İsmail KAHRAMAN

Belgeselci - Gazeteci

belgeselciismail@gmail.com

Hz. Musa ile Hızır A.S.’ın Buluştuğu Yerdeyiz!

Adım adım Anadolu’yu gezip, Türk-İslam Medeniyeti’nin eserlerini gündeme getirmeye devam ediyoruz. İslam Medeniyetinde ve Uygarlıklar tarihinde önemli yere sahip Hatay’ı anlatmak için yollara düştük. Dün sabah erkenden Hatay’a geldik ve önemli bir noktaya uğradık. Hatay Samandağ’da, Kuran-ı Kerim’de de söz edilen Hz. Musa ile Hızır A.S.’ın buluştuğu yere geldik. Hemen önümüzce bulunan türbe, Musa Aleyhisselam ile Hızır Aleyhisselam’ın Akdeniz sahilinde birleştiği ve buluştukları, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa ile Hızır A.S.’ın arkadaşlığını anlattığı yerde ki türbeyi ziyaret ettik. Hızır ile Musa’nın hikayesi çok meşhurdur. Gelin bu hikayeyi birlikte okuyalım:

HZ. MUSA İLE HIZIR ALEYHİSSELAM’IN HİKAYESİ

Bir gün Hızır (as) ile Hz. Musa yolda giderken Hızır (as) Hz. Musa’ya: “Artık seninle burada ayrılıyoruz. Çünkü sen benim yaptıklarıma dayanamazsın. demiş.” Hz. Musa ise “hayır ben seninle gelmek istiyorum. Söz veriyorum yaptıkların hakkında sana hiçbir şey sormayacağım.” demiş. Böylelikle yola çıkmışlar. Biraz gittikten sonra karşılarına bir gemi çıkmış. Bu gemi yoksullara aitmiş. Hızır (as) bu gemide bir delik açmış. Hz. Musa bunu görünce “sen ne yapıyorsun, şimdi bu insanlar nasıl gidecekler, bunu neden yaptın?” demiş. Hızır (a.s.) ise “hani bana bir şey sormayacaktın. Tamam buraya kadar artık seninle ayrılıyoruz.”demiş. Hz Musa bunu duyunca “tamam bir daha ağzımı açmayacağım.” demiş. Tekrar yola koyulmuşlar. Yolda giderlerken Hızır (as) bir çocuğu öldürmüş. Musa (a.s.) iyice hiddetlenmiş ve “sen ne yapıyorsun, o daha çok küçük, onu neden öldürdün.” demiş. Hızır (a.s.) yine “hani bir şey sormayacaktın, artık bu kadar yeter, seninle yollarımız burada ayrılıyor.” demiş. Hz. Musa tekrar özür dileyerek bir daha yapmayacağını söylemiş. Tekrar yola koyulmuşlar. Ve sonunda bir köye varmışlar. O köydeki kadınlardan su ve yiyecek bir şey istemişler. Fakat kadınlar Hızır (a.s.) ile Hz. Musa’yı kovmuşlar. Buna rağmen Hızır (a.s.) köyün tam çıkışındaki yıkılmak üzere olan bir duvarı onarmış. Hz. Musa bunu görünce tekrar bağırmaya başlamış. Ve Hızır (a.s.) :

-Tamam bu kadar yeter sana herşeyi anlatacağım ve seninle ayrılacağız. Gemiyi delmemim sebebi ileride sağlam gemileri ele geçiren korsan gemisi vardı. Gemiyi deldim ki o korsanlar gemiyi sağlam diye ele geçirmesinler. Çocuğu öldürmemin sebebi o çocuk büyüyünce inkarcı, kafir bir çocuk olacaktı ve ailesine eziyetler edecekti. Bundan dolayı küçük yaşta öldürdüm ki büyüyünce böyle olmasın. Gelelim duvarı onarmama…

O duvarın altında iki yetim çocuğa bırakılan miras var. Bu duvar zamanla yıkılacak ve artık o arsayı ekin ekmek için kullanacaklar. Bu yüzden onardım ki çocuklar büyüyene kadar idare etsin, çocuklar büyüyünce mallarını alsınlar.

HIZIR A.S. ile HZ. MUSA’NIN BULUŞMASI

Hz. Musa ve Hızır A.S. konuşmak için Hatay Samandağ’da durduklarında elindeki asayı oradan fışkıran suyun yanındaki yumuşak toprağa diker. Eğilip iki avuç su içer. Tekrar dönüp baktığında asanın yeşerip bastona dönüştüğünü görür.

Asa, o suyla hayat bulmuş ve bir ağaca dönmüştür.

Kuru dala can veren suya "Ab-ı Hayat/ Hayat Suyu" der, çevre ahalisi.

Musa Dağında bu ağaç hâlâ yaşıyor. Bu su hâlâ akıyor.

Yan yanalar. İkisi de Türkiye'de. Hatay'da. Samandağı'nda, Hıdırbey köyünde.

AB-I HAYAT SUYU

Kur'an-ı Kerîm'de Hazret-i Musa ile Hızır aleyhimesselâm kıssası anlatılırken âb-ı hayata bir ima vardır (Kehf, 60-82). Hazret-i Musa ve genç arkadaşı Yûşâ, çalışarak elde edilemeyen, ancak Allah tarafından ihsan edilen ledünnî ilme sahip Hızır'ı aramak üzere Mecma'ül-Bahreyn'e, yani iki denizin birleştiği yere doğru yola çıkarlar. Yanlarına azık olarak aldıkları tuzlu balığın canlanıp denize atlaması üzerine buluşma yerine geldiklerini anlarlar. Su, hadis-i şerifte bildirildiğine göre, balığa değip canlandırmıştır. Hazret-i Musa, bu hâdisenin olduğu yerde Hızır ile buluşup fevkalâde şeylere şahit olacağı gezintiye çıkar. Buhârî, "Mecmaü'l-Bahreyn'den maksat hayat pınarıdır" der.

Tefsirlerdeki rivayete göre, İskender-i Zülkarneyn, "Karanlıklar Ülkesi"nde bulunan hayat suyunu işitip aramaya karar verir. Hızır diye anılan halazadesi Elyesa'nın refakatinde ordusu ile yola çıkar. Yolda fırtına yüzünden ordudan ayrı düşerler. Karanlıklar ülkesine gelince Zülkarneyn sağa, Hızır sola giderek yollarını tayine çalışırlar. Günlerce yol aldıktan sonra, Hızır ilâhî bir ses duyar ve bir nur görür. Orada âb-ı hayâtı bulur. Bu sudan içer ve yıkanır. Böylece hem sonsuz bir hayata kavuşur ve hem de fevkalâde güçler kazanır. Sonra Zülkarneyn'le karşılaşır. O da, âb-ı hayâtı ararsa da bulamaz ve bir müddet sonra vefat eder. Halk edebiyatındaki İskendernâmeler bu mevzuya dair tafsilatla doludur.

Bir başka efsanede, İskender, âlimlerden âb-ı hayatı öğrenir. Onu aramak üzere ordusuyla yola çıkar. Askerlerini kaybeder. Yalnızca aşçısı kalır. Aşçı elindeki tuzlu balığı yıkamak üzere bir çeşmenin yanına gider; balığı yıkayınca canlanır. Aşçı da vaziyeti anlayıp sudan içer. Başına gelenleri İskender'e anlatır. İskender, tarif edilen çeşmeyi bulamaz. Aşçıya kızıp, öldürmeye çalışır. Öldüremeyince de boynuna taş bağlayıp suya atar. Aşçı bir deniz cinnine dönüşür. Kur'an-ı Kerim’de Zülkarneyn'in bir sudan geçerken askerlerine "Kim bu sudan içerse benden değildir!" dediği anlatılır.

Âb-ı hayatın tasavvufî manaları da vardır. Allahü Teâlâ’nın Hayy (hayat verme) isminin tecellisine delâlet eder. Hayy isminin sırrına erenler, âb-ı hayât içmiş olurlar. İmam Rabbânî der ki: Evliyânın bâtınları, kalbleri âb-ı hayâttır. Bir katre (bir damla) tadan, ölümsüz hayâtı bulmuş ve sonsuz saâdete, mutluluğa kavuşmuş olur. Mevlânâ, Divan-ı Kebîr'inde üstadı Şems'i âb-ı hayata benzetir. "Yunus Emre bu dünyada iki kişi kalır derler/Meğer Hızır, İlyas ola âb-ı hayât içmiş gibi" mısraları bu hakikata işaret eder.