Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Ramazan Sohbeti

Bâzı ailelerde; kız çocuklarına, bayanlara gerekli değerin verilmediği görülüyor.

Cemiyetin en küçük birimi olan ailede kadın ve erkeğin mecbûrî olarak bulunması, toplum hayatında, bunlardan herhangi birinin ihmal edilemeyeceğini ortaya koyar. Ancak halk arasında bazen, hanımların erkeklerden aşağı olduğu izlenimini veren davranış ve anlayışlar, İslâm Dininin gereği imiş gibi gösterilmek isteniyor. Bu sebeple yurdumuzda hâlâ, az da olsa, kız çocuklarını okutmayanlara, kız çocukları ve hanımların çalışmalarını dinî yönden mahzurlu bulanlara rastlıyoruz.

Hemen belirtilmeli ki Cenâb-ı Allah Kur'ân-Kerîm’de emir ve yasaklarını, nimet ve külfetlerini bildirirken kadın ve erkeğin her ikisini birlikte anar. Sorumluluklar ve inanç bakımından kadın - erkek farkı yoktur.

Bu hükümle ilgili Âyetlerin bir kısmı şöyledir:

Nahl sûresi 97. âyette; ‘Kadın - erkek, inanmış olarak kim iyi iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız. Sevaplarını yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.’

Ahzab sûresi 73. âyet: ‘Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara, Allah'a ortak koşan erkek ve kadınlara azab verecektir. Allah inanan erkek ve kadınların tevbelerini kabul buyuracaktır. Allah bağışlar ve merhamet eder.’

Âl-i İmran sûresi 195. âyet: ‘Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun kadın olsun iş yapanın işini boşa çıkarmam.’

Nisa sûresi 124. âyet: ‘Erkek veya kadın mümin olarak kim yararlı işler işlerse, onlar cennete girerler, kendilerine zerre kadar zulmedilmez.’

Bu âyetlerde Allah (Subhânehu Teâlâ) iki noktayı vurgulamaktadır: İnanmak ve hayırlı işler işlemek.

İnanmanın da, hayrın da en iyisi,  en faydalısı bilgiyle, kültürle, ilimle olur. Fâtır suresinin 28. âyetinde;  ‘Allah'tan en çok korkanların âlimler olduğu belirtilir. O halde dinimizin kadınlara ilmi, okuma - yazmayı yasaklaması kesinlikle düşünülmemelidir. İnsanlar, iyiyi - kötüyü birbirinden ilim ve akılla ayırt ederler. Allah erkeklere farz kıldıklarını hanımlara da farz kılmış, yasakladıklarını hanımlara da yasaklamıştır. İslâm tarihinde ilkokul câmi, ilk öğretmen Hz. Peygamberdir. Hz. Peygamber câmide, önceleri, sadece erkeklere ders veriyordu. Daha sonra haftanın bazı günlerini hanımlar için ayırdı.   O günlerde Peygamberimizi dinleyen Müslüman hanımlar çeşitli sorular da sorarlardı. Toplu derslerin dışında tek tek gelip peygamberden bilgi alanlar da olurdu. Dinimizde hanımların ve kız çocuklarının eğitim ve öğretim görmeleri günah veya yasak olsaydı,  Peygamberimiz böyle yapar mıydı?   Gene Peygamberimiz zamanında okuma - yazma güçlüğüne rağmen bunu öğrenen hanımlar olmuştu. Peygamberimizin hanımlarından Hz. Aişe, Hz. Hafsa ve Hz. Ümmü Seleme'nin okuma - yazma bildiklerini ve Abdullah kızı Şifa'mn birçok kimseye okuma - yazma öğrettiğini bilmekteyiz.

İslamiyet, kadın haklarına ehemmiyet veren bir din olarak bilinir. İslâm Dini kadına, erkeğe vermiş olduğu hakları vermiştir. Kadın da erkek gibi, İslamî hükümlerin tamamına uymakla mükelleftir. Teklife ehliyette kadın, erkeğe eşittir. Erkeğin sahip olduğu malî haklara kadın da sahiptir. Erkeğe vâcib olanların aynısı kadına da vâcibdir. Kadının vazifeleri de erkeğin vazifeleri gibidir. Kadın her nevi iltizam ve taahhüdler altına girebilir. Başkalarıyla hukukî işlere girişir. 

Bu durumda hanımlar dinimiz yönünden mal edinebilirler, ticâret ve ticârî anlaşmalar yapabilirler, kendi mallarını satabilirler. Yâni bugünkü modern hukuk terimiyle ifâde etmek gerekirse tam bir ehliyete sâhiptirler. Tam bir ticârî ehliyete sahip olan Müslüman hanımlar kendilerinin, ailelerinin,   bağlı oldukları toplumun ekonomisine, üretimine katkıda bulunabilmek için kendilerine yakışan, din ve ahlâklarına uygun düşen bir mesleği benimseyip çalışabilirler.   Dinimiz, hanımların çalışmalarını, ülke ekonomisine katkıda bulunmalarını yasaklayıcı hiçbir emir ve hüküm taşımamaktadır. Hanımlar çiftte - çubukta, bağda - bahçede çalışabilecekleri gibi terzilik, örgücülük, halıcılık yapacaklar veya kendilerine uygun bir başka işi, ev hanımlığının ve anneliğin yanında yürütebileceklerdir. 

Hanımların seçecekleri meslekler zamana, medeniyet seviyesine ve sosyal şartlara göre değişebilir.

Peygamberimiz zamanında Müslüman hanımların savaşlara katıldıklarını biliyoruz. Katıldıkları savaşlarda hastalara bakarlar, yaralı ve ölüleri taşırlar, yemek pişirir, su getirirler ve hatta mecburî hallerde fiilen savaşa bile katılırlardı. Savaş, hanımlar için en tehlikeli ve en zor bir çalışma yeridir. Peygamberimiz, Müslüman hanımların böylesine güç ve tehlikeli bir alanda çalışmalarına izin verdiğine göre Müslüman hanımların savaştan daha az tehlikeli diğer meslekleri seçebilecekleri neticesi ortaya çıkar. Hz. Ömer zamanında, bir bayan, Medine'nin çarşı - pazar'ını kontrol etmekle görevlendirmişti. Bu bir çeşit zabıta memurluğu idi.

Müslüman hanımlardan -târih boyunca- bilginler, şâirler, sanatkârlar, çeşitli mesleklerde başarı kazananlar çıkmıştır. Peygamberimizin hanımı Hz. Aişe devrinin en büyük bayan din bilginlerindendi. Peygamberimizin kızı Hz. Fâtıma'nın çok güzel şiirler yazdığını biliyoruz. Şiir ve edebiyatla uğraşan hanımlar sayılamayacak kadar çoktur. Evliya Çelebi'nin verdiği bilgiye göre 17. yüzyılda İstanbul'da 9.000 hafız vardır ve bunlardan 3.000’i hanımdır.

Özellikle eğitim konusunda hanımlara, erkeklerden fazla ve önemli görevler vardır.

Hanımlar okur - yazar, kültürlü ve yurt ekonomisine katkıda bulunabilecek bir mesleğe sahip olurlarsa hem yetiştirdikleri ve terbiye ettikleri çocuklar sağlam karakterli, millete - devlete faydalı olurlar hem de geri kalmışlıktan kurtulmamız mümkün olur.

Atatürk bir konuşmasında da; ‘Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını istememiştir.’ dedikten sonra şunları eklemiştir: Allah'ın emrettiği şey, İslâm erkek ve kadınının beraber olarak ilim ve irfan kazanmasıdır. Kadın ve erkek ilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak mecburiyetindedir.’ Demiştir.