3 - Gezi Yazılarım - Arnavutluk

Yunanistan’ın birçok küçük şehir ve kasabalarından geçerek Arnavutluk sınırına ulaştık. Daha önceki seyahatlerimde Makedonya üzerinde Arnavutluk’a geçiş yapıyordum. Bu gezimde Yunanistan üzerinden Arnavutluk’a giriş yapmayı hedefledik. Makedonya üzerinden Ohrid Gölü’nün Kuzey tarafını dolanarak devam ediyorduk; biz bu sefer Ohrid Gölü’nün güney yakasından doğru Arnavutluk’a ulaştık.

Yunanistan yolları Atina istikametine devam ettiğimiz süre içinde otoban, Arnavutluk istikametine doğru yöneldiğimizde otobandan ayrılıyoruz. Bu bölgede iki gidiş gelişli klasik yol ondan dolayı hızlı yol alamıyoruz. Yaklaşık 1 saatlik bir gecikme ile Arnavutluk gümrüğüne ulaştık. Yunanistan çıkışımız ve Arnavutluk’a girişimiz toplamda 15 dakika sürmedi. Arabadan dahi inmeden evrakları görevlilere vererek yapılan işlem sonucu evraklarımızı alarak diğer gümrük kapısına doğru ilerliyoruz. Aynı muamele ile yeni bir ülkeye giriyoruz. Hiçbir şey sormuyorlar arama yok arabadan dahi inmeden güle güle, hoş geldiniz. Nerelere ziyaretiniz olacak hepsi bu kadar.

Arnavutluk yolları da genel de eski yollar. Çok sık trafik polisleri görev yapıyor. Denetim çok sıkı. Yollar da hız sınırlamaları var. Öyle ki 20 km hız sınırı levhası konulan yerler gördük. Herkes kurallara uyuyor (gitmeden edindiğim bilgiler de Arnavut sürücülerinin kurallara uymadığı şeklinde tespitlerimiz olmuştu). Birçok yerde yol yenileme ve genişletme çalışmaları oluyor. Dikkat etmek gerekiyor. Bir süre sonra Enver Hocanın sığınakları denilen kümbet şeklindeki mevzileri görmeye başlıyoruz. Her yer onlarla dolu. Ohrid Gölü’nü ısrarla takip ederek Ohrid’den gelen Elbasan’a giden yolla birleştik. Ohrid Gölü gerimizde kaldı.

Elbasan’da çok kısa bir moladan sonra panoramik bir gezi yaparak Tiran’a doğru rotamızı doğrulttuk. 95 km kadar yine bozuk yollardan dar yollardan ilerleyerek Tiran’a ulaşıyoruz. Yol boyunca 80 km hıza ulaştığımız çok nadirdir. Zaman kaybetmeye devam ediyoruz. Tiran’a girdik, şehir trafiği gerçekten çok karışık. Meydanda Ethem Bey camii…

Zogu Bulvarı ve İskender Meydanı: Zaten başka da bir şey yok. Karışık, nispeten kalabalık bir meydan ve etrafındaki ‘önemli’ yapılar. İskender Bey’in Heykeli de burada bulunur.

Kaplan Paşa Türbesi (Sekiz Sütunlu Türbe) ve karşısındaki Bilinmeyen Partizanlar Anıtı şehrin merkezindeki iki önemli turistik unsur.

Enver Hoxha’s Former Residence: Giden bir dostum önerdi, fotoğraflarına bakınca bildiğin ortalama bir ev olduğu görünüyor. Enver Hoca ile ya da tarihle ilgiliyseniz belki.

Ethem Bey Camii: 18. yy Tiran Valisi Ethem Bey tarafından yapımı başlatılmış, vefatı sonrası tamamlanmış, komünizm döneminde bütün camiler yıkılmasına rağmen korunmuş tek cami, dolayısıyla en eski eserlerden biri.

Tiran Saat Kulesi: Şehrin en yüksek binasıymış. 35 metre yüksekliğinde.

Tiran’dan devamla otelimizin olduğu İşkodra’ya doğru direksiyonumuzu kırdık. Navigasyonumuz İşkodra’yı gösteriyor artık. Bu hatta da yol yapımları var. Bir taksicinin arkasına takıldık gidiyorduk ki taksicide yol sapıttı. Tekrar navigasyonumuza döndük. İşkodra 30 sene önceki klasik bir Anadolu şehri görünümünde. Tek katlı dükkanlar veya ana cadde üzerinde ki binaların altı tamamen dükkan, bir planlama yok elbisecinin yanında inşaat malzemesi satan dükkan, onun yanında manav vb gibi. Hareketli bir yer sevimli geliyor insana. Şehrin ortasındaki iki ayrı kavşakta iki büyük cami yer almış şehrin siluetine hakim unsur konumundalar. Otelimizi bulmak kolay oldu. Bizi bekliyorlarmış zaten. Sabah kahvaltısından sonra Karadağ-Budva’ya doğru yola çıktık.