İtalya Gezimiz

2018 yılı başından bu güne planlamaya çalıştığımız geziye 28.06.2018 günü saat 07.00 civarında başladık. 5 kişi kendi aracımızla yola revan olduk. Sabah erken çıkmamızdaki gaye yoğun İstanbul trafiğinden en kısa zamanda ve süratle uzaklaşmak içindi. Ancak gezinin son günlerinde memleketimizi ve güzel İstanbul’umuzu özlemle arayarak yâd ederek geçirdik. Hedefimizde Edirne ve Selimiye Camii vardı. Devam etmeden önce güzergâhı açıklamakta yarar var.

 

Turumuz haritada belirtilen güzergâhta yapılacak yaklaşık 10 gün sürecek. Duraklar aşağıdaki gibi olacak umuyorum.

Edirne- Sofya- Niş- Belgrad- Zagreb-  Ljubljana- Bled gölü- Trieste- Venedik- Verona- Milano- Como gölü- Pisa- Floransa- Roma- Vatikan- Napoli-Pompei- Bari- Igoumenitsa- Patras- Atina- Selanik- Kavala- Dedeağaç- İpsala ve Kocaeli

Önceden belli duraklarda gece konaklamaları için oteller rezervasyon edildi.  7 Gece otelde 1 gece gemide diğer gecelerde yolda geçecek şekilde ayarlandı.

Bazı şehirlerin önemli özeliklerini daha önceden okuduğum ve faydalandığım forumlardan ve bloglardan alıntı yaptım.

İlk molamız yağışlı bir hava ile beraber Edirne ve Selimiye Camii. Edirne muhteşem bir şehir. Türklerin ilk başkenti ve Avrupa da yer alan bir payitaht. Konum olarak askeri strateji olarak her bakımdan doğru bir yer. Selimiye Camii’nin muhteşem atmosferini yakından görmek üzere camiye girdik. Camii, gerçekten muhteşem bir yapı . Görkemli binasının ve kubbesinin ihtişamı bizleri büyülüyor. Mescid ziyareti namazımızı eda ettikten sonra caminin inceliklerini yakından görmek üzere müezzinliğin altına doğru ilerliyoruz. Oradaki ters lale figürünü görüyoruz. Daha sonra minberin harika işçiliğine tanık oluyoruz. Mihrabı da yakından inceledikten sonra Edirne’nin dış güzelliklerine doğru çıkıyoruz.   Kapalı Çarşı, panoramik bir Edirne turu daha sonra meşhur Edirne’nin ciğercisindeyiz. Özel bir metotla kesilen ciğerler bol yağlı bir kızartma tavasında pişirildikten sonra bizlere servis edildi. Porsiyonlar bol kepçe olduğundan bitiremedik kalanlar oldu. Yanında kurutulmuş ve kızartılmış acı biberle harika bir tat. Okuyanların ağız tadını kaçırmak istemem ama en kısa zaman da tatmaları gerekir diye düşünüyorum. Edirne deki kısa turumuz tamamlandıktan sonra hedefimiz Kapıkule.

 

Kapıkule de beklendiğimiz hususunda tereddüt yok. Çok düzgün bir işlemle kapımızdaki görevliler gereğini yaptılar. Önümüzdeki sırada olan diğer araçlardan sonra araçtan inmeden pasaport, yeşil sigorta ve ruhsat istendi bakıldıktan sonra gerekli işlemler yapılarak gereği yapıldı. Ülkemizden hüzünle uzaklaşmaya başladık. Bu kadar erken güzel memleketimizi özleyeceğimizi ummamıştım. Neyse ki 10 gün sonra inşallah döneceğiz diye teselli bulduk.

Bulgar kapıya geldik hemen hemen aynı işlemler yapılarak yola devam ettik. Burada dikkat edilecek en önemli husus Bulgaristan içinde kullanmanız zorunlu Yol Belgesi VİNYET(8 Euro ya) bir haftalık almanız gerekiyor(en az bu kadarlık veriyorlar). Vinyeti pasaport polisinden alıyoruz. Yollarda farlarınızın daima açık olmasına dikkat edeceksiniz.

Bulgaristan yaklaşık 1300 yıllık bir tarihe sahip ülke. 500 yıl Osmanlı egemenliği altında kalmış, 300 yıl gibi bir sürede Bizans egemenliği altında kalmış.  2. Balkan Savaşı’ndan sonra bağımsızlığını kazanmış, 1944 yılından sonra komünist idareyle yönetilmeye başlanmıştır. 1980 li yıllarda bugünkü rejim yönetmeye başlamıştır. 2007 yılında Avrupa Birliği’ne katılmıştır. Resmi dil Bulgarca olmasına karşın Türkçe ve Romanca da konuşulmaktadır.

Yeni hedefimiz Sofya, Bulgaristan’ın başkenti. Sofya, Bulgar tarihi gibi eski bir tarihe sahiptir. 1879 yılında Bulgaristan’ın başkenti olmuştur. Komünist rejim yıllarında mimari yapı rejime uygun olarak değişmiştir. Şu anda 1.400.000 nüfus barındırmakta günümüzde göç almaktadır. Şehirde camiler, kiliseler, hamamlar, kaplıcalar ve birçok tarihi eser kalıntıları bulunmaktadır. Aynı zaman da Üniversiteler şehri olaraktan bilinmekte birçok Türk öğrenci bu üniversiteler de öğrenim görmektedirler.

Sofya’ya devam ederken yağışlı hava da bizimle Sofya’ya kadar geldi. Yol boyunca telefonlarımızdaki navigasyonlarımız çok başarılı bir şekilde bizlere yardımcı oldular. Sofya da ilk hedefimiz olarak Aleksandr Nevski Katedralini belirledi. Navigasyon bizi katedralin park yerine kadar götürdü. Türkiye gibi insanların oradan oraya hızlı ve hareketli bir şekilde koşturmasına alışık olduğumuzdan;  Sofya’ da sanki ölü toprağı serpilmişçesine bir sessizlik ve durağanlık mevcut.  Aleksandr Nevski Katedrali Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da bulunan Bulgar Ortodoks katedrali. Neo-Bizans mimarisinde inşa edilen katedral Bulgaristan Patriği'ne ev sahipliği yapmaktadır. 1882 yılında yapımına başlanmış 1912 yılında açılmıştır. Yüksekliği 152 metre olup 1877-78 Osmanlı Rus savaşında ölen Rus askerlerinin anısına inşa edilmiştir. Çan kulesinin tepesi ve üstünde bulunan haç tamamen altın kaplıdır. 30 km uzaktan duyulduğu söylenmektedir. Alexander Nevsky Katedrali 3170 metrekare alan işgal eder, toplam da 10 bin kişi kapasitesi vardır. Balkanlardaki ikinci büyük katedraldir. Katedral Sofya’nın sembolleri arasında yer almaktadır. İçerisi loş ve çok sessiz ve kasvetli.  Herkes mum yakmak için sağda solda, yoğun bir mum kokusu geliyor burnunuza. Fotoğraf çekmek yasak ancak 30 Euro verirseniz çekebilirsiniz. Tavanlarda çok hareketli resimler çizilmiş. Herhalde Meryem ana, Hz İsa ve havarilerinin resimleri.  Katedralden çıktıktan sonra Parlamento binasının önündeki askerleri görmeden geçmemiz olmazdı. Yağmurdan dolayı nöbet değişimini bekleyemedik.

Rus kilisesini gezdikten sonra Ulusal sanat galerisinin önünden ve  Sveta Petka kilisesinin yanından geçerek(11. yüzyılda Aziz Petka anısına yapılmış. Osmanlı zamanında boyanan bu küçük kilisede, Bulgaristan’ın ulusal kahramanı Vasil Levski’nin mezarı bulunuyor.)

Banyabaşı Camiine yürüyoruz.  Büyük üstat Mimar Sinan’ın eseri olan Banyabaşı Cami, Avrupa’nın en eski camilerinden biri. 1566 yılında yapıldığı rivayet edilmektedir. Caminin en dikkat çeken özelliği ise eşsiz kubbesi ve minaresinin yüksekliği.  Zamanında camiyi Kadı Seyfullah Efendi yaptırdığı için halk arasında Seyfullah Efendi Cami olaraktan bilinir.

Banyabaşı Cami, günümüzde Sofya’da ibadete açık olan tek cami. Türkçe konuşan birilerini bulmak isterseniz, cami çevresinde dolaşmanız yeterli.

     

Hemen Camiinin doğu tarafında Osmanlı kışlası olduğu söylenen diğer bir sanat galerisi ve sergi salonlarını bulunduğu binayı görüyoruz.

 Aracımıza doğru dönerken yolumuzun üstündeki Antika pazarına da uğradık yağmurlu olduğundan çok fazla esnaf ve müşteri yoktu.

Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle1528 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmış olan Kara Cami’den bahsetmek ve görmek gerekli. Şu anda (1903 yılında çevrilmiştir.) kilise olarak kullanılmakta. Yapımında kullanılan malzemeden dolayı Kara Camii diye anılmaktaymış.

Vakit tamam oldu yeni hedefimiz Sırbistan yola koyulalım. Geçerken Statue of Sveta Sofia heykelinin( Son dönem de yapılan modern heykel) hemen dibinden geçerek yola koyulduk.

Bulgaristan’ın Kolotina kapısından ülkeden ayrılıyoruz. Muamele yine aynı sıranız geldiğinde araçtan inmeden evrakları ilgiliye veriyorsunuz yaklaşık 3 veya 4 dakikada işlem yapılıp güle güle deniyor.

Sırp Kapısında da aynı muamele Sırbistan’a hoş geldiniz.