Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Deprem Kader, Tedbirsizlik Felâkettir

20000 ‘li yıllara gelinceye kadar Türkiye’de en büyük felâkete yol açan deprem, 17 Ağustos 1999 târihinde, merkez Gölcük olmak üzere Kocaeli’nde yaşandı.

Deprem, Başta İzmit olmak üzere, bütün Marmara çevresinde bina yıkılmalarına ve ağır hasarlara yol açtı. 20.562 kişi can verdi, 25.894 yaralı var. Gölcük tamamen yok oldu. Enkazı kaldırılan bina sayısı: 2.163, yıkılması gereken bina sayısı: 3.076.

Türkiye, bu tip felâketlere açık bir ülke. 6 Şubat 2023 günü yaşanan Kahramanmaraş, Hatay vilâyetleri ile çevresini harâbe hâline getiren deprem sebebiyle yaşanan felâketi ve geleceğimizle alâkalı endişelerimizi gerilerde bırakmak için köklü tedbirlere ihtiyacımız olduğu îkazı ile bir defa daha karşı karşıya geldik. Ülkemizi yasa boğan büyük depremlerin sayısı, gerekli tedbirlerin çok daha önceleri alınması gereğini ortaya koyuyordu. İşte geçmişteki büyük depremlerden bâzıları: 

 

TARİH           ŞEHİR ve ŞİDDETİ  ÖLÜ SAYISI

20.04.1903      MALAZGİRT           6,7       2.626

06.05.1930      HAKKâRİ      7,2       2.514

26.12.1939      ERZİNCAN   7,9       32.962

20.21.1942      NİKSAR        7,0       3.000

26.11.1943      TOSYA          7,2       2.824

01.02.1944      GEREDE       7.2       3.959

19.08.1966      VARTO          6,9       2.394

28.03.1970      GEDİZ           7,2       1.086

06.06.1975      LİCE              7,9        2.385

24.11.1976      ÇALDIRAN  7,2       3.840

30.11.1983      ERZURUM    7,1       1.330

Not: Daha eski târihli depremlerle, ölü sayısının 1.000 den az olduğu depremler tabloya dâhil edilmemiştir.

Depremler ülkeler ve milletler için kader olsa bile, ölümler depremin değil, tedbirsizliklerin sonucudur. Ülkemizin deprem bölgesinde olduğunu, 17 Ağustos depremi sebebiyle, tam anlamı ile öğrendik. Daha önce öğrenmiş olmamız da mümkündü. Topraklarının deprem bölgesinde olduğunu ilk felâketlerde öğrenmiş olan ve gerekli tedbirleri alan ülkelerde tabîi  âfetler, insanlarını Türkiye’deki kadar acılara boğmuyor. Aşağıdaki tabloda,  dünyanın diğer ülkelerinde yaşanan  6,7 ve daha yüksek şiddetteki depremlerle ilgili bilgiler verilmiştir:

TARİH           ÜLKE ve ŞİDDETİ   ÖLÜ SAYISI

11.06.1906      ŞİLİ    8,6                       20.000

06.12.1920      ÇİN     8,6                      20.000

02.03.1933      JAPONYA     8,9            2.900

21.12.1946      JAPONYA     8,4            2.000

17.06.1976      FİLİPİNLER 7,8            8.000

10.10.1980      CEZAYİR      7,3            4.500

23.11.1980      ERMENİSTAN 6,9       50.000

19.09.1985      MEKSİKA     8,1           12.000

12.12.1992      ENDONEZYA 6,8          2.000

28.05.1995      RUSYA          7,5             1.084

07.12.1998      ERMENİSTAN 6,7       40.000

17.01.1999      JAYONYA    7,4             6.500

10.10.1999      EL SALVADOR 7,5       1.500

Şüphesiz depremin şiddeti ile ölü  sayısı arasında  doğrudan bir ilişki kurmak hayli zordur. Fakat bir fikir edinmek mümkündür. Denetimlerin şartlara uygun olduğu olduğu gelişmiş ülkeler, en büyük felâketleri mümkün olan en az kayıpla atlatabiliyorlar. Nitekim, 17 Ağustos depreminden sonra, muhtemel deprem felâketlerine hazır olmamız,  değişik uzmanlar tarafından defalarca açıklandı. Bunların  içerisinde fantezi görüntüsünde olanlar bulunduğu gibi, köklü çözüm önerileri getirenler de vardı. Birkaçını hatırlayalım:

* Binalara  sertifika verilmesi,                                                                                                                                                 
* Her bölgenin zemin etüdünün yapılarak sonuçlarına göre binaların takviye edilmesi,                                             
* Deprem sigortası yaptırılması                                                                                                                                
* İnsanların, muhtemel depremlerde nasıl hareket edecekleri konusunda eğitilmesi,                                                    
* Kurtarma ekiplerinin yetiştirilmesi,                                                                                                                   
* Depremi önceden haber veren sinyalizasyon sistemlerinin kurulması,                                                                         
* Depremin zararlarını en aza indirecek malzemelerle bina yapılması,                                                                        
* Binaların az katlı olarak inşa edilmesi,                                                                                                                               
* Bütün binaların depreme dayanıklılık testinden geçirilmesi,  vesaire…

Bunlardan, sâdece mecbûrî deprem sigortası ciddiyetle uygulamaya konuldu. Sigorta kurumunun, muhtemel bir depremde uğranılacak zararın tamamını karşılayamayacağı,  daha başlangıçta  açıklandı. Bu durumda  sigorta,  bina sâhiplerinden  sigorta primi  adı altında vergi almanın ötesinde bir anlam ifâde etmiyordu. Bu paralarla,  personel  deposu olan devlet, birkaç bin kişiye daha istihdam oluşturacaktı. Makam odaları, sekreterler, makam arabaları, sabit ve mobil telefonlar, personel… personel… 

Fayda sağlayabilecek öneriler sağlam esaslara bağlanamadı. Toplu yerleşim alanlarının zemin etüdü, mevcut binaların depreme dayanıklılık kontrolü ile binalara kimlik kartı verilmesi işlemleri, yeminli kontrol mühendisliği bürolarına verilebilirdi. Plân ve proje dışı değişiklik ve eklentiler yıktırılmalıydı. Devletin asıl görevi önce kendi binalarında çalışan personelinin sonra da bütün vatandaşların can güvenliğini sağlamak olmalı. Devlet, deprem tehlikesine açık kendi binalarını bile takviye etme imkânını bulamadı. Her konuda olduğu gibi ülkemiz insanlarının can ve mal güvenliği yalnızca Cenab-ı Allah’a emânet. Öyle olması, son derece tabiîdir. Buna kimsenin itirazı olamaz. En büyük noksanımız ve affedilmez hatâmız,  gerekli tedbirleri almadan her şeyi Yüce Allah’a bırakmak.

*   *   *

İlim adamları, deprem çeşitlerini 7 başlık altında topluyorlar. Depremlerin şiddetlerini gösteren ve yılda kaç defa olabileceğine dâir tahminler şöyle sıralanıyor:

TÂRİFİ          ŞİDDETİ                               YILDA KAÇ KERE OLABİLİR ?

FÂCİ           8 VE DAHA FAZLA           1 DEFA

ÇOK GÜÇLÜ 7 İLE  7,9 ARASINDA        18 DEFA

GÜÇLÜ         6 İLE  6,9 ARASINDA        120 DEFA

ORTA  ŞİDDETTE   5 İLE 5,9 ARASI      800 DEFA

HAFİF ŞİDDETTE   4 İLE 4,9 ARASI      6.200

ÇOK HAFİF ŞİDDETTE 3  İLE 3,9 ARASI 49.000

ÖNEMSİZ     1 İLE 3 ARASINDA               9.000

 

17 Ağustos depreminden sonra, deprem ile ilgili gerekli işler yapılmasa bile, yalnızca bir yönü hâriç, konuşabilecek her şey konuşuldu. İhmal edilen konu; depremin metafizik yönü idi. İlgililere haksızlık etmeyelim, konu hakkında konuşan bir gazete sâhibi hapse atıldı. Böylece, daha faydalı şeyler söyleyecek durumda olanların ağzı kapatıldı. Depremin metafizik yönü ile ilgili olarak şunlar söylenebilir:

İnsanoğlunun karşılaştığı felâketlerin muhtelif sebepleri vardır. Bazı insanlar için felâketler, sabır, tevekkül ve rızâ imtihanıdır. Bu imtihanda başarılı olanlar için ömür de ölüm de hoştur. Bazı insanlar için felâketler, sonraki felâketlerden korunmak için ilâhî  ikazdır. Bir başka grup için ise felâketler, ilâhî gücün, ferde veya topluma  uygun gördüğü cezâlardır. Felâketlerin, bu sebeplerden hangisi ile ilgili olarak geldiğini bilmemiz asla mümkün değildir.  En kötüsü de felâketlerin insanları âsiliğe, inkâra ve küfre yönlendirmesidir. Kanunlara ve kurallara aykırı hareket edenlerin beşeri adâlet tarafından cezalandırılacağını bilmek hatta beklemek durumunda olan insanoğlu, ilâhî bir güç tarafından da cezalandırılabileceğini düşünmek mecburiyetindedir.

Bu sözlerin bir mânâ ifâde edebilmesi, ancak gerekli önlemlerin alınmış olması ile mümkündür.” Denilmesine elbette gerek yoktur.

6 Şubat 2023 depreminin merkez üssü olan Kahramanmaraş halkı, belli aralıklarla deprem felâketlerine mâruz kaldı. Birinci derecede deprem bölgesidir.  Karşısında zafer elde edemedikleri yıkımlı, ıstıraplı dönemler yaşadılar.  Kayıtlara intikal eden ilk büyük deprem 1114 yılında yaşandı. 40.000 civârında insan ebedî âleme intikal etti. Sonraki büyük depremler 1513, 1544, 1583, 1795 ve 1905 yıllarındadır.

***

Rahmetli Mehmet Âkif’i nasıl rahmet ile hatırlamayız?  Hangi depremden ders alındı?

İnşallah 6 Şubat son olur. Âmin, Âmin, Âmin…

***

Cenab-ı Allah tekrarını göstermesin. Deprem dolayısıyla ebedî âleme intikal edenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun, kabirleri nurlarla dolsun. Yaralı olarak kurtulanlara âcil şifalar temenni ediyorum. Hepsinin yakınlarına ise sabr-ı cemil ve sağlıklı uzun ömürler niyaz ediyorum.

*** 

Kuvvetli bir ihtimale göre suda boğulanlar ve doğum esnâsında vefat eden kadınlar gibi deprem sebebiyle ebedî âleme göçenler de hükmen şehit sayılırlar. Doğrusunu Rabb’imiz bilir.