Yaşar RAVANOĞLU AKDAŞ

Hoş Oğlan

Masallar ülkesindeki köylerden birinde hoş oğlanla annesi yaşarlarmış. Fakir insanlarmış bir inekleri birkaç da tavukları varmış. Yumurta ve süt satarlar bununla da anca karınlarını doyururlarmış. Birgün evde ekmek yapmaya karar veren anne bir de bakmış ki tuz kalmamış. Hemen hoş oğlana seslenmiş:

-Hoş oğlan hoş oğlan kafası boş oğlan hadi uyan artık bu kadar uyuma. Evde tuz bitmiş git bana tuz getir demiş. Hoş oğlan da.

-Geliyorum ana diye bağırmış. Yataktan çıkmış annesinin yanına gitmiş. Annesi de ona bir miktar para vermiş. Hoş oğlan   eşeğine atlamış ve en yakın çarşıya doğru yola çıkmış. Yaz sıcağından bunalan hoş oğlan en yakın su kenarında eşeğini ağaca bağlamış kendi de ağaç gölgesinde uykuya dalmış. Epey bir zaman geçtikten sonra uyanmış. 

- Aaa annem benden bir şey istemişti çarşıya gidiyordum. Ne İstemişti acaba diye düşünürken tuz mu? buz mu? diye düşünmeye başlamış. Bu arada hava kararmaya başlamış. Orman içerisinde ağacın tepesine çıkmış ve orada uyumuş. Uyandığında birtakım sesler duymuş. Sanki bir davul sesi.

-DUM DUM DUM. Prensesimiz gülmeyi unuttu onu eğer kim güldürürse onu kızı ile evlendirecek diyormuş. Hoş oğlan bu habere önce çok gülmüş. İnsan nasıl gülmeyi unutur ki demiş kendi kendine.

Kendini çabucak saray önünde bulmuş. Muhafızlara ben prensesi güldürmeye geldim deyince onlar da cevap olarak;

-Eğer güldüremezsen kral sana ceza verir demişler.

Bunun üzerine bunu bir düşüneyim diye sarayın kapısından uzaklaşır. Orman zaten sarayın bahçesi gibidir. Oraya gider ve bir ağacın tepesine çıkar. O arada sarayın pencerelerinden birinde prensesi görür. Prenses asık bir yüzle dışarıya bakmaktadır. Hoş oğlan prensesi çok beğenir. Hava kararınca sarayın dışından prensesin odasına tırmanır ve yavaşça içeri girer. Prenses derin bir uykuda uyumaktadır. Hoş oğlan

--Güzel prenses diye seslenir.

Prenses gözlerini açıp da tanımadığı bu insanı görünce korkar. Hoş oğlan prensese en şirin bakışı ile bakar. Prenses gülümser. Prensesim der ben sizi güldürmeye yarın saraya babanızın yanına geleceğim. Bu gülümsemeyi lütfen tekrarlar mısınız? Yoksa babanız bana ceza verecek. Prenses de hoş oğlanı çok beğenir,

-Senin adın nedir?

-Hoş oğlan

-Adın gibi sen de hoşsun.-

Anlar ki kendisi gibi prensesin kalbi de ona kaymıştır.

-Burada ne işin var? 

Hoş oğlan saraydan ayrılır ormana gider bir yandan da düşünür.   

-Annem benden ne istemişti? Tuz mu buz mu kız mı? Herhalde annem benden kız istemişti der.

Ertesi gün sarayın kapısına gider. Prensesi güldürerek için geldiğini söyler. Muhafızlar vazgeçirmeye kalkışır ama bu sefer kararlıdır ve geri dönmek istemez. Bunun üzerine kral hoş oğlanı yanına çağırır. Prenses de babasının yanında beklemektedir.

Kral sorar:

-Sen kimsin adın ne?

-Hoş oğlan

-Burada ne arıyorsun anlat bakalım.

-Ben uyuyordum, annem seslendi uyandırdı ve benden bir şey istedi ve çarşıya gönderdi. Hava çok sıcaktı ve ağaç altında uyudum. Hava kararmaya başlamıştı ormana girdim ve kayboldum sonra muhafızların dum dum dum diye davul çalmasına uyandım. Ama söyleyin sayın kralım kızınız ile evlendirecek misiniz gerçekten. 

Bunun üzerine kral,

-Evet der.

Cevabı duyan prenses de gülümsemeyi bırakıp kahkahalar atmaya başlar. Kral da verdiği sözden dönmez. Kızını hoş oğlan ile evlendirmeye kalkar. Hoş oğlan

-Annemi de çağırmamız lazım, der. Eşeğinin arkasına prensesini bindirir ve köyünün yolunu tutar.

-Ben bir hoş oğlanım, hem hoş hem boş oğlanım… Prensesi saraydan alırım diyerek yolu bitirir.

Annesi tuz almaya gönderdiği oğlunu prensesle evlenmiş olarak el öpmeye geldiğini görünce çok şaşırmıştır. Annesini de alıp saraya giderler 40 gün 40 gece düğün yaparlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. 

Hoş oğlanın masalı da burada biter.