İtalya Gezimiz - 2

Sırbistan, Avrupa’nın önemli kesişim noktalarının üzerinde yer almaktadır. Ancak Karadağ’ın ayrılmasıyla ülkenin denizle olan bağı koptuğu için Deniz Kuvvetlerini satılığa çıkarmıştır. En önemli şehri Belgrad’dır. Halkın yüzde 85’lik kesimini Ortodoks Hıristiyanlar, yüzde 6’lık kesimi Katolikler, yüzde 1’lik kesimi Protestanlar, yüzde 3’lük kesimi Müslümanlar oluşturmaktadır. Geriye kalan yüzdelik kesimi ise Musevilik, Ateizm ve diğer inanışlara bağlıdırlar. Sırbistan da ulaşım ağı çok düzenlidir. Otobüs veya tren hatlarıyla ülkenin her tarafına gitmek görmek mümkündür.

420 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun hâkimiyeti altında kalmış olan Sırbistan 1878 yılında yapılmış olan Berlin Antlaşması'yla tamamen bağımsızlığını kazandı. Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı'nda yüksek sayıda kayıp verdi. I. Dünya Savaşı sonucunda Yugoslavya Krallığı (Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı) kuruldu. II. Dünya Savaşı boyunca Yugoslavya topraklarında acımasız bir soykırım yaşandı. Slovenya, Hırvatistan, Makedonya Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Yugoslavya'dan ayrılmasıyla 1992 yılında Sırbistan Karadağ ile birlikte Yugoslavya Federal Cumhuriyeti adında bir ülke haline geldi. Bu Bosna Savaşı'nı körükledi. 2001 yılında Yugoslavya adı kaldırıldı ve son olarak 4 Şubat 2003'te ülkenin resmi ismi Sırbistan-Karadağ olarak değiştirildi. 2006 yılında Karadağ bağımsızlığını ilan etti, Sırbistan bugünkü konumunu şekillendirmiş oldu. Resmi dili Sırpça olup Rusça da konuşulmaktadır.

Sırbistan da gişelerde makbuz verilip otoban parası daha sonra alınıyor. Farlar yine açık. Niş üzerinden Belgrad’a doğru yolumuza devam ediyoruz. Sırbistan otoyolları düzenli, yol güzergâhındaki ofisler temiz ve bakımlı. Arazide hiç boş yer yok her tarafta endüstri bitkileri yetiştiriliyor(Ayçiçeği, pancar ve soya gibi.)

Belgrad Avrupa’nın en eski başkentlerinden Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği Panoviyen ovası üzerinde kurulmuş. Sırpça da beyaz şehir anlamına geliyor. 2 milyona yakın nüfus barındırmakta.

Belgrad’da ilk gecelememizi yapacağımız otelimizi buluyoruz. Mahalle arasında kalmış bir mekân. Bizim dinlenmemizi sağlayacak özelikte. Sabah kahvaltımızdan sonra gezilecek görülecek yerlerden Kalemegdan diye anılan yere doğru hareketlendik.  Hayvanat bahçesinin yanında park ettikten kısa bir yürüme mesafesinden  sonra Kale Megdana ulaştık.

 

Kale megdan etkileyici parklara sahip Sava ve Tuna nehrinin kesişim noktasını gören Belgrat kalesinin bulunduğu yürüyüş yolları ve oyun ve dinlenme alanlarını oluşturduğu geniş alan. Parklar, heykeller ve oyun alanları ile çevrili. Tarihi askeri müzelerin, saat kulesinin büyük kapıların bulunduğu tarihi kale. M.Ö 3. yüzyılda kurulan Kalemegdan Kalesi, şehrin ilk yerleşim yerlerinden. Sonrasında Romalılar tarafından bu bölgede şehir inşa edilmiş ama en son 1521 yılında Muhteşem Süleyman tarafından fethedilmiş. Kale  birçok kez yenilenmiş. Kale megdan içerisinde bulunan yontma heykel de 1878 yılında yapılan Berlin Anlaşmasını temsil eden (Belgrad galibi heykeli) lahit çok ilginçtir. Lahitte Osmanlı yetkililerinin antlaşma belgelerini yugoslav yetkililerine verilirken ki temsili yontu.

Kale megdanda Mora Fatihi Damat Ali Paşa Türbesi, Mehmet Paşa (Sokullu Mehmet Paşa) Çeşmesi, Fikirbayır, Stambol (İstanbul) Kapısı, Askeri Müze, Saat Kapı ve Müzesi, Nebojsa Kulesi, Bayraklı Camii, Osmanlı’ya karşı isyanı başlatan yer olan Çukur çeşme,
Knez Mihailova Caddesi

Şehrin merkezi caddelerinden Terazije’den başlayıp Kalemegdan’a kadar uzayan bu capcanlı sokağa Belgrad’ın İstiklal Caddesi desem doğru olur. Republic Square’nin hemen yanıbaşından itibaren uzayıp giden cadde, şehir sakinlerinin ana buluşma noktalarından birisi. Doğru Avrupa’nın en güzel yaya caddesi olarak da listelerde adı sıkça geçiyor. Cadde boyunca dallanıp budaklanan şirin sokaklarda sayısız nefis kafe, restoran, butik ve dükkânlar sıralanıyor.

Kafeler de nefis Türk kahvesi yapılıyor. Vakit bulursanız içmeden geçmeyin.  Devamla Republic Square (Cumhuriyet Meydanı), şehrin ünlü yeri Knez Mihailova Caddesine oldukça yakın. Belgrat gezisine başlamak için en uygun adres bence burası. Meydanda yer alan at üzerinde güneye doğru bakan Prens Mihailo Obrenović heykeli 1882’de dikilmiş. Belgrat gezilecek yerler arasında yer alan Ulusal Tiyatro, Boško Buha Tiyatrosu, Ulusal Müze bu meydanın çevresinde yer alıyor. Ulusal Müze bizim gittiğimiz akşam özel bir törenle açılmıştı. Yaklaşık 12 sene boyunca kapalı duran müzeye yoğun talep dolayısıyla girmek mümkün olmadı. Ertesi gün de gittiğimizde yaklaşık 400 metreden oluşan ikili kuyrukta bekleşenleri görünce müzeye girmekten tamamen vaz geçtik.

Taş Meydanın yanından yolumuza devam ediyoruz. Belgrat ta yapılan birçok binanın malzemesi (taşları) bu alandan çıkarıldığı için bu adla anılmaktadır. Bir dönem askeri alan, sığınak gibi amaçlar için kullanılsa da bu günkü hali ile şu anda geniş park alanıdır.

Hırvatistan( Zagreb) üzerinden Slovenya ya doğru yola koyulduk. Hedefimiz de Lubyana ve Bled gölü var. Havanın yağışlı olması dolayısıyla Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’e uğramadan geçtik. Hırvatistan’da da oto yollar girişte bilet alarak devam ediyorsunuz çıkışta yaptığınız mesafenin karşılığı para talep ediliyor. Hırvatistan yollarıda gayet düzgün otoyollar olarak inşa edilmiş rahat yol alabiliyorsunuz. Slovenya sınırına girmeden önce Hırvatistan’dan bir istasyondan Slovenya için Vinyetimizi(15 Euro) bulunca hemen aldık. Usulünce takmadığınız takdir de ağır cezası var. Aracın ön camının sol üst köşesine yapıştırmak zorundasınız. Aynı zaman da makbuzunu da saklamak zorundasınız. İnşallah hava durumu düzelir diyoruz. Bled gölüne yaklaşırken her yönüyle harika bir hava durumu ile karşılaştık. Vakit olarak fotoğrafçıların en çok sevdikleri zaman dilimiydi. Harika fotoğraflar çekeceğiz. Tahmin ettiğimiz gibi zamanın da Blet gölüne ulaştık. Kısa bir gezintiden sonra güzel fotoğraflar aldığımıza inanıyorum. Blet çok sessiz sakin bir yerleşim yeri. Çok şirin kalabalık yok herkes sakin müthiş bir dinlenme yeri.

 Göl küçük, ortasında bir ada adanın üstünde bir kilise inşa edilmiş. Gelenlerin bir çoğu bu görüntüyü yakinen görmek için geliyor. Gölün kenarından motorlu kayıklarla adaya seferler düzenleniyor ada ve üstündeki kiliseyi yakından görebiliyorsunuz.  Gölün hakim tepesin de tarihi bir kale yer almakta. Şu anda otel olarak hizmet veriyor. Bu güne kadar bakımlı olarak gelebilmiş. Muhteşem bir yapı.