Seyfettin KARAMIZRAK

Gözyaşının Rengi Yok

Son yıllarda Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan gelen mültecileri geri çevirmek için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM kararları ve AİHM kararlarını hiçe sayan Batı, Ukraynalı mültecilere büyük bir memnuniyetle kucak açmıştır. Keşke ayırım yapılmadan hepsine bu bağır takdim edilebilseydi.

Ukraynalı mültecilerin beyaz, sevimli ve kendilerinden oldukları için daha sıcak bir karşılamayı hak ettiğini savunan Avrupa ülkeleri, Rusya’nın 24 Şubat’taki işgalinden bu yana 3 milyondan fazla Ukraynalı mülteciyi ortak bir dayanışma gösterisiyle karşıladı.

Avrupa, Ukraynalı mültecilerin ten rengi, ırk, din gibi kriterler bakımından Orta Doğu ve Afrika’dan gelen mültecilere göre “daha nitelikli” olduğunu öne sürmektedir.

Yunanistan’da hunharca botları batırılan, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde vahşi muamelesi yapılarak kamplara hapsedilip aç susuz bırakılan, Fransa ve Belçika’da sokaklara kurdukları eğreti, sağlıksız çadırlarda barınmaya mahkûm edilen. Çocukları ellerinden alınarak başka ailelere verilen, hatta tel örgüleri geçerken çelme takılarak kin duyulan insanlar da mülteci idi.

Açlıktan, yoksulluktan ve kirli savaştan kaçmaktaydılar. Bu mültecilere Avrupa asla acımadı. Ülkelerine girmesinler diye üzerlerine yürüdü, setler oluşturdu, tuzaklar kurdu. Taylan bebek gibi kimi denizde, kimi yollarda, kimi sınırlarda kurşunlarla ve sağlıksız kamplarda can verdi. Fakat Ukraynalı mültecileri çiçeklerle, özürler dileyerek karşıladılar. Rahat ortamlarda lüks otellerde konuk ettiler.

Avrupa’nın bu iki yüzlü ve çifte standartlı tutumundan Göç Politikaları Merkezi Direktörü Andrew Geddes, nihayet rahatsız olmuşa benzemektedir ki,  yaptığı açıklamada, Avrupa’nın Ukraynalı mültecilere yönelik “çok sıcak karşılaması” ile Suriyelilere, Afrika ve Orta Doğu’dan gelen diğer sığınmacılara yönelik büyük ölçüde “düşmanca” tavır alması arasında “gece ve gündüz” kadar fark olduğunu söylemektedir.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Sözcüsü Shabia Mantoo, da Batılı ülkelerin mültecilere yönelik uygulamalarına tepki göstererek; “Asıl mesele, günün sonunda hatırlamamız gereken, hepsinin insan olduğudur” söyleminde bulunmuştur.

Ukraynalıları “medeni” olarak nitelendiren birçok siyasetçi-gazeteci, açıklamaları ile ötekileştirmenin ne kadar korkunç boyutlara ulaştığını da gözler önüne sermektedir. Hepsi koro halinde: “Ukraynalıların kötü durumuna tanık olmak çok zor. Çünkü bize benziyorlar.” söyleminde bulunmaktadırlar.

CNBC: “Açıkça söylemek gerekirse bu kişiler, Suriye’den gelen mülteciler değil, bunlar Ukrayna’dan gelen mülteciler... Hristiyanlar, açık tenliler, bize benziyorlar.”

CBS NEWS: “Kusura bakmayın ancak burası Irak ya da Afganistan’ın onlarca yıldır karşı karşıya kaldığı çatışma ortamı değil. Burası, çatışma veya savaş gerçekleşmesini görmeyi ummayacağınız daha medeni ve Avrupai bir şehir.”

SKY NEWS: “Aklınıza gelmeyecek şey gerçekleşti... Bu gelişmekte olan bir üçüncü dünya ülkesi değil, burası Avrupa!”

Frnasız BFM TV: “21. yüzyıldayız, bir Avrupa şehrindeyiz ve sanki Irak’ta veya Afganistan’daymışız gibi seyir füze ateşleri var, hayal edebiliyor musunuz!?. Zor olan onlara, giyim tarzlarına bakmak. Bu kişiler refah seviyesi yüksek, orta sınıf insanlar. Bu kişiler Orta Doğu’dan ya da Kuzey Afrika’dan kaçmaya çalışan mülteciler değil. Yan dairenizde yaşayan herhangi bir Avrupalı aileye benziyorlar.”

 CBS dış haberler muhabiri Charlie D’Agata:     Burası Irak ya da Afganistan değil... Bu nispeten medeni, nispeten Avrupa şehri.          

BBC David Sakvarelidze:   Benim için çok duygusal çünkü mavi gözlü ve sarı saçlı Avrupalıların öldürüldüğünü görüyorum.”   

The Telgraf Daniel Hannan: “Bu sefer savaş yanlış çünkü insanlar bize benziyor ve Instagram ve Netflix hesapları var.”

BFM TV: “Burada kaçan Suriyelilerden bahsetmiyoruz... Avrupalılardan bahsediyoruz.”

İspanyol TV haber kanalı La Sexta: “Bunlar televizyonda acı çekmeye alıştığımız diğer çocuklar gibi değil, bu çocuklar sarışın ve mavi gözlü, bu çok önemli.”

CNN Julia Ioffe: “Sarin gazının uzak Suriye’de Müslüman ve farklı kültürden insanlara kullanılması başka bir şey. Avrupa topraklarındayken Avrupalılara ne yapacak?

Bulgaristan Başbakanı Kiril Petkov, Ukraynalılar hakkında “Bu insanlar zeki, eğitimli insanlar. Bu alışık olduğumuz mülteci dalgası değil, kimliğinden emin olamadığımız, geçmişi belirsiz, terörist bile olabilecek insanlar değil” diyerek talihsiz açıklamalarda bulunmuştur.

2015 yılında mülteci krizi zirvesinde, Çek Cumhurbaşkanı Milos Zeman, Avrupa’ya sığınmak isteyen Suriyeli ve Iraklı mülteci akınını “organize bir işgal” olarak nitelendirmişti.

Slovakya, 2015 yılında yalnızca Suriye’den gelen Hristiyanları kabul edeceğini söylemişti.

BMMYK verilerine göre; 2014 yılından bu yana Orta Doğu, Asya ve Afrika’dan Avrupa’ya geçme umuduyla kara veya deniz yoluyla Akdeniz’e gelen 20.000’den fazla sığınmacının birçoğu boğularak ölmüştür.

Suriye krizinin patlak vermesinin üzerinden 11 yıl geçti. Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan verilere göre geçen 11 yıl içinde en az 350 bin kişi hayatını kaybetti. 12 milyon kişi yerinden edildi ve 14 milyon sivil, insani yardıma muhtaç kaldı. Afganistan’da 20 yılda ABD askerleri, 47 bin sivilin hayatını kaybetmesine yol açtı. BM tarafından açıklanan verilere göre Afganistan’da yaklaşık 3 milyon 400 bin kişi yerinden edildi.

Oysa gözyaşının rengi, ırkı, inancı yoktur: İnsanlık duyguları ve merhameti olanlar bunu düşünmez ve asla sorgulamaz. Tıpkı Türk Devletinin, Türk Milletinin yaptığı gibi; “kim olursan ol, mağdursan bize gel…” demelidir, diyebilmelidir. İnsanlık onuru ve şerefi bunu gerektirmektedir. Orta doğudan gelen milyonlarca mülteciyi biz böyle karşıladık. Ukraynalıları da… Kimsiniz, renginiz, ırkınız, inancınız nedir demedik.

Avrupa’nın Ukraynalılara gösterdiği bunca iltifata ve ilgiye rağmen, Ukrayna halkı yine Türkiye’nin tavrından tutumundan, sıcak bağrını açmasından, samimi ve gerçek desteğinden son derece memnun ve mutludur.

Çünkü biz dobrayız, doğalız, güven veren sonsuz bir sevgiye ve merhamete sahibiz. “Kem küm…” etmeyiz. Sinsi ve kirli beklentilerimiz, planlarımız yok, olmaz da. Çünkü biz Yunusların, Mevlanaların, Hacı Bektaş-ı Velilerin torunlarıyız. O yüzden dostluğun, barışın mertliğin, insanlığın garantisi ve gerçek sahibiyiz.

Sevgiyle kalın…