Ali ÇOŞKUN

Sanayi ve Ticaret e. Bakanı

Türkiye'nin Enerji Sorunu Toryum ve Bor ile Çözülebilir...

-Türkiye, toryum ve bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkelerinin başında geliyor. Nitekim dünyada toryum rezervinin tabiatta saf olmayan 2,5 milyon ton civarında. Ülkemizde toryum rezervinin ise 880.000 ton olduğu tahmin ediliyor. Son yıllarda Almanya, Hindistan, Japonya, Rusya, İngiltere be ABD’de Ar-Ge çalışmalarının sürdürüldüğü biliniyor. Hindistan’ın 2050 yılına kadar ihtiyacının %30’unu toryum bazlı nükleer santrallerden karşılamayı hedeflediği biliniyor.

–Türkiye, 3,3 milyar tonluk rezervi ile dünya bor rezervinin yüzde 73’üne sahip. Bor, sanayi başta olmak üzere sayısız ölçüde her alanda kullanılıyor. Daha da önemlisi, nükleer reaktörlerde titan-bor alaşımı, borlu çelik, bor karbürler ve nükleer atık depolamada kullanılıyor. Türkiye’de en çok Eskişehir, Balıkesir, Bursa ve Kütahya yörelerinde bulunuyor. Toryum ve Bor’un günlük dedikodulardan uzak, devlet politikaları çerçevesinde ülke yararına geliştirilmesi, katma değeri yüksek olacak şekilde işlenerek değerlendirilmesi gerekiyor.

2-7 Kasım 1981 tarihinde düzenlenen İzmir II. İktisat Kongresi’nde sunduğum ve DPT yayınları arasında yer alan (Yayın No:1783) “Türkiye’de Enerji Sorunu ve Çözüm Yolları” başlıklı raporumda; o yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmayan başta güneş, jeotermal, biyomas, rüzgâr, denizlerdeki med-cezir ve İstanbul Boğazı’nın akıntılarından yararlanmak suretiyle enerji üretilmesini ve bunun yanı sıra toryum–uranyum nükleer enerji konularına öncelik verilmesini öngörmüştük. Ne yazık ki 40 yılı aşan sürede güneş ve rüzgâr enerjileri dışında beklenen sonuçlar elde edilemedi.

Günümüzde ise toryum ve bor konuları medyada, çeşitli ortamlarda gündem oluşturmaya devan ediyor. Aslında enerji politikamıza günlük siyasi çekişmeler dışında devlet politikası anlayışı ile olaylara teknik ve ekonomik açıdan tarafsız bakmak gerekir.

TORYUM: GELECEĞİN ENERJİSİ

Toryum (Th-90), uranyum gibi reaktif element olup 1755 ̊C sıcaklıkta eriyen nükleer enerji hammaddesi. Doğada serbest halde bulunmaz. Yüksek ileri teknoloji imkanlarıyla saflaştırılarak kullanılabilir. Geleceğin enerjisi olarak adlandırılan toryumun nükleer reaktörlerde uranyum yerine kullanılması düşünülüyor. Toryum günümüzde savaş uçaklarının motorlarında, füzelerde ve uzay araçlarında kullanılıyor. Diğer taraftan nükleer silah yapımında da kullanılması öngörülüyor. Toryum ülkemizde de yakın gelecek için büyük bir ümit kaynağı olarak görülse de dünyada birkaç prototip dışında henüz toryumla çalışan ticari ölçekli nükleer reaktör bulunmuyor.

DÜNYADA TORYUM REZERVİ 2,5 MİLYON TON, 880 BİN TONU TÜRKİYE’DE

Son yıllarda Almanya, Hindistan, Japonya, Rusya, İngiltere be ABD’de Ar-Ge çalışmalarının sürdürüldüğü biliniyor. Hindistan’ın 2050 yılına kadar ihtiyacının % 30’unu toryum bazlı nükleer santrallerden karşılamayı hedeflediği biliniyor. Dünyada toryum rezervinin tabiatta saf olmayan 2,5 milyon ton, ülkemizde ise 880.000 ton olduğu tahmin ediliyor. Yapılan bazı tahminlere göre nükleer enerji olarak 1 kg. toryumdan elde edilen enerjinin 20 kg uranyumdan elde edileceği, 1 ton toryumun  1 milyon ton petrole, 3,5 milyon ton linyit kömürüne eşdeğer olduğu, 1 ton kömür ile 2500 kwh elektrik enerjisi elde edilebilirken 1 ton toryumla 28493 kwh enerji üretilebileceği öngörülüyor.

TORYUM, CERN ÇALIŞMALARINDA DA ÖNEM KAZANIYOR

Günümüzde CERN çalışmalarındaki araştırmalarda da toryum önem kazanıyor. Ne var ki bu çalışmaları yürütecek yeterli sayıda ilim insanımız olmadığı gibi ileri teknoloji geliştirebilmek için gerekli yatırımlara sahip değiliz. Sonuçta reaktörü geliştirme ve yapım maliyeti, elde edilecek enerji maliyeti, radyoaktif çevre sorunlarıyla bu yıllara gelindi.

Halen kurulmakta olan Akkuyu Uranyum Bazlı Nükleer Enerji Santrali, kanaatimizce tecrübe kazanma yönünden yeterli. Toryuma, geleceğin güvenle kullanılabilecek enerji kaynağı olarak önem verilmelidir. Bir ilim adamımızın belirttiği gibi “Toryum’u bırak Bor’a bak” özdeyişine karşı toryum üzerindeki çalışmaları ihmal etmeden ekonomik şartlar nedeniyle öncelik Bor’a verilebilir.

BOR, HAYATIMIZIN HER ALANINDA KULLANILIYOR

Bor “B-5”, tabiatta bor asidi veya boratlar durumunda bulunan toprağın yaklaşık 40 metre altından çıkarılabilen kayalar ve suda yoğun olarak yer alan yarı metal bir element. Hayatımızın her alanında yer alan bor, sanayi başta olmak üzere sayısız ölçüde her alanda kullanılıyor. Bu alanlardan önemli olanları şunlar: Kimya, inşaat, cam, porselen, seramik, emaye, tekstil, dericilik, tarım, metalurji, ilaç, tıp (sağlık), otomotiv, enerji, savunma sanayi (uzay ve havacılık, jet, roket yakıtı olarak) nano teknoloji, haberleşme, iletişim, elektroteknik, bilgisayar, termal pil, fotoğrafçılık v.b.

En önemlisi de, nükleer reaktörlerde titan-bor alaşımı, borlu çelik, bor karbürler ve nükleer atık depolamada kullanılıyor. Türkiye’de en çok Eskişehir, Balıkesir, Bursa ve Kütahya yörelerinde bulunan bor, 3,3 milyar ton rezerv ile ülkemiz dünya rezervinin yaklaşık %73’üne sahip.

BOR, TÜRKİYE’DE İLK DEFA BANDIRMA’DA KURULAN FABRİKADA İŞLENMEYE BAŞLADI

Bor, Türkiye’de ilk defa modern anlamda 1968 yılında Bandırma’da kurulan Etibank Boraks ve asit boik fabrikalarında işlenmeye başladı. Bir kamu kuruluşu olarak 1935 yılında kurulan Eti Maden; 1998 yılında Eti Holding A.Ş.2004 yılında Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak değişime uğrayarak gelişti. Bor işletmelerini, günümüzde yasalar çerçevesinde Eti Maden İşletmeleri yürütmektedir. Bu kuruluş, hisseleri 24.02.2017 tarihinde Türkiye Varlık Fonu’na devredildi.

EN GÜÇLÜ ENERİ KAYNAĞI OLAN HİDROJEN’İ UNUTMAYALIM

Sonuç: Toryum ve Bor’un günlük dedikodulardan uzak devlet politikaları çerçevesinde ülke yararına geliştirilmesi, katma değeri yüksek olacak şekilde işlenerek değerlendirilmesi gerekiyor. Bu nedenle kamuoyunda yanlış yorumlara sebebiyet veren görüşlere yetkili kurumlar tarafından güven verecek açıklamalar yapılması yerinde olur.

Enerji gündem olunca bu çerçevede iki molekül ile oksijenle birleşerek (H2O) suyu oluşturup bize hayat veren, yalın haliyle en güçlü enerji kaynağı olan Hidrojen’i unutmayalım…!