C. Yakup ŞİMŞEK

Eğitimci, redaktör

C.Yakup_Simsek@hotmail.com

Ulan Nâzım - 1

Sen bundan tam elli beş (55) yıl önce bugünlerde (03 Haziran 1963) Moskova’da öldün. (Türkiye’den son kaçış günün de 17 Haziran 1951...)

Son karının, yâni Vera’nın kucağında öldüğünü yazıp söylerler senin. Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’a göre bu iddiâ koca bir KGB yalanı... Bunun yaşayan şâhidi ise -Uluğtekin’in ifâdesiyle- “Elazığ’ın has evlâdı, Devlet Halk Dansları Topluluğu emekli Genel Sanat Yönetmeni sevgili Mustafa Turan...”

(Ben de Mustafa Turan Bey’i merâk ettim ve 04. 06. 2018 günü bir şekilde numarasını bularak telefonda kendisiyle 10 dakîka görüştüm. Ekber Babayev’in kendilerine anlattığı mevzûyu -sağ olsun- bana da nakletti. Mustafa Bey'e hayırlı, sıhhatli ve uzun bir ömür diliyorum.)

 Evet, Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’ın 27 Şubat 2014 târihli Yeniçağ gazetesinde “Nazım Hikmet’i Kim Öldürdü?” serlevhasıyla çıkan yazısını okuduğumda anladım ki o çok sevip güvendiğin rejim öldürtmüş seni...
Demek ki artık sen de o rejim için tehlikeliydin ve ortadan kaldırılman lâzımdı...
“Kalp krizi” yalan Nâzım...
Ulan Nâzım, ulan Nâzım!..

***

Ölümüne kadar, Moskova’da seninle aynı evde kalmış olan sevgili arkadaşın Ekber Babayev öyle demiş: 
Nâzım’ın ölüm gününden bir gün önce, beni ‘Merkez’e çağırdılar ve orada iki gün tuttular. Eve döndüğümde Nâzım’ı ölü buldum!”

Bu sözleri, 1976'da resmî bir toplantı için Rusya'ya giden ekibe bir köşede gizlice söyleyen Ekber Babayev, onları bir hayli şaşırtmıştır. Bunlardan Cenk Koray'ın fısıltıyla “Söylediğin cümleyi biraz aç” demesi üzerine “Ben Türkçe profesörüyüm, sözüm çok açık” demiş.

İşte bunları söyleyen arkadaşın Ekber Babayev -senin nasıl öldüğünü en iyi bilen kişi- de tam Türkiye’ye geleceği günlerde ölüverdi... Tesâdüfün böylesi...

Enişten olan Refik Erduran’ın söylediğine göre sen “çok saf bir insan”mışsın.

T.C. devleti tarafından öldürülmek korkusuyla kaçtığın ve “cennet” diye girdiğin şehirde, yâni Moskova’da esrârengiz bir biçimde ölü bulundun.

Bir zamanlar “Karşıda cennet / Karşıda Moskova, Moskova...” demiştin oysa.

Moskova bir kuştüyü yastıktı...” senin mısrâlarında.

Belâsını bu “cennet”te bulan Nâzım...
Ulan Nâzım, ulan Nâzım!..

***

Hadi, diyelim ki sen Türkiye'de hapisten, askerlikten vs.den kurtulmak için yurt dışına kaçtın. Peki, karını ve oğlunu yanına almak yerine niçin Türkiye'de bıraktın, istesen onları da Rusya'ya götüremez miydin?

Tek oğlun Memet seni hiç sevmemiş... 
(Zâten o, kendisine senin taktığın "Memet" ismini de sevmemiş ve "Mehmet" denmesini istemiş.) 

Nikâhsız berâber yaşadığın -aynı zamanda dayının kızı ve tek oğlunun anası olan- Münevver Hanım, sen hapisteyken seni tam on yıl, büyük sıkıntılarla, çilelerle bekledi. Gelgelelim ondaki bu sadâkatin onda biri sende yoktu.

Anlaşılan, sen karı ve sevgililerine iyi bir eş, evlâtlarına da müşfik bir baba değildin.

Senin hakkında "... içimde Nâzım Hikmet'e karşı zerre kadar bir sevgi ve saygı yok. Çünkü evvelâ Nâzım Hikmet çok kötü bir insan, sonra çok kötü bir vatandaş, sonra çok kötü bir koca ve sonra çok kötü bir babadır..." diyen Yavuz Bülent Bâkiler doğru söylüyor...
Beş paralık olan Nâzım...
Ulan Nâzım, ulan Nâzım!..

 ***
Lâfa gelince güzel söylüyordun:
Ve kadınlar / bizim kadınlarımız / korkunç ve mübarek elleri / ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle / anamız, avradımız, yârimiz...”

Yaa, öyle mi Nâzım?

O hâlde sen, kimisiyle nikâhsız yaşadığın bir düzine kadının kıymetini bildin mi? 

Kadınlarla arandaki en büyük bağ, onların vücutlarıydı herhâlde... 
Şiirlerinde kadın vücûdunun orasını burasını teşhîr etmeyi de seviyordun nedense...

Yakın arkadaşın Zekeriya Sertel, senin hakkında: “Elbet hayatına birçok kadın karıştı...” diyor. 
O kadınlardan kayıtlara geçenleri -benim öğrenebildiklerimi- bir sayalım: 
  Sabiha Hanım, Azize Hanım, Şükûfe Nihal, Nüzhet Hanım, Piraye Hanım, Münevver Hanım, Cahit Uçuk, Semiha Berksoy, Galina Grigoryevna Kolesnikova, Yelena Yurçenko, Vera Tulyakova...

İşte listene kattığın, keyif çattığın; bir kısmını aldattığın, atlattığın, ağlattığın ve bir kenara attığın kadınlar...

Her bağdan gül yolan Nâzım...
Ulan Nâzım, ulan Nâzım!..

***

Nâzım'la işim bitmedi...