz ne ediyorsunuz?

*

Kimileri ‘Yedi yüz bin’ yazıyor.

Kimileri ‘Yediyüzbin’ veya ‘7 yüz bin’ veyahut da 700 bin…

Hangi yazılışın Türk dili kaidelerine uygun olduğunu biler var mı?

Yoksa…

Çeşit zenginliği’ deyip geçelim mi?

Sonra da ‘Ne çektin be Türkçem’ diyerek ağlayalım mı?