Seyfettin KARAMIZRAK

Gönüllere Dokunanlar

Geçen gün, bir gönül insanın vefa gecesine katıldık. Ailesi, yakınları, arkadaşları, meslektaşları paylaştıkları güzellikleri dile getirdiler.

Naif, nadide, içten, duru ve bir o kadar da değerli söylemler dinledik. Yüreğimiz kabardı, gözlerimiz buğulandı.

Beklentisiz, ancak sız, koşulsuz, natürel söylemler duymayı özlemiş kalplerimiz bir nebze yumuşadı.

Vefa, kelime anlamıyla; “sevgiyi sürdürme, sevgi ve dostluk bağlılığı anlamında kullanılmaktadır. Ahde vefa ise, “verdiği sözünü yerine getirmek demektir.

Fakat kültürümüzde, “vefa”nın anlamı, bundan daha kapsamlı, ve bir o kadar da değerlidir. O yüzden aranılan, özlenilen, imrenilen bir kavramdır vefa sözcüğü.

“Sevgi, şefkat, merhamet, iyilik, hoşgörü, değer vermek, unutmamak, yiğitlik vb. duygular” vefanın meyveleridir.

Vefa, verilen sözlere sadık kalmak, dostlarını unutmamaktır. Gerçek vefa; “tam, mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığı, sadakat ve üstün ahlak özelliğidir.”

Yapılan iyilikleri unutmamak, karşılığını fazlasıyla yapmak, dostların sıkıntılarına katlanmak, hatalarını hoşgörüyle karşılamak, sözünü severek yerine getirmek vefanın gereğidir.

Bir zamanlar; Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Hacı Bayramı Veli vb. gibi her yerde örneğine rastlanan vefalı gönül insanları çoktu.

Bu değerler; Horasan’dan, Türkistan’dan gelerek, Hoca Ahmet Yesevi’den getirdikleri ateşle, Anadolu’yu sevgi ile mayalayan birer meşale idiler. Zaman içinde, diğer güzellikler gibi, beyaz atlara binerek gittiler birer birer.

Peki ne oldu da bu zincir bir yerlerde koptu? Dünyanın her yerinden farklı dil, inanç ve ırktaki insanları Konya’ya çeken Mevlana’dan, bizler neden yeterince bir şeyler alamadık? Niye onun “gel…” parolası ile insanları; sevgiye, iyiliğe, dostluğa, paylaşmaya çağıramadık?

Mevlana, ya da Yunus hayranı bir ecnebi Türkiye’ye geldiğinde; “bana bu zatların yolunda giden bir gönül adamı gösterin” derse, kaç kişi bulabiliriz dersiniz?

Bizlerin bu zamanda, daha çok birleştiren, kaynaştıran, kalplerimizdeki küllenmiş güzellikleri ateşleyen, zihinlerimize yaşama sevinci serpen, ortak paydalarımızı bularak gönül köprüleri kuran birilerine ihtiyacımız var. İşte bu birileri; aradığımız vefa ve gönül insanları değil midir?

Günümüzün karmaşasında; yalnızlaşan, terk edilen, aranmayan, hayal kırıklıklarına uğrayan insan, vefayı daha çok özler ve arar olmuştur. Çünkü her insan fıtratı gereği;  yardıma, desteğe, hatırlanmaya, değer verilmeye, sevgiye vb. muhtaçtır.

Ancak bu güzel hasletleri isteyen insanlar, nedense bu özellikleri başka birilerine gösterememektedir.

Birbirlerini severek evlenen, “iyi günde kötü günde” diye bağlılık sözleri veren, birlikte yuva kurmuş, değerli çocukları olan ailelerin, yıllar sonar, “eften püften” sebeplerle, ufacık sorunları gurur meselesi yapıp “boşanma davası açarak”, devasa tazminatlar istemesi, medyada birbirlerine hakaret etmesi vefa eksikliğinin sebepleri değil midir?

Yunus’un; “bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz” hikmetli sözünü neden kalbimizin derinliklerine kazımadık?

Şu kısacık fani ömrümüzde, paylaşamadığımız nedir? Eninde sonunda birilerine bırakarak gideceğimiz “mal mülk” değil midir?

Kardeşler miras paylaşırken, komşular balkon yıkarken, akrabalar kıskançlıktan, dünürler düğün takıları yüzünden birbirlerinin kalbini neden kırarlar?

İşte gönül insanlarının önemi burada anlaşılmaktadır. Çünkü  bu insanlar, adeta birileri için yaşamaktadır. Gözlerinde, “insanlığın ve iyiliğin dışında” dünya malının, makamın, mevkinin asla kıymeti yoktur.

Gelmeyene giden, sormayanı arayan, unutanı unutmayan, “hatta kötülük gördüğüne iyilik edebilen” böylesi insanlardır.

Gönül insanları dostlarının koruyucusu, güvencesi, yaşama sevincidir. Umutsuzlara çare, hata yapanlara bağışlayıcı, yalnız kalanlara dost, karanlıkta kalanlara lamba, dertlilere derman, hüzünlülere tebessümdürler.

Toplumu kaynaştıran, gönülleri birbirine derinden kenetleyen, sevgi ve muhabbeti artıran işte bu vefalı insanlardır. Bu anlamda, insanlar arasında sevgi, muhabbet, dostluk bağları kuranlara ne mutlu.

Sevgiyle kalın…